Ahmet Mahir Efendi 1861 yılında Kastamonu’da doğdu. Ballıklızâde ailesine mensuptur. Medrese eğitimini burada aldıktan sonra 1901 yılında İstanbul’ a gitti.İstinaf mahkemesi üyeliği, Şûrâ-yı Evkaf başkanlığı, Meclis-i Meb’usan başkan yardımcılığı ve 1. Reis vekilliği görevlerinde bulundu. Meclis-i Meb’usân’da 7 yıl Kastamonu’yu temsil etti. Emekli olduktan sonra Dârü’l-fünûn İlâhiyat şubesinde ve Medresetü’l-vâizin’de ders okuttu. 1923 yılında Kastamonu’dan milletvekili seçildi. 4 Eylül 1925 günü Kastamonu’da vefat etti, mezarı Kozkıran köyündedir.
Kastamonu içinönemli bir şahsiyettir.Güçlü ve mutedil kişiliği ile hem Osmanlı döneminde, hem de yeni Türkiye’de kendini kabul ettirmiştir.
Ahmet Mahir Efendi; 1923 yılında yapılan seçimler öncesi Kastamonu’ya geldi. 1 Haziran 1923 Cuma günü Nasrullah Câmii’nde vaaz verdi. Bu konuda Açıksöz gazetesi şunları yazmış:
“Şehrimiz ulemâ-yı muhteremesinden olup âhiren İstanbul’dan avdet eden Ahmet Mahir Efendi Hazretleri, dün Cuma namazından sonra Nasrullah Câmi-işerîifinde dinî ve içtimâî pek mühim bir mev’ize irâd buyurmuşlardır.Namazı müteakip kürsüye intikal buyuran hoca hazretlerini gören halk, hemen hiç dışarıya çıkmamış ve binlerce muvahhidin yekdil olarak Hoca Efendi Hazretlerini istimâa başlamıştır. Hoca Efendi Hazretleri mev’izelerine “Ve etîullâhe ve rasûlehû velâ tenâzeû fetefşelû ve tezhebe rihüküm.” Âyet-i kerîmesini tefsirle başlamış, ittihad ve sabrın mükâfat-ı adidesini izâh buyurarak ahvâl-i hâzıreye nakl-i kelâm buyurmuşlardır.”
Hoca Efendi 12 yıl önce de burada konuştuğunu, o günkü durum hakkında bilgi verdiğini söylemiş ve son dört yılda yapılanların milleti kurtuluşa ulaştırdığını ifade etmiştir. Gazeteye yansıyan konuşması şu şekildedir:
“Kastamonu ahâlisiyle iftihâr ederim. İngilizlerin elinde bir oyuncak olan sâbık pâdişâhın tahrik ettiği ordular, Safranbolu’ya kadar işgal ettiği ve her tarafta bir bir isyanlar çıktığı halde, yekvücut ve yekdil olan Kastamonu halkı bu isyanları söndürmeye muvaffak olmuş ve yine ittihâd-ı âmâl ve efkârı sönmez bir aşk-ı vatanla çalışması sayesinde Sakarya’ya kadar dayanan düşman âmâlini on gün içinde denize dökmeye sebeb olmuştur. Bu büyük zaferi – tarih okuyanlar bilir- hiçbir tarih kaydetmemiştir.
Ezcümle, Gazi-i mübeccelimiz Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’nin gösterdikleri dehâ ve kudret, henüz hiçbir insana nasip olmamıştır. Bu büyük müncî, vatanın hâk-i helâke serilmek üzere olduğunu görerek İstanbul’dan Samsun’a gitmiş ve oradan Erzurum, Sivas’a geçerek bütün Anadolu’yu ayaklandırmış ve sonra düşmanı hepimizin medâr-ı iftihârı ve ibtihâcı olduğu surette denize dökmüştür. Bu kimlere nasip olmamıştır? Bütün Avrupa düvel-i muazzaması onun aleyhinde, bütün hudutlarımız a’dânın pây-ı tecâvüzüne uğramış, herkes onun aleyhinde, padişah ve onunla beraber Türk ve Müslüman kisvesi altında bulunan bazı hâinler de onun aleyhinde. Kuvâ-yı milliye galip olmaktansa Yunan’ın galip gelmesi daha iyi diyenler vardı.
