Binası Kuzeykent’te, defter kitabı iflas masasında, derdi kederi memleketin gönlünde “atıl” duran Özel Uğurlu Hastanesi’nin hayata döndürülmesi için son birkaç haftadır ciddi bir telefon trafiği dönüyor, siyasilerden sivil toplum örgütü temsilcilerine, iş dünyasından kanaat önderlerine kadar…
Muhatap alınan o kadar adresten seda var mı?
(“Kiminin parası, kiminin duası” misali, epey vatandaş CİMER’eyazıyorbu “toplumsal” derdi…
En somut katkı da bu şu an için.)
Özel Uğurlu Hastanesi’nin hayata geçmesi halinde sadece Kastamonu ilinin kullanımının çok ötesinde, bölgeye, devamında ülkeye ve hatta ülke dışına hizmet vereceğini akla getirmiyor muyuz hâlâ?
Mikro bakış açısından makro seviyeye çıkamadık mı henüz?
Dünya avuç içi kadar, bizim vatandaşımız Şenpazar’ın köyünden gelene kadar karayoluyla, elin oğlu Almanya’dan iniyor Kastamonu’ya havayoluyla…
Sağlıkta “kapsama alanı” il ve ülke ötesinde “dünya” artık.
Özel Uğurlu Hastanesi için önerilen “Yoğun Bakım” merkezli hastane modeli…
Mevcut projedeki “40 yatak” yoğun bakım servisi, altyapısı hazır olduğu için, küçük bir dokunuşla “3” basamaklı rakamlara çok kolay çıkabilir, iddia bu yönde.
“Yoğun bakım” denildiğindekoronavirüsten tutun felç, kalp, göğüs hastalıklarına kadar uçsuz bucaksız derya…
Dünyanın “virüs” geleceği hesap edildiğinde en “elzem” hastane türü.
Hastanenin kapısının açılmasına yönelik önerilen çözümlerden biri de “kiralama” modeli…
Bina ve ruhsat kiralanarak yola çıkılabileceği ifade ediliyor ya da “satış”.
Acı olan bina ve ruhsatın “atıl” durması, alacaklıların kayıpların her geçen gün artması ve her geçen gün “çözüm” sahilinden birkaç mil daha uzaklaşılması…
Hatta ve hatta çözüm gemisinin “su alması”.
Daha acısı ise çözüme yönelik “seda” beklenenlerin “çıt” çıkarmamaları…
Kimse “olmaz” demiyor “sözde”.
Çoban ateşi misali…
“Yak ve söndür”.
“Laf, laf, laf”…
İcraat lazım.
- ••
Not: Aynı tepkisizlik “Ballıdağ” mevzusunda da “daim”…
“Laf ola beri gele.”
“Olmaz” diyen yok…
Ses yok, “fısıltı” var.
MUSTAFA AFACAN