Kastamonu Gazeteciler Cemiyeti tarafından dün Cumhuriyet Meydanı’nda Atatürk Anıtı’na 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla çelenk bırakıldı. KGC Başkanı Erkan Yılmaz, burada yaptığı açıklamada, “Sektörümüzde yaşanan sorunların bir an önce çözümlenmesi, sürekli itibar kaybeden mesleğimizin gelişmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Altını çizerek söylüyorum ki; bugün, umudumuzu kaybetmemenin en büyük mesaj olduğuna inanıyorum.”
Kastamonu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Erkan Yılmaz, medya sektörünün Covid-19 pandemisinin de etkisiyle çok zor bir süreçten geçtiğinin altını çizdi.
Erkan Yılmaz, “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı” nedeniyle düzenlenen çelenk sunma programında konuştu.
Son yıllarda olduğu gibi bu yılda 10 Ocak’ı bayram değil “dayanışma günü” olarak kutladıklarını ifade eden Erkan Yılmaz, koronavirüs döneminde basının sorunlarına ve çözüm önerilerine dikkat çekti. Basın sektöründe mesleki yasaların çıkarılmasından basın özgürlüğüne kadar birçok konuda düzenleme beklendiğini ifade eden Yılmaz, açıklamasında şu görüşlere yer verdi: “Yaşadığımız sorunlar nedeniyle ‘bayram’ değil ‘dayanışma günü’ olarak kutladığımız ‘10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ vesilesiyle, çözüm bekleyen sorunlarımızı kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz. Çünkü sektörümüzde yaşanan sorunların bir an önce çözümlenmesi, sürekli itibar kaybeden mesleğimizin gelişmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Altını çizerek söylüyorum ki; bugün, umudumuzu kaybetmemenin en büyük mesaj olduğuna inanıyorum.”
AŞILAMADA ÖNCELİK
Öncelikle, koronavirüs salgınının ağır baskısı altında görev yapan meslektaşlarımızın ve çalıştıkları medya kuruluşlarının, halkın haber alma özgürlüğü adına bugüne kadar gösterdikleri fedakârca çabalara içtenlikle teşekkür ediyorum. Arkadaşlarımız, canlarını, sağlıklarını riske ederek sahada haber uğruna özveriyle görevlerini yerine getirmekteler. Süreç içinde Kastamonu’da çok sayıda meslektaşımız koronavirüse yakalanarak tedavi görürken, ne yazık ki ülkemizde 20 meslektaşımız görevi başında koronavirüs sonucu yaşamını yitirdi. Bu gerçekler ışığında, gazetecilik mesleğinin riskleri göz önüne alınarak, aşılamada basın mensuplarının ‘öncelikli meslek grupları’ arasına alınmasını bekliyoruz.
YASAL DÜZENLEMELER
Öte yandan, her fırsatta sürekli vurguladığımız gibi sektörümüz kapsamlı bir değişime, yenilenmeye ihtiyaç duymaktadır. Bunun çözümü ‘yeni yasal düzenlemelerin yapılmasından’ geçmektedir. Basın özgürlüğünden basında çalışma koşullarına, internet yasasından mesleki standartlara ve yıpranma hakkından yararlanmada basın kartı şartının kaldırılmasına kadar bir dizi düzenleme, geniş katılımlı çalıştaylar dizisi ile belirlenmeli ve zaman geçirilmeden yasalaşmalıdır. Bilindiği gibi medya sektöründe mesleki düzenleme olmaması; ne yazık ki tehdit ve şantaja dayalı etik dışı haberlerin yapılmasına yol açmakta, birikimine, eğitimine bakılmaksızın dileyen herkesin gazeteci maskesi altında sektörümüzde boy göstermesine neden olmaktadır. Meslektaşlarımız, meslek onurlarını korumak adına mücadele etse de, yasal boşluktan yararlanan çıkarcıların sektörde boy göstermesine engel olamamaktadır. Bu nedenle basın sektöründe öncelikli olarak mesleki düzenleme yapılmalıdır.
