Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi (DEMAR) Uzmanı Doç. Dr. Bülent Özmen, Kastamonu’yu etkileyecek 7 ve üzerindeki bir depremin 100 yıl içerisinde meydana gelme olasılığının yüzde 80 civarında olduğunu söyledi.
Türkiye’nin deprem haritasının geçen yıl yenilendiğini hatırlatan Özmen, eski haritaya göre birinci derece deprem bölgesi olarak gösterilen Kastamonu kent merkezinin tehlike değerinde yüzde 30’a varan düşüş, Tosya ilçe merkezinde ise yüzde 50 artış olduğunu belirtti.
Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi (DEMAR) Uzmanı Doç.Dr. Bülent Özmen, Kastamonu’nun deprem riski üzerine önemli açıklamalarda bulundu.
Depremlerin ülkemizin değişmez bir gerçeği olduğunu söyleyen Doç.Dr.Bülent Özmen, “Türkiye’de 550’ye yakın diri fay var. Bunların içinde en tehlikeli olanı ve büyük deprem üretme potansiyeli en yüksel olan Kuzey Anadolu fayıdır. Bingöl Karlıova’dan başlıyor, Tosya’dan geçiyor ve Kocaeli üzerinden Marmara denizine oradan da Ege denizine kadar uzanıyor. Dünyada bilinen en aktif faylardan biri. Bu fayın tarihsel dönemde ürettiği depremlere baktığımızda, en son 1939’da Erzincan depremini üretmiş. 8 büyüklüğüne yakın bir deprem üretmiş. Bu durum bu fayın ne kadar büyük deprem üretme özelliğini gösteriyor. Kastamonu özelinde konuya baktığımızda ise 26 Kasım 1943’te 7.2 büyüklüğünde bir deprem oluyor. 4 bine yakın vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olmuş. Üzerinden 77 yıla yakın bir zaman geçmiş. Üzerinde bulunduğumuz yer kabuğu stabil değil. Biz farkında olmasak da yer kabuğu değişik yönlere hareket ediyor. Kuzey Anadolu fayında da yılda 2,5 cm kayma meydana geliyor. Bu fayın kırılmasıyla da deprem oluyor” dedi.
Önceki akşam TV 366’da ekrana gelen canlı yayında gazeteci Erkan Yılmaz’ın sorularını yanıtlayan Özmen, bir bölgede deprem riskinin yüksek olup olmadığını tahmin etmek için bazı donelere baktıklarını belirtti ve “Geçmişte hasara neden olan depremlere bakıyoruz. Diri fayın varlığına bakıyoruz. Bunları ne kadar sağlıklı bir şekilde temin edersek, ileriye dönük yorumlarda bulunabiliyoruz. 1900 yılından sonra depremi aletsel olarak ölçebiliyoruz. Bu döneme aletsel dönem diyoruz. Bu tarihten önce olan depremleri ise tarihsel dönem olarak ayırıyoruz. Tarihsel dönemde Kastamonu’da 968 yılında ve 1668 yılında hasara neden olan büyük depremler olmuş. Aletsel dönemde ise en büyüğü 1943’teki Tosya-Ladik depremi. Genel baktığımızda ise Kastamonu’da hasara neden olan 9 büyük deprem var. Tüm bu donelere baktığımızda Kastamonu’nun deprem tehlikesinin yüksek olduğunu söyleyebiliriz” diye konuştu.
Kastamonu’yu etkileyecek 7 ve üzerindeki bir depremin 100 yıl içerisinde olma olasılığının yüzde 80 civarında olduğunu da söyleyen Özmen, “Bilimin geldiği noktada depremi net olarak tahmin etmek şu anda imkansız. Ama önümüzdeki 100 yıl içerisinde Kastamonu’yu da etkileyecek 7 ve üzerindeki bir şiddette depremin olma olasılığı yüzde 80 civarında diyebiliriz” dedi.
