“Çıkarcı insanlara yakın davranmayın. Sizi de kendisi gibi şerefsiz zanneder.”
Her Cumartesi yayınlanan Lezzet Duraklarımıza bir süre ara vermek zorunda kaldık. Lezzet Duraklarımız bitmiş değil, il ve ilçelerimizde o kadar çok lezzet durağımız var ki, bunları ilerleyen zamanlarda yine siz okurlarımızla buluşturacağız.
Neden Lezzet Duraklarına ara vermek zorunda kaldık?
Yeni bir yıla güzel umutlarla çok güzel dileklerle girmenin mutluluğunu yaşadık. Bir önceki yılın getirdiği tüm olumsuzlukları bir kenara bırakıp 2020’nin tüm dünyaya barış, huzur, kardeşlik ve sağlık getirmesini beklerken yeni yıl öyle bir geldi ki, tüm iyi dileklerimizi boşa çıkartırcasına, ülkemizi ve dünyayı saran acılarla birlikte unutulmayacak bir yıl olarak belleklerimizdeki yerini aldı ve almaya devam ediyor.
Deprem felaketi, çığ felaketi, yangın felaketleri, uçak kazaları, şehit haberleri derken en sonunda dünyayı sallayan koronavirüs ile de tanışmış olduk.
Tek temennimiz acıların daha fazla yaşanmaması ve bu tür olayların bir an önce bitmesi.
Dünyada koronavirüsünün yayılması turizminde aralarında olduğu birçok sektörü olumsuz etkiledi.
Öncelikle insanlarımızda bir kaygı var,ancak yetkili kişilerin söylediklerini uygulamaktan hem de harfi harfine yerine getirmekten başka bir çaremiz yok.Bu da atlatılacaktır.
Geçmiş yıllardan günümüze kadar çeşitli virüslerle ilgili vakalar meydana geldi, ancak bilim adamlarının yaptığı araştırmalara göre koronavirüsden daha etkili olan virüsler de atlatıldı.
Turizm işinde olanlar başta olmak üzere ekonomik açıdan zora giren birçok esnaf bulunmakta.Verilen haklı kararlar nedeniyle dükkanını açamayan, açılan dükkanlarda müşterilerin olmaması yüzünden satış yapamayanlar, işini kaybedenler var ve bunlarında ödemeleri gereken borçları, kredileri, kiraları vb. şeyler var.
Bu virüsün etkilerini zaten görmekteyiz, aslında bu gibi durumlarda zor şartlarda insanlığımızla yardımseverliğimizle ön plana çıktığımız veya çıkmamız gerekirken bu işi fırsata dönüştüren, kendi çıkarlarını, para hırsı karşısında insanlığını satan bir takım kişilerde meydanı boş bulduklarını zannederek bir virüs gibi türüyorlar.
İnsanların ve insanlığın zor günlerden geçtiği şu günlerde, bu işi fırsatçılığa döndüren kişilerin hangi kafayla bu işi yaptıklarını anlamak çok zor ve gerçekten içinizde biraz insan sevgisi varsa zaten anlayamayız bu tür varlıkları.
Fiyat artışlarının yanında şu anda en fazla tüketilen bakliyat, makarna, kolonya, maske, dezenfektanların fiyatlarının artması bir yana bunları sahte olarak imal edenlerde ortaya çıkmaya ve yakalanmaya başladı.
Bu gibi gıdalara, deterjanlara, dezenfektanlara çok fazla yüklenmemek lazım, ama insanlarında psikolojilerini göz önünde bulundurmak ve güven ortamını yeniden kazandırmak gerekir.
Sokaklar ve insanlar eskisi gibi değil…
Kafalarımız hiç olmadığı kadar karışık, teknoloji çağında iyi ve yararlı bir biçimde kullanılmadığında sosyal medyanın bir çöplük haline geldiğini göz önüne aldığımızda sanki doğru bildiklerimiz yanlış, yanlış bildiklerimiz doğru algısına kapılmamak elde değil.
Herkes yalan yanlış bir şeyler paylaşıyor, bunlar da o kadar inandırıcı bir şekilde yayılıyor ki zaten diken üstünde olduğumuzdan her şeye inanır hale geldik.
Takipçi kazanabilmek, daha fazla beğeni alabilmek ve para kazanabilmek adına yalan yanlış haberlerle sosyal medyayı kullanan insanları lütfen takibinizden çıkarınız, zira kötü davranışları öne çıkaran bir mecra haline geldi.
Yapılacak tek şey yetkililerin açıklamalarını dinlemek, onlara güvenmek, inanmak ve kurallara uymak.
İnsanlığını unutmuş olan fırsatçılara da elimizden geldiği kadar direnebilmek.
105 yıl önce tarih yazan bir ulusun evlatları ve torunları olarak zor günlerde neler yapıldığı neler olduğu ile ilgili belki de herkesin bildiği okuduğu 18 Mart Çanakkale Savaşında yaşanan bir olayı aktarmak istedim.
“Çanakkale Savaşı sırasında görev yapan doktorlardan biri de Askeri Doktor SalihBey’dir
Salih doktor, gece gündüz yaralılarla uğraşmakta, can siparane hizmet vermektedir.
Salih doktorun önüne kan, toztoprak içerisinde tanınmayacak bir halde sedye ile genç bir yaralı getirilir. Bu yaralıyı Doktor Salih Beyin önüne koyarlar. Salih Bey, gelir yaralıya bir bakar, durumu çok ağırdır. Askerlere emir verir, kaldırın bu yaralıyı, bir kenara bırakın der. Kafasını çevirmek üzereyken, yaralı asker son bir gayretle, doktora sesini duyurmak üzere iç burkan bir haykırmayla sesini duyurur:
-Baba.
Salih Bey birden döner, bakar şöyle, tanıyamamıştır oğlunu, bir hançer daha sokulur Doktor Salih Beyin yüreğine, boğazı düğümlenir, konuşamaz,
Evladına sarılıp, öpüp koklamaya başlar,
-Oğlum. Bu benim oğlum.
Ne varki, yüzlerce yaralı Mehmetçik sırada, hatta ameliyat masasına bir yiğit yatmış, Salih Beyi beklemektedir.
Salih Bey, bir bakar etrafına, Mehmetçikler derman, vatan da hizmet beklemektedir.
O halde baba mıdır, doktor mudur? Bir karar vermek zorundadır Salih Bey,
-Oğlumu gölge bir yere kaldırın.
Salih Bey, tekrar tedavi bekleyen diğer Mehmetçiklerle ilgilenmeye başlar.
Saatler sonra, bir boşluk bulduğunda biricik oğluna bakmaya gider,
Bakar ki oğlu Çanakkale’de, onbinlerce şehit olan Mehmetçikten birisi olmuştur.”
18 Mart Çanakkale Zaferi birlik ve beraberliğin gösterildiği en güçlü tarihi dönüm noktasıdır.
Tarihimizde bunun gibi birçok olaylar ve yaşanmışlıklar var, bu günlerde iş yapmıyorsanız bol bol okumak iyi gelecektir.
Bir dilim ekmeğin bölüşüldüğü, varlıklı olanların yoksulları düşündüğü, tok olanların aç olanlara yardım ettiği, ben değil biz denildiği günlerimi özledim.
Para kazanma hırsıyla her şeyin mübah sanıldığı bir insanlık istemiyoruz. Çünkü biz bu değiliz.
Bülend Çadırcıoğlu