212 SAYILI YASA
10 Ocak 1961, basında çalışanların haklarına ilişkin 212 sayılı yasanın uygulanmaya başlandığı gündür. Bu yasa, basın emekçilerinin sigortalı çalışmasını, işten çıkarılmaları durumunda ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmesini, yıllık ve haftalık olmak üzere belirlenen tarihlerde izin yapmalarını ve belki en önemlisi de gazetecilik faaliyetlerini özgürce yürütmelerini güvenceye bağlamaktaydı. Ancak günümüzde meslektaşlarımız çalışma ve yaşama koşulları ile mesleki yeteneklerini geliştirme ve mesleklerini özgürce yapma olanakları bakımından 10 Ocak 1961’den daha iyi haklara sahip değildirler. Bu nedenle meslektaşlarımız açısından bir bayramdan da söz edemeyiz. Hep tekrarladığımız gibi 10 Ocak’lar ve 24 Temmuz’lar bizim için bayram günü değil, dayanışma günleridir.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ
Unutulmamalıdır ki; basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü, demokratik yaşamın olmazsa olmazıdır. Özgür basın, demokrasinin yaşamasını ve gelişmesini sağlayan kurumların başında gelmektedir. Halkın sesi olma görevini üstlenen özgür basın, düşünce özgürlüğünün de en etkili aracıdır. Çağdaş demokratik toplumlarda halkın haber alma hakkı basın ve ifade özgürlüğüyle mümkündür. Bu nedenle ülke olarak basının sorunlarını elbirliği ile çözümlemeliyiz. 10 Ocak Basın Bayramı’nı gerçek anlamıyla kutlayabileceğimiz günlere elbirliğiyle ve en kısa zamanda ulaşmak umuduyla meslektaşlarıma saygı ve sevgilerimi sunarım.”
ORMAN SATIŞ İLANLARI ISRARIMIZDAN VAZGEÇMİYORUZ”
Günümüzde yerel basını ayakta tutan en önemli kaynak şüphesiz resmi ilanlardır. Orman Bölge Müdürlüklerinin tüm ilanlarının meblağ farkı gözetmeksizin yerel gazetelerde çıkarılmasını sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır. Özellikle orman satış ilanlarının yerel gazetelerde yayımlanması noktasındaki ısrarımız devam etmektedir. Bu konudaki çabalarımız devam sonuç alana dek devam edecektir. Yerel gazeteleri olumsuz etkileyen konulardan biride günümüz teknolojisinin bir sonucu olarak internette her önüne gelenin gazeteci olmasıdır. Gazetecilik ayaklar altına düşürülemeyecek kadar onurlu ve önemli bir meslektir. Bu sebeple yerel basını güçlendirecek bir internet yasası mutlaka ivedilikle çıkarılmalıdır.
10 OCAK’IN TARİHÇESİ
5953 sayılı basın çalışanlarının haklarını düzenleyen yasa, 10 Ocak 1961 tarihli 212 sayılı yasa ile getirilen değişikliklerle basın sektöründe çalışanların özlük haklarında çok önemli kazanımlar sağladı. Bu kazanımlar, dönemin Türkiye Gazeteciler Sendikası ve basın örgütleri tarafından ‘bayram’ olarak kabullenildi. Ne var ki, basın işverenleri yasayı protesto etti ve gazetelerini çıkarmama kararı aldı. 3 gün süre ile 5 büyük gazete, işverenlerin kararı ile yayınlanmadı. Gazeteciler, okuru gazetesiz bırakmamak amacıyla Türkiye Gazeteciler Sendikası çatısı altında kenetlendiler ve ‘Basın’ adı altında gazete yayınladılar. Gazete yöneticisinden, üretimin her aşamasında görevli emekçiye kadar tüm basın çalışanlarının sendika çatısı altında kenetlenmeleri, gazete sahiplerinin direnişini kırdı. 212 sayılı yasa böylece yürürlüğe girdi ve yaygın uygulama alanı kazandı. Ancak, özellikle 1990 sonrası dönemde ve basından medyaya dönüşüm sürecinde, sermayenin sektöre girmesiyle bu kazanımlar “uygulamada” tek tek elden çıktı.”