Başlıktaki ifade benim değil, LGS’ye giren bir öğrenciye ait. Cumartesi günü lise giriş sınavları yapıldı. Korona virüsünün kol gezdiği şu günlerde, binlerce öğrenci sınavda ter döktü. ‘Ağızda maskeyle sınava giren öğrenciler’olarak tarihe geçtiler, sanırım 20 Haziran’ı hiç unutmazlar.
Sınav, hayatımızın doğal bir parçası oldu. Üniversite giriş sınavları yetmezmiş gibi, birkaç yıldan beri Lise Giriş Sınavı yani LGS yapılıyor. Başarmak için öğrenciler alt sınıflardan itibaren sınavlara hazırlanıyor. Gece gündüz uyumuyor, kursa gidiyor, özel ders alıyor. Zaman ve para harcıyorlar. Ancak en önemlisi emeklerive heba olan beyinleri.
Milli Eğitim Bakanlığı, okulları eşit seviyeye getireceği yerde, değişik adlar altında sınıflandırıyor. Bunun yanında merkezî sistemle öğrenci alan özel statüdeki bazı okullar da devreye giriyor. Çocuklar erken yaşta, gereksiz bir yarışın içine sokuluyor. Oysa bu aşamada yapılacak bir sınav, çocukları meslekî eğitime yönlendirici olmalı. Halbuki onlar, meslekî eğitim yerine, yabancı dilde eğitim veren okullar veya fen liseleri için sınava giriyor.
Geçen hafta yolda yürürken, annesiyle giden bir çocuğun konuşmasına tanık oldum. Yavaş yürüyorlardı, hızımız da birbirine yakın olunca birlikte yürür gibi olduk. Konuşmalarına biraz kulak verdim. Anne, biraz daha ders çalışmasını istiyordu. Kadın kendi açısından haklıydı. Çocuk, sınavda yüksek bir not alırsa, iyi bir lisede okuyacak ve daha sonra üniversiteye rahat girebilecekti. Her anne gibi, onun da en büyük arzusu çocuğunun istikbali.
Çocuk ve anne aynı şeyleri düşünmüyor. Belli ki çocuk, ders çalışmaktan bıkmış, usanmış, yorulmuş. Evde sürekli sınav konuşuluyor, stres yükleniyor. Anne konuşurken çocuk ilginç bir cevap verdi:
“Anne yeter artık, beynim yanıyor.”
Bu sözü işittikten sonra, aramızdaki mesafede açılmaya başladı, daha ne konuştular bilmiyorum. Bana göre, işin özü iki sözcükte toplanıyor:
”Beynim yanıyor.” Aslındaçocuğun beyni değil ülkenin beyni yanıyor.
Geçen hafta sosyal medyaya bir mesaj yazdım; “LGS Meydan Savaşına girecek torunuma ve yavrularımıza başarılar dilerim.” Burada bir iğneleme vardı, ama herkes iyi dileklerde bulunmayı tercih etti. Meydan savaşı ifadesini özellikle kullandım. Biraz tarih okuyanlar bilirler ki, meydan savaşını kaybeden taraf,çoğu kez tarihten silinip gitmiştir. Bu sınav da böyle bir şey. Hatta biraz daha ileri gidip LGS’ye‘küçük kıymet’ de diyebiliriz.
LGS’nin bir başka özelliği daha var. Ortaokul son sınıf, yaş itibarıyla çocukların ergenlik dönemine rastlıyor. Bu evrede çocuklar, fizyolojik ve ruhsal açıdan önemli değişim geçiriyor. Bu sınav sisteminin ve stresinin ergenlik çağında ne gibi zararlara yol açtığı acaba araştırılmış mı? Yarış atı gibi, devamlı yükleme yapıyoruz. Bizdeki sınav sistemi pedagojinin ilkelerine asla uymuyor. Okulda sosyal baskı, evde aile baskısı var. Ancak çocuğun da bir kapasitesi var, o da insan. Ayrıca ders çalışmak için her ailenin imkânları da eşit değil.
Asıl büyük kıyamet önümüzdeki Cumartesi- Pazar günü yaşanacak. İki milyondan fazla öğrenci YKS diye ifade edilen üniversite giriş sınavına katılacak, hem de iki gün süreyle. İlçelerden il merkezlerine akın başlayacak. Geliş gidiş, konaklama büyük sorun. Geçen yıllarda otellerle birlikte, hısım akraba yanında misafir kalınabiliyordu. Virüs belasından dolayı, insanlar, misafir ağırlamaktan çekiniyor bugün. Aksi de mümkün, gelenler, konuk kalmak da istemiyor. Kim kimden virüs kapacak belli değil ki. Şimdi herkes savunmada. Bu yıl kendine özgü tuhaf bir durumla karşılaştık.Çocuklar sınav salonunda veya kaldıkları otelden korkuyorlar. Ya virüs kaparsam endişesi hepsinde hâkim.
İki milyondan fazla öğrenci sınava girecek ama ne kadarı düzgün bir fakülteye yerleştirilecek? Birçokları ilçelerde konuşlu yüksekokullara kayıt yaptıracak. İş bulma ihtimalleri var mı? Fakülte ve yüksekokul bitirmiş binlerce genç iş arıyor.Emekler, harcanan paralar, zaman boşa gidiyor.
Cumhuriyet döneminde çözülemeyen iki büyük mesele var. Toprak reformu ve meslekî eğitim. Toprak reformu, başka bir yazının konusu. Meslek eğitimi önemli. Kısa yoldan iş bulma ve ara eleman hususunda gençleri iyi yetiştiremedik. 1974’de kurulan koalisyon hükümeti, meslek okullarının adını lise olarak değiştirince, meslekî eğitim işlevini yitirdi.
Lise mezunu binlerce öğrenci bu hafta sonu sınava girecek, umut dünyası. İki üç yıldan beri özel ders veya başka yöntemlerle sınava hazırlandılar. Ağır bir stres yaşadıkları muhakkak. Eğitim düzeyi yüksek liselerden gelenler, iyi bilinen fakültelere ön sırada girecek. Diğerleri istedikleri fakülteye girememenin acısını çekecek, çok yazık.
Türkiye’de genç olmak zor. Okumak bir dert, iş bulmak ayrı bir dert. Yarınlar ne olacak belli değil. Oysa bir ülkenin en büyük sermayesi çocuklar ve gençlerdir. Türkiye bu bakımdan çok şanslı bir ülke. Ancak biz bu potansiyeli heder ediyoruz yıllardır. Çoğunu üniversite dışında bırakıyoruz, meslekî bir eğitim de veremiyoruz. Aslında her çocuğun bir yeteneği veya becerisi mutlaka vardır.Önemli olan onu yönlendirmek.
Hafta sonu YKS’ye girecek gençlerimize başarılar diliyorum. Sağlıklarına bir zarar gelmez inşallah.
MUSTAFA ESKİ