Birleşmiş Milletler Uluslararası Eğitim Bilim ve Kültür Kuruluşu/UNESCO’nun 2021 yılında üye ülkelerde (195) anılmasını, doğum yıl dönümlerinin kutlanmasını istediği Türk büyüklerinden Ahî Evran’a (1171-1261) sıra geldi. Ahî Evran’ın, Yunus Emre ve Hacı Bektaş Velî’den farklı olarak doğumunun 850. yıl dönümü kutlanıyor. UNESCO genel kurulunda onunla ilgili kararda filozof ve yazar olduğu belirtilmiş. İran ve Azerbaycan Cumhuriyetleri de karara katılmış, ortak olmuş Kuzey Makedonya ve Romanya da desteklemiştir.
Türkiye’de esnaf ve sanatkârların, derici/debbağların piri kabul edilen Ahî Evran İran’ın Horasan bölgesindeki Hoy şehrinde doğdu (1171). Çocukluk ve gençliği, Azerbaycan’da geçti. Horasan’a giderek Fahreddin Razî’den ve Ahmet Yesevî’ninmüridlerinden ders aldı, tasavvuf öğrendi. Hacca gitti. EvhaddinKirmanî ile tanışıp onun öğrencisi, müridi oldu. Hocasıyla 1205 yılında Anadolu’ya geldi. Kayseri’ye yerleşip debbağlık/dericilik yapmaya başladı. Kirmanî’nin kızı Fatma Bacı’yla evlendi. Ahî Evran hocası Kirmanî’yla Anadolu Selçuklu ve devamı Osmanlı Devletlerinin ekonomik teşkilatı Ahiliği kurarken Fatma Bacı da silahlı Bacıyan-ı Rum/Rum Bacıları teşkilatını oluşturdu. 13. yüzyıl Moğol baskınları yüzyılıydı. Ahî Evran ister istemez bazı siyasal olaylara karıştı. Bir süre tutuklandı. Türkmenler ve Ahîlerin IV. Kılıç Arslan’ın (1257-1266) hükümdarlığı sırasında Moğol baskısı sonucu yaptığı atamalara karşı Kırşehir’de yaşanan güçlü direniş sırasında 1 Nisan 1961’de Moğol asıllı Kırşehir Emiri Nureddin Caca Bey tarafından öldürüldü. Kırşehir’de türbesi ve dergâhı bugün önemli bir müze ve ziyaret mekânıdır.
Ahî Evran bilgin bir insandı. Yirmi civarında eserinin bulunduğu biliniyor. Bunlar içinde en çok bilinenleri şunlardır: Letâif-i Hikmet, Ağuz u Encâm, Tabsıra, Mükâtebat beyne SadreddinKonevî, Cihadname, Risale-i Arş, Medh-i Fakr u Zemm-i Dünya, Mürşidü’lKifaye.
Ahî Evran, Anadolu’da önce Moğol istilasıyla Horasan’dan kaçıp gelene esnaf ve sanatkârları örgütleyip Ahîlik teşkilatını kurmuştur. Ahîliğin sürekliliğini sağlamak için tekke ve zaviyelere bağlamış, herkesin mutlaka bir mesleğe mensup olup alın teriyle geçimini sağlamasını ilke edinmiştir. Sanatkârlıkta, mesleklerde çırak, kalfa, ustalık kademelerini koydu. Herhangi bir meslekte, esnaf ve sanatkârlıkta çalışmak için o işin Ahî zaviyesine kaydolmak şarttı. Ahî zaviyelerinde müderris ve kadılar tarafından dersler verilir, çıraklara 124 görgü kuralı öğretilirdi. Okuma yazma bilmeyen kalmaz, bazı çıraklara yeteneklerine göre hat, tezhip, müzik dersleri de verilirdi. Kalfalar kılıç kullanma, ok atma, at binme konularında da yetiştirilirdi. Yani, düşman karşısında aile, iş yeri ve vatanlarını korumaya muktedirlerdi. Bütün merkezlerdeki Ahî babaları Kırşehir’deki Ahî şeyhi tarafından tayin edilirdi: Kalfa ve ustalara peştemal kuşatma, yeni dükkân açacaklara izin Ahî Babalarınca yapılırdı.
