Lisemizin koca bir çınarını daha toprağa verdik. En son 24 Kasım’da aramıştım. “Evladım çok teşekkür ederim, aradığın için. Yaşlılık çok zor. Giyindim, son defa bir fotoğraf çektireyim, elde kalsın dedim. Sana da gönderiyorum.” Aklımda kalan son cümlelerdir bunlar.
Cenazesi Ankara’dan geldi, Örencik köyündeki aile kabristanına defnedildi. Ölmeden evvel şunları söylemiş; cenazemde Selahattin(İşeri), İsmail(Dönmez) ve Mustafa(Eski) bulunsun; Ediz(Coşkunyel) de beni mezara koysun. Değerli dostum Sedat İşeri aradı, bilgi verdi.Selahattin İstanbul’daydı, İsmail rahatsızdı, mezarlığa gelemedi. Abisine vekâleten Sedat Bey’le gereğini yaptık.
Ben, Fransızca okumadım ama Fahriye Hanım ortaokul 3. sınıftan lise son sınıfa kadar benim velim idi. Bu durum, arkadaşlarım nazarında prestijimi çok etkilemiştir, kıymetini anlatamam.
Her okulda bilgisi, tecrübesi ve kişiliği ile öne çıkan,ağırlığı olan hocalar vardır; biz, bunlar için “ağır toplar” ifadesini kullanırız.Bayan hocalarımızdan Fahriye Küreli(Fransızca), Dr.Fahire Yanal(Biyoloji), Leman Okay(Felsefe),Şahinaz Topçu(Kimya), Neriman Uygur(Edebiyat); erkek hocalarımızdanAli MuhlsTümtürk(Edebiyat), Ahmet Cemal Yücememiş(Edebiyat), Hasan Bostancı(Fizik), İbrahim Görmezler(Cebir geometri), Nedim Önuçan(Müzik) bu gruba girer.Neriman hanım, biz lise ikinci sınıftayken ayrıldı, Vefa Lisesi’ne gitti. İkinci gruptakiler daha genç hocalardı.
Ben 1963 mezunuyum. Hocalarımızın hepsi de “ağır top” diyeceğimiz insanlardı. Bilgili olmanın ötesinde, her biri ayrı bir karakter timsali idi. Ders anlatışlarından tutun, kılık kıyafet ve yürüyüşlerine varıncaya kadar örnek insanlardı.
Son sene, Ali Muhlis Bey, sınıf öğretmenimizdi, ben de sınıf mümessiliydim, yani başkan. Sınıf başkanlığı önemli bir görevdir, benim ilk idareciliğim böyle başladı.
Lise anılarımız yazmakla bitmez. Birisi Fahriye Hanım ile ilgili olduğu için anlatmak isterim. 1963 yılında, 19 Mayıs Bayramı provaları için her gün stadyuma gidiyorduk.Sona yaklaştığımız bir gün, hareketleri beğenmeyen beden eğitimi hocamız, hakaretamiz sözler de söyleyerek bizi kovdu; törenlere de katılamadık. Bununla da yetinmedi, erkeklerin neredeyse tamamını bütünlemeye bıraktı. Okula dönünce stattaki olayı Ali Bey’e anlattım, çok kızmıştı.Bize yapılan bu hareket, çok tepki yarattı. En fazla da bizim 6 Ed./B sınıfı mağdur oldu.
Eylülde başımıza gelecekleri az çok tahmin ediyorduk. Yazın konuyu Fahriye Hanım’lakonuştum. Muzaffer Okay, Milli Eğitim Müdürü idi, Fransızca derslerine de gelirdi. Eşi Leman Hanım Felsefe hocamızdı, beni de çok severdi. Fahriye Hanım’la ikiz gibiydiler. Eylüldeki sınavda olabileceklerden Muzaffer Bey de bilgilendirildi.
Eylülde sınav günü geldi. 19 Mayıs provalarındaki hareketler, daha da ağırlaştırılarak karşımıza çıktı. 18 sayılık bir hareket ve kasadan takla atmak vb. Üstelik bunların not değerleri de yüksekti.Bu durumda bizsınavdan en fazla 3 veya 4 alabilirdik.Ön hazırlık için de yarım saatlik bir zaman verilmişti.
Aynı gün Fransızca sınavı da vardı. Fahriye Hanım, bir sıkıntı olursa haberim olsun demişti. Sınav başladı; baktık ki vaziyet kötüye gidiyor, bir sene kaybedeceğiz. Ben üst kattaki Fransızca sınavının yapıldığı sınıfın kapısını çaldım, başımı uzattım, Fahriye Hanım hemen yerinden kalkıp geldi. Kapı önünde durumu anlattım. Kendisi içeriye döndü, iki dakika sonra Muzaffer Bey’le birlikte müdür Sabri Bey’in odasına gittiler. Dört, beş dakika sonra Fahriye Hanım sınav salonunadöndü; Muzaffer Bey ile Sabri Bey de bahçeye, sınav komisyonun yanına indi.
Muzaffer Bey’in gelişiyle sınav durdu; biz kavaklara doğru çekildik. Muzaffer Bey el kol hareketleriyle bir şeyler söyledi, sinirli olduğunu uzaktan görüyorduk. Sabri Bey ve komisyon üyeleri hazır ol vaziyetindeydi. Sonra Muzaffer Bey ayrıldı, kendi sınavına gitti.
Üç kişilik komisyonun başkanı dersin hocasıydı. ŞimdiErol hoca komisyon başkanı oldu, yeni bir düzenlemeile hareketlerin not değeriayarlandı ve sınav başladı. En fazla 3, 4 numara alabilecek iken, şimdi 7, 8 konumuna geldik. Erol hoca, diğer komisyon üyesi hanımla birlikte, sınavıidare etti. Bizim hoca da tek laf etmeden kukla gibi oturdu.Çok bozulduğu her halinden belli oluyordu. O gün hepimiz başarılı olduk.
Bu olayın üzerinden tam 57 yıl geçti. Fahriye Hanım’ın devreye girmesi, sadece beni değil bizim sınıfı da kurtardı o gün.Öğrenciye kızabilirsiniz ama notu silah olarak kullanamazsınız. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.
Ağır toplar, zamanla yaşlanır, emektar olur. Bizim lisenin1923 yılı mezunu rahmetli Arif Nihat Asya aklıma geldi.1969 yılında, okulun Şeref defterine bir rubâî yazmış:
Bir gümlemeden yakın yürekler hoplar,
Târihe gider, sorulsa soylar soplar,
Döndükten sonra kaç seferden yorgun,
İftar topu olmuştur emektar toplar.
MUSTAFA ESKİ