Konusu Kastamonu olmasa da bir plato olarak Kastamonu’dan büyüleyici mekânların kullanıldığı Sinema ve Kastamonu serisinin bu seferki örneği Türk korku-gerilim filmleri türünün en başarılı filmlerinden biri olan “Münafık”.
Şu ana kadar ele aldığımız hiçbir sinema filmi Kastamonu’yu odağına almasa da son yıllarda plato olarak kullanımda bir yoğunluğun oluştuğu görülür. Bu yakın örneklerinden biri ise Kastamonu’da ilk defa çekilen korku-gerilim türünde bir yapım olan “Münafık” filmi.
Senaryo yazarı olmanın yanında hikâyesinin yönetmenliğini de yapan Özkan Aksular’ın ilk uzun metraj filmi Münafık. Yönetmenimiz, özellikle müzik klipleri konusunda ülkede kendini kanıtlamış bir isim. Bu nedenle de geniş deneyim portfolyosundan dayanarak kendi sinema filmini de farklı vizör bakış açıları getirmiş. Keza Aksular’ınyoutube kanalında da “Film Nasıl Çekilir” başlığı altında birçok eğitici videosu da bulunmakta.
Filmin ana mekânı Azdavay’ın Nalbant Köyü. Bir kısım çekimler ise İstanbul’da yapılmış; film toplamda 4 hafta süren çekimlerle tamamlanmış ve 3 Nisan 2015’de vizyona girmiş.
Münafık filmi son dönem Türk sineması içinde arayış içinde olan korku-gerilim türünde bir film. Ancak bu film belli ki arayışını bitirip kendi kulvarını bulmuş. Film üzerine genel eleştirilere bakıldığında, korku ve gerilimi artırmak için yapılan marjinal konular, abartı efektler gibi yapaylıklardan kurtularak doğal akışında, izleyici kendine bağlayan ve gerilimi üst safhada tutarak sıkmadan devam eden bir yapım olduğu üzerine. Türk Sinemasındaki bu türe ilişkin filmdeki bir başka yenilik de korku ve gerilim yanına dramın da eklenmiş olması. Film, neredeyse baştan sona bir gerilim içinde geçerken zaman zaman yükselen korku atakları filmin sonunda bir trajediyle değil dramla biterek bir farklılığa imza atmakta.
Filmin genel yapısı içinde kurgu, geçmişe giden ve günümüze dönen flashbacklere sahip. Film günümüzde başlar ve bir çocuğu duygusal sorunları olan aile (Cinli Nazife’nin torunu) yeni bir doğum için 30 yıldır boş duran babaanneleri “Cinli Nazife’nin” köyü olan Nalbant Köyü’ndeki evi seçeler. Cinli Nazife ise bu sırada oğlunun evinde felçli bir hasta olarak yatalak olarak hayatını devam ettirmektedir.
Köye giden genç ailenin eve girmesiyle gizemli ve gerilimli olaylar yaşanmaya başlar ve bu sırada ekrana geçmiş olaylar yansır. 1984 yılına geri dönem filmde köye, Rusya’ya okumak için gitmiş ama daha sonra köyüne geri dönmüş olan Nazım, Rusya’dan eskiden sevgilisi olan ve parapsikolojik olaylar konusunda uzman Valeria’yı bazı gizemli olayları çözmesi ve Cinli Nazife’yi (Nazım’ın annesi) incelemek üzere getirir. Yaklaşık 2 ay kadar incelemelerde bulunan Valeria filmin ilerleyen sahnelerinde birden bire sırra kadem basar ve ortadan kaybolur. Valeria’nın kaybolmasıyla olaylar dinmez ve bu olaya bağlı olarak Nazife felç geçirir ve genç aşık Nazım ise delirerek köyün delisi olarak yaşamaya devam eder. Filmin gitgelleri içinde doğum yapmaya gelen genç aile yavaş yavaş geçmişin sırlarına vakıf olmaya başlayacak ve film iç sıkıntılı bir gerilim ile devam edecektir.
***
Filmin dram yönü ise final sahneleriyle birlikte ortaya çıkar ve beklenmedik bir sonla film son bulur.Aslında bana göre filmin başarısı oldukça gerçekçi bir hikâyenin/hikâyelerinparapsikolojik olaylarla üzerinin örtülerek gizlenmesinin eleştirel bir yaklaşımı olmasıdır. Yani film gerçek hayattaki olayları ters yüz edip, gerilim ve korku sosuna bulandırılmış toplumsal eleştiri filmidir.
Bu güzel ve değişik yapımın oyuncuları ise ekranlar aşina olduğumuz isimler. Levent Sülün, Zeynep Okan, Hakan Salınmış, Güliz Şirinyan, Ahmet Fuat Onan, Hakan Salınmış, Erdoğan Sıcak ve Valeria rolünde de Rus oyuncu Karina Malsagovafilmin ana kadrosunu oluşturuyor.
***
Filmdeki Kastamonu’ya geldiğimiz zaman ise yukarıda da belirttiğimiz gibi maalesef Kastamonu doğasının ön plana çıktığı görüntülerden fazlası yok. Her ne kadar filmdeki ana karakterlerin memleketi Azdavay’ın Nalbant Köyü olup, köyün ismi birkaç cümle içinde geçse de Nalbant Köyü’nden dar plan birkaç görüntüden ötesine gidilmiyor.Dronla çekilmiş hava görüntüleri filmin yüksek geriliminin içinde yeşilin, dolayısıyla Kastamonu’nun huzurlu peyzajını bir soluk arası gibi alsa da yine de herhangi bir yerden de çekilebilecek görüntüler olduğunu belirtmek gerekli. Filmin görüntülerindeki en büyüleyici yer ise, filmin kurgusu gereği Nalbant Köyü’nün bir parçası olarak gösterilen Pınarbaşı’nın Ilıca Şelalesi görüntüleri. Gece ve alaca karanlıkta yapılan çekimlerle önemli diyaloglara ve özel anlara sahip olan şelale görüntüleri filmin izleyicilerini gergin bir atmosferden masalsı bir noktayı çekmeyi başarıyor.
Filmde az sayıda yerel insan figür olarak kullanılırken, oyuncuların özellikle de Nalbant Köyü yerlilerini canlandıran profesyonel oyuncuların Kastamonu şivesi ile oynamış olmaları da dikkat çekici bir unsur.
Filmin Kastamonu açısından kazanımı diğer yazılarda da söylendiği gibi değişik bir kadraj, farklı bir konu ile zaten kendisi her şeyi ile plato olan Kastamonu’yu ulusal arenada oldukça ön plana çıkarabileceğini göstermesidir bana göre.
MURAT KARASALİHOĞLU