4 Şubat 2021 tarihinde İstanbul’da vefat eden, Cide kökenli olduğu belirtilen TSM Ses Sanatçısı Hüner Coşkuner’le ilgili Kastamonu gazetemizin 2 Mart 2021 Salı günlü baskısında yer alan “Ses Sanatçımız Hüner Coşkuner’in Ardından” başlıklı köşe yazımızdan önce Cideli eğitimci Vildan Usta ile telefonda konuşmuş, Cide ile bağını sormuştuk. Annesinin Cideli olduğunu kesin olarak bildiğini babasıyla ilgili Güneydoğu Anadolu rivayetini Cide’ye döndüğünde araştıracağını bildirmişti. 22 Mart 2021 tarihinde Cideli gazeteci yazar Ali Kesim’le telefon ettiler ve Cideli üç ünlüyle ilgili bilgi gönderdiler. Ali Kesim’in tespitine göre Hüner Coşkuner, Cide Yenice köyü nüfusundadır. Bu ek, ön bilgiden sonra asıl konumuz Dr. Hüseyin Remzi Bey’e geçiyoruz.
Rahmetli ağabeyim Özdemir Tan’la birlikte kaleme aldığımız 10 ciltilik Gurur Kaynağımız Kastamonulular adlı biyografi ansiklopedimizin IX. Cildinde (Ankara 2013, s.141) Dr. Hüseyin Remzi Bey’i Mehmet Zeki Pakalın’ın Sicill-i Osmanî Zeyli eserindeki bilgilerden yararlanarak kısaca tanıtmış, Kastamonulu olduğunu yazıp ilçesini belirtememiş, fotoğrafını da bulamamıştık. Eksik olmasın Ali Kesim Bey, fotoğraf da göndermiş. Koronavirüs salgını hâlen dünyanın ve Türkiye’nin gündeminde başköşeyi korurken, biz de bu çok önemli Kastamonulu tıp bilgininin özgeçmişini, yeni bilgiler ışığında yayımlamayı uygun gördük.
26 Mart 1839 tarihinde İstanbul’da doğdu. Dedesi Cide’den İstanbul’a yerleşen Yurdumoğlu Emir Ali, babası ise Kasımpaşa tersanesi marangozlarından Emir Mustafa’dır.
Mahalle Mektebi (1845-1851), Kasımpaşa Rüştiyesi (1851-1854), Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne İdâdî (lise) kısmı (1854-1857) ve asıl kısmında (1857-1866) ilk, orta ve yüksek öğrenimini tamamladı. Kolağası (yzb. bnb. arası Osmanlı rütbesi) rütbesiyle Manastır’da III. Orduda hekimlik görevine başladı. İki yıl sonra İstanbul’a atandı. Viyana yakınlarındaki Darsmtad’a gidip bir hastasının tedavisiyle ilgilendi. Çeşitli askerî hekimlik görevlerinden sonra 1873 yılında mezun olduğu Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâneye öğretmen atandı. Bu görevinin yanı sıra Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiyede fizyoloji dersleri vermekle de görevlendirildi. Bir yıl sonra Dr. Macarlı Abdullah Bey’in (1799-1874) ölümü üzerine zooloji (ilm-i hayvânât) dersi öğretmenliğine atandı. İki yıl sonra 1876’da görevine Mekteb-i Fünûn-ı Harbiye-i Şâhâne hıfzısıhha dersi öğretmenliği de eklendi. Bu sırada Darüşşafakada ücret almadan zooloji derslerine girdi, kurumun hekimliğini yaptı ve Tarih-i Tabiî Müzesini kurdu.
Tarihimizde 93 Harbi diye bilinen 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’na gönüllü olarak katılıp Niş Fırkasında görev aldı. Altı ay sonra İstanbul’a döndü. Kaymakamlığa (alb. bnb. arası Osmanlı rütbesi) terfi etti. Muhacir Hastanesi Başhekimliğini fahri olarak yürüttü. 1878-1886 yılları arasında Mekteb-i Mülkiye-i Şâhânede Zooloji ve Çiftliklerde Tatbiki; Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye ve Baytar Mekteplerinde de zooloji ve mevâlidi selâse (Tabiîyye, Tabiat Bilimi) dersleri verdi.