Ahîlik ekonomik teşkilatını güçlendiren temel ilkeler içinde; hammadde tedarikinde birlikte hareket, kaliteli üretim, fiyat kontrolü, üretim-tüketim arasındaki dengeyi sağlama, istihdam, meslekî dayanışma, hizmetçi eğitim, orta sandıkları yoluyla sermaye sağlama bulunmaktadır ki, bugünkü ekonomilerin de benimsediği kurallardır.
Osmanlı Devleti’nin temel ekonomik düzeni de Ahîlikti. Osman Gazi’nin kayınpederi Edebali bir Ahî şeyhiydi. Ahî birliklerinin Osmanlı döneminde üstlendiği ekonomik dinamikler, günümüzde bankacılık, sigortacılık, kooperatifçilik, sendikacılık ve esnaf ve sanatkâr odalarına dönüşmüş durumdadır. Kültür ve Turizm Bakanlığının girişimiyle Ahîliğin ticari ahlakının günümüz esnaf ve sanatkârlarınca da benimsenip yaşatılması için 1986 yılından itibaren her yıl ekim ayının üçüncü haftası Ahîlik Haftası olarak kutlanmaktadır.
19-21 Ekim 1988 tarihlerinde Dr. Mustafa Eski dostumuzun müdürlüğü döneminde Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Yüksekokulunda düzenlenen Türk Tarihinde ve Kültüründe Kastamonu Sempozyumu sırasında Dr. Müjgân Cunbur; “Kastamonu Tarihinde Ahîler ve Esnaf Kuruluşları” başlıklı bildirisinde ilimizdeki Ahîlikle ilgili geniş bilgi vermişti. Sempozyumun 1989’da yayımlanan kitabından (s.7-16) isteyenler yararlanabilir.
Yazımızın sonunda Ahî Evran Velî’nin kurduğu, ilkelerinin Fütüvvetname denilen Ahî tüzüklerinde yer aldığı ekonomik düzende, geceleri İstanbul Ahî zaviyelerinden çıraklara öğretilen görgü kurallarından (124’ü herkese, 740’ı isteyenlere) yemek yeme ve konuşmayla ilgili olanları açıklamak, böylece sistemin insani, sosyal yönünü de vurgulamak istiyoruz.
Yemek yemeyle ilgili kurallar:
- Temiz yiye, dökmeye, damlatmaya, iki elin bulaştırmaya.
- Lokmayı küçük kopara, kimsenin önünden almaya.
- Ol söz gevher (inci) dahi olsa, lokma ağzındayken söz söylemeye.
- Kimsenin yediğini gözetmeye.
- Başını gövdesini kaşımaya, aksırmaya, sümkürmeye.
- Ekmeğini ısırıp aşa banmaya.
- Dışarı bırakılacak şeyleri (çekirdek, kemik gibi) kendi önüne koya.
- Yemekten önce ve sonra ellerini yıkaya.
Konuşmayla ilgili görgü kuralları:
- Sert sert söylemeye ki ağzından tükrükler saçılmaya.
- Bir insanla konuşurken başka yerlere bakmaya.
- Sen ben diye söylemeye, siz biz diye söyleye.
- Konuşurken elini kolunu sallamaya.
Merak edenler, Ahîlerin diğer görgü kurallarını “Ahîlerin Görgü Kurallarından Günümüze” başlıklı makalemizden (Millî Kültür dergisi, C III, S 9, 2/1982, s.46-49) okuyabilirler. Dergiye ulaşmak zor, Derlemeler Makaleler kitabımıza (Ankara 2007, C 6, s.183-187) ulaşmak ise daha kolaydır.
Doğumunun 850. yıl dönümünde Ahî Evran’ın Türk tarihine, kültürüne hizmetlerini saygı ve şükranla anıyoruz…
NAİL TAN