Yunan’a dua eden, Yunan’ın galip gelmesini cân u gönülden isteyen birçok hocaları ben biliyorum. Allah böyle hâinleri kahretsin.
Biliyor musunuz, bir Mustafa Sabri efendi vardı.Bu adam âlim adamdı fakat ilmi şeytânâta, melânete âlet etmişti.
Dört senedir İstanbul’da ehl-i İslâmın neler çektiğini ben bilirim. Orada yapılan şenâyii tasvir etmek mümkün değildir. Hele o hocaların dua ettiği Yunan’ın yaptığı fecâyii, tüyler ürperten mezâlimi söylemek kabil değildir. Bilecik’in yanında şirin ve güzel Karacabey nâmında bir kasaba bilirim. Bu mel’unlar bu kasabanın bütün Müslüman sükkânını kasabaya doldurarak kasabanın her tarafından ateşe verdiler. Ve kasabanın etrafını abluka ederek bütün Müslümanları cayır cayır yaktılar. İşte bu hocaların dua ettiği Yunanlılar bunlardır. Bu kadar zulüm ve fecâiye uğrayan, vatanı kurtaran Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarıdır.
Şimdi yeni intihâbat başladı. Bize, Gazi namdârımız diyor ki, vatanı kurtardım, size tevdi ettim, bundan sonra arzu-yı mülükânem böyledir diyecek kimseyoktur. Hükûmet böyle istiyor diyecek kimse yoktur. İrâdesine tâbi olacak padişah da yoktur. Ancak sizin hükûmet-i milliyeniz vardır. Yalnız siz varsınız. Millet ne isterse, millet ne arzu ederse o yapılacaktır.Bu da bittabi intihab edeceğiniz vekiller vasıtasıyla olacaktır. Bu vekiller, bu mebusalar sizin arzunuz dâhilinde sizi idare edecektir.
Memleket kurtuldu, ziraat, ticaret hâsılı bütün iktisâdiyatınız zayıftır. Size refah ve saâdet verecek tedbirler yapacağım, siz de bu uğurda çalışacak meb’uslar intihâb ediniz.
Paşa şimdiye kadar ne söylediyse yaptı. Düşmanı Anadolu’nun harîm-i ismetinde boğacağım dediği zaman belki buna dudak bükenler olmuştur, öyle olmadı mı? Düşmanın 200 bin kişilik muazzam bir ordusu 10-15 gün içinde bitamâmiha boğulmadı mı? Bu kadar büyük ve bu kadar akıllar kabul etmeyecek bir işi yapan bu zat, dâhili işlerimizde de bize refah ve saâdet verecek tedbirler yapamaz mı?
Elbette yapar. Onun için münâfıkların fısıltılarına bakmayın. Onlar şahsî menfaatleriniidâme etmek için bin türlü tezvirat yaparlar. Kat’iyen buna kulak asmayınız ve reylerinizi hepiniz kemâl-i tehâlükle Gazi Paşamızın gösterdiği namzetlere veriniz. Ben buraya geleli on iki sene oluyor. Şimdi halkın pek çoğunu tanımıyorum. Çünkü çocuk bıraktıklarım kocaman adam olmuş, büyük bıraktıklarım ihtiyarlamış, tanınmaz bir hale gelmiş. Hele kur’am ve emsâlimden on, onbeş zat görebiliyorum.Hepsi de dâr-ı beka eylemişler. Bir gün gelir, Ahmet Mahir de öldü derler, ( bu sırada Taburkâtibizâde Raşit efendi, Allah muammer buyursun Hoca Efendi Hazretleri diye bağırmış) hepimiz gelip geçiciyiz.Onun için size nasihatlerim budur ki, kat’iyyen ittihaddan ayrılmayınız ve hepiniz hükûmet-i milliyenin etrafında toplanınız. Halâs, saâdet ve refâh burada; felâket ve şeâmet müfsidettedir.”
Ahmet Mahir Efendi, konuşmasının sonunda hükûmetin emellerinde başarılı olması için Türkçe bir duâyapmış, herkes âmin diyerek memnuniyetini ifade etmiş. Cemâat dışarı çıkarken, konuşmadan çok etkilenmiş, bazılarının gözleri yaşarmış ve orada bulunanlar Mustafa Kemal Paşa’nın gösterdiği meb’us adaylarına rey vereceklerini ifade etmiştir.
MUSTAFA ESKİ