Türkiye deprem haritasının 2019 yılında değiştiğini ve bunun da bazı sonuçlar doğurduğunu söyleyen Özmen, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye deprem bölgeleri haritası bizler tarafından da hazırlanıyor, ilgili kurumlar tarafından da hazırlanıyor. Bizim çalışmalarımız bilimsel çalışma olarak kalıyor. Resmiyet kazanması için Bakanlar Kurulu tarafından onaylanması lazım. 1945 yılından günümüze kadar 6 kez deprem bölgeleri haritası yayınlanmış. En son 1996 yılında yayınlandıktan sonra 2019 yılının başında tekrar revize edildi. Eskiden deprem bölgeleri diye ifade ederken bu haritaları şimdi deprem tehlike haritası diye ifade ediyoruz. Bunun ana nedeni de artık bölgeleme kavramı kalktı. Bulunduğunuz yerin deprem parametreleri, bina bazında bile interaktif bir şekilde AFAD’ın sayfasında yayınlanıyor. Bu yeni haritanın yayınlanmasıyla birlikte Türkiye’de çok radikal değişiklikler oldu. 46 ilin deprem tehlikesi düştü, 6 ilin yükseldi. Bu yeni haritayla Kastamonu’da önemli oranda değişti. 1996 yılındaki haritada Kastamonu kent merkezi 1. Derece deprem tehlikesi altında gösteriliyordu. Bu durumda oradaki binalar 400 gallik yer ivmesine dayanacak şekilde yapılması sağlanıyordu. 2019 başına kadar 1996 yılındaki harita yürürlükte olduğu için Kastamonu kent merkezindeki binalar 400 gallik bir yer ivmesine uygun yapılıyordu. Yeni haritayla birlikte bu tehlike değerinde yüzde 30’a varan bir düşüş gerçekleşti, Kastamonu kent merkezi için. Yani Kastamonu’da inşaatı yapacak mühendisler veya müteahhitler 280 gallik yer ivmesine göre artık binaları yapıyorlar. Tosya için de tam tersi bir durum gerçekleşti. Tosya’daki deprem parametreleri ise yüzde 50’ye kadar artmış oldu. Aslında bu haritanın yürürlüğe girmesiyle Kastamonu’nun deprem tehlike haritası çok ciddi değişikliklere neden oldu. Kuzey Anadolu fayına en yakın yerler en tehlikeli yerler. Kastamonu kent merkezi 35 kilometre kadar uzak ama, deprem de etkileme noktasında mesafe tanımayabiliyor. Tosya’da ise bu yakınlık 10 kilometre civarında.”
Toplanma alanları konusunun daha detaylı ele alınması gerektiğini de söyleyen Bülent Özmen, “Toplanma alanları kamuoyunda biraz yanlış anlaşılıyor. Aslında ikiye ayırmak lazım. Toplanma alanlarıyla, geçici barınma alanı şeklinde ikiye ayırmalıyız. En önemlisi de bana göre geçici barınma alanı. Toplanma alanı deprem olduğu anda nereye gideceğimizi bize anlatan bir olay. Ama bu tür alanlar, olası bir deprem sonrasında insanlara geçici bazı ihtiyaçlarını karşılayabilmeli. Su ihtiyacı gibi. İletişim ağının yeterince düzgün olması lazım. Her türlü gelişmeden haberdar olmanız lazım. Sadece boş alanı toplanma alanı göstermek yeterli değil. Alt yapılarıyla bu alanları oluşturmalıyız. Geçici barınma alanlarının oluşacağı zamana kadar çünkü bu toplanma alanlarında kalacağız. Bu nedenle bazı ihtiyaçları karşılayabilir olması lazım” diye konuştu.
Riski azaltacak çalışmaların yapılması gerektiğini ve Kastamonu’da bunun şu anda yeterli olmadığını da söyleyen Bülent Özmen, “Müdahale ve iyileştirme noktasında Türkiye çok iyi bir noktaya geldi diyebiliriz. Ama asıl olan deprem veya diğer afetler olmadan önce alınacak önlemler. Yani risk azaltmalıyız. Sigorta sistemi yaygınlaşmayı, depreme dayanıksız binalar dayanıklı hale getirilmeli. Yerleşim yerlerini faydan uzaklaştırmalıyız. Halk, yerel yönetim ve merkezi yönetim el ele vererek herkes üzerine düşen görevi yapmalı. İmkanlar kısıtlı ama en riskli yerlerden başlayarak bu çalışmaları yapmalıyız. Kastamonu’da deprem üzerine maalesef çok az sayıda çalışma yapılmış. Sayısını artırmak lazım. Geçmişte oluşan depremlerle ilgili daha detaylı bilgiler ortaya çıkarılmalı. Deprem Master Planı yapılabilir. Kastamonu Afet Risk Azaltma Planı yapılabilir. Böylece Kastamonu’nun bir yol haritası çizilir. Eğitim çalışmaları da son derece önemli. Belediyeler ve AFAD, halka doğru ve nitelikli eğitimleri vermeli” şeklinde konuştu.