Kuraklık. Aslında gizli falan da değil apaçık ortadaki tehlike. Tüm dünyada olduğu gibi 2020 yılı Koranavirüs salgını pençesinde geçiyor. Bu salgının yarattığı ekonomik, sosyal ve moral çöküntüsü de cabası.
Kuraklık,Koronavirüsden daha eski daha köklü bir tehlike aslında. Koranavirüs bu yıl hızlı bir depar ile hayatımıza girdi ve cidden tüm taşları yerinden oynattı. Kuraklık ise yıllardır adım adım sinsice kuyumuzu kazıyor.
Son yıllarda sadece ülkemizde 73 doğal gölümüz kurudu. Şuan barajlarda doluluk oranı % 20 civarlarında. İlimiz Kastamonu da yaz döneminde 90 gün yağış almadı. Kışın ortası geldi bırak kar yağışını yağmur yok. Devrekâni Belediyesi, Kaymakamlığı ve Özel İdare yetkilileri Kulaksızlar barajından Çiğdem Göletine su nakliyesi yapıyor. Göldeki balıklar ölmesin diye resmen taşıma su ile değirmen döndürüyorlar. Şu sıkıntılı dönemde Çevre ve Doğa için yapılan bu fedakârlık için hepsine takdir ve teşekkürlerimi sunarım.
Çiftçiler kış girmeden toprağı süremediler. Aylardır yağış almayan toprak beton gibi olmuş durumda.
Ozon tabakasına verdiğimiz zarar, küresel ısınma, yanlış sulama politikaları, aşırı tüketim son yıllarda dünyada onarılmaz yaralar açmış durumda. Bozulan bu denge uzun süreli kuraklık yanında ani şiddetli yağışlarla sebep olduğu sellerle de tehlike arz etmekte. Su öyle kritik ki; yokluğu da felaket aşırı bolluğu da.
Yıllardan beri gelen nüfus artışı yanında, artan kişisel su kullanım oranına pandemi döneminde hijyene verilen önemde eklenince hepimiz iyice su tüketimine yüklendik. Şu dönemde kimseden yıkanmamasını, çamaşırını yıkamamasını bekleyemeyiz.
Ülkemizde, ilimizde su zengini değil. Hatta artık dünyada su zengini ülke yok. Hem kamu hem şahıs politikalarımızı su tasarrufu üzerine kurmak için geç bile kaldık. Ama yapacağımız tasarruflar elbette var.
Tarımda vahşi sulama tekniğinden damlama sulama tekniğine dönebiliriz, binalarınızı akıllı bina olarak tasarlayıp yağan yağmuru yeşil alan sulaması olarak kullanabiliriz. Kişisel kullanımda hijyenden taviz vermeden su tasarrufu yapabiliriz. Çamaşır ve bulaşık makinesini tam dolmadan çalıştırmamak, meyve, sebze yıkamak için kullandığımız suyu çiçekleri sulamak için kullanmak, diş fırçalarken, traş olurken musluğu kapatmak, bardağa içeceğimiz kadar su doldurmak, aklınıza ne gelirse artık.
Koronavirüs ile mücadele ederken insanoğlu olarak dünyaya bir virüs gibi zarar verdiğimizi görüp tüketim canavarı olmaktan vazgeçmek zorundayız.
Tüm insanoğlu aynı gemideyiz. Gemi batarsa kaptanın da tayfanın da gideceği yer aynı.
Feza TİRYAKİ