- Abdülhamit’in emriyle 1886 yılında Zoeros Paşa ve Hüseyin Hüsnü Efendi ile kuduz aşısı ve mikrobiyolojideki gelişmeler konusunda incelemeler yapmak üzere Paris Pasteur Enstitüsüne gönderildi. Paris’te altı ay kaldı. Yurda dönüşünde mikrobiyoloji gözlem sonuçlarını Osmanlı bilim çevrelerine duyurdu. Miralaylığa (albaylığa) terfi etti ve Meclis-i Tıbbiye-i Mülkiye ve Sıhhiye-i Umumiye Heyeti ile Cemiyet-i Tıbbiye-i Mülkiye Heyetinde görevlendirildi. Ayrıca, Mülkiye Baytar Mektebinin kurulması için oluşturulan kurulda görev aldı (1887), mektep açılınca da zooloji dersleri vermeye başladı.
Dr. Hüseyin Remzi Bey’in hizmetleri saymakla bitmiyor. Tıp biliminin Türkçe terimlerle yapılmasını benimseyen Cemiyet-i Tıbbiye-i Osmaniyenin kurucu üyesiydi. Cemiyet/dernek bu amaçla Batı dillerinden tıp eserlerini Türkçeye çevirip yayımlıyordu.
Günümüzde koronavirüs aşılarının salgını önlemedeki rolünü çok iyi biliyoruz. Hüseyin Remzi Bey, Paris dönüşünde Türkiye’de bir telkinhane/aşıevi/aşı üretim merkezi kurulup o dönemin tehlikeli hastalığı çiçek için aşı geliştirilmesi konusunda bir rapor hazırlayıp ilgili makamlara sundu. Raporu ses getirdi. 1892 yılında Osmanlı Devleti’nde İstanbul’da Telkinhane-i Şâhâne kurulup yöneticiliğine atandı. Öldüğü 18 Aralık 1896 tarihine kadar bu görevini başarıyla sürdürdü. Kolera salgınının üzerinde de araştırmaları vardı. Aşı müfettişliği de yaptı. Güzel ahlakından dolayı çevresinde “Evliya Hüseyin” diye tanınmıştı.
Dr. Hüseyin Remzi Bey’in bir bilim insanı, üniversite öğretim üyesi olarak Türk tıp tarihine geçen telif ve tercüme 59 eserinin olduğu biliniyor. Bunlardan önemli bir bölümü ders kitabı ve tıp öğreniminde yararlanılan kaynak eserlerdir. Eserlerinden 35’i sağlığında yayımlanmıştır. Ölümünden sonra oğlu Nureddin Remzi Bey, altı kitabını “Hüseyin Remzi Metrûkât-ı Kalemiyyesi” adıyla bastırmış, böylece 59 eserinin 41’i okuyucuyla buluşmuştur.
Eserlerinden bir bölümü şunlardır: Dürer-i Asdâf, İhtimâr, Emrâz-ı İnsan, Adâb-ı Taâm, Fenn-i Makrûbî-i Cerrahî, Tarih-i Tıp, İlm-i Hayvanât-ı Tıbbiye, Tıbb-ı Nebevî, Terakkiyât-ı Tıbbiye, Tarih-i Tabiî, Mir’âtü’l-Beyt, Hıfz-ı Sıhhat-i Askerî, Mevâlîd-i Selâse, Kuduz İlleti ve Tedavisi, Ömür ve Âfiyet-i Beşer, Tabâbet-i Arap, Ahlâk-ı Hamidî, Zerîa-i Adâb-ı Kemâl-i Lühûm, Aşı Ameliyatı, Hıfz-ı Sıhhat-i Müteehhilîn, Hıfz-ı Sıhhat-i Şübbân, Zooteknik, İlm-i Hayvanât, Mikrop, Hayvanâtın Teşrih ve Fizyolojisi, Rehnümâ-yı Teftiş-i Lühûm, Validelere Yâdigâr.
Hüseyin Remzi Bey’in mezarı İstanbul Kasımpaşa’da Türâbî Dergâhı bahçesindeki mezarlıktadır.
KÜ Tıp fakültesi, bütün üniteleriyle ilimizde faaliyete geçtiğinde Kastamonulu ünlü tıp insanlarıyla ilgili geniş araştırmalar yapılacağına inanıyoruz. Bu vesileyle onu saygı ve rahmetle anıyoruz.
NAİL TAN