Sosyal Sorumluluk Projeleri dendiğinde ilk aklımıza gelen ya kamu kurum ve kuruluşları ya da STK’lar (Sivil Toplum Kuruluşları) olur. Dolayısıyla her şeyi bir başkasından yani bir kuruluştan bekler dururuz…
Ancak şu bilinmeli ki bu her zaman yatırım projesi değildir. Şahsi gayretlerle de bir şeyler yapabilmek mümkün.
Örneğin; ülkemizde gittikçe büyüyen bir su sorunumuz var. Su kullanımını asgari düzeye indirmek de bir sosyal sorumluluktur. Pandemi dolayısıyla kurallara ve kısıtlamalara uymak da öyle. Yerel esnaflarımızdan yapacağımız alışverişlerle onlara destek vermek de kesinlikle bir sosyal sorumluluktur… Bunlar gibi onlarca, yüzlerce örnek verebiliriz. Bunları hem dini, hem ahlaki, hem de milli görev olarak görmek lazım…
Bazı değerler vardır ki inanları birbirine yaklaştırır, dostlukları pekiştirir. Bunlar insani tarafımızdır. Klavye başında sosyal medya fenomeni olmak için uğraşmak yerine, yazdıklarımızın bir kısmını dahi hayata geçirebilirsek; işte o zaman ya birçok kişiye dokunmuş oluruz ya da sosyal dayanışmada yerimizi almış oluruz…
“Bugün, o gündür” olsun… “Bireysel olarak neler yapabiliriz?”e çözüm oluşturun…
Örneğin; çocuklarımız için, çocuk parkı yapmak belediyenin işidir deyip kenara çekilmenin yerine o parkta yere atılan su şişesini çöp kutusuna atın. Akşam alışverişinizi bakkalınızdan yapın. Bırakın, iki üç lira fazla verin ama esnafımıza değer ve destek vermiş olun. Meyvenizi manavdan, etinizi kasaptan, çorabınızı tuhafiyelerden, manifaturalardan alın. Akşam yemeğinden sonra bir kaba su ve artan yiyeceklerinizi koyarak evinizin önünde sokak hayvanlarına ulaştırın…
Aslında çok zor değil…
Sosyal medyada ahkâm kesmenin yerine kendi sosyal sorumluluklarımızı bireysel olarak yerine getirmek… Haydi, “bu gün, o gün” olsun…
Şahabettin Mert