Sayıştay, geçen yıl özelleştirilen şeker fabrikaları ile ilgili çarpıcı bir rapor hazırladı. Özelleştirmeler nedeniyle fabrikalarda üretim yarı yarıya düştü. Şekerde dışa bağımlılık da rekor düzeye ulaştı.
Sayıştay tarafından hazırlanan raporda ‘’İnsan sağlığı açısından olumsuz etkileri olduğu bilinen yüksek yoğunluklu tatlandırıcıların kullanımının giderek yaygınlaştığı ve şeker sektörü açısından haksız rekabete yol açtığı dikkate alınarak; ilaç sektörü dışında yüksek yoğunluklu tatlandırıcı ithalatına sınırlama getirilmelidir” denildi.
10 FABRİKA SATILDI
Sözcü’den Ali Ekber Ertürk’ün haberine göre, Sayıştay’ın, 14 fabrika hakkında özelleştirme kararı alınan ve geçen yıl 10 fabrikası da satılan Şeker Fabrikaları ile ilgili raporunda, 2017’de 11 milyon 610 bin ton olan şeker pancarı işleme kapasitesinin, özelleştirme sonrası 5 milyon 525 bin tona düştüğü, şeker üretiminin de 1.5 milyon tondan 685 bin tona gerilediği açıklandı.
Sayıştay, şu tespitleri yaptı:
‘’Kuruluş dönem içerisinde öz kaynaklarının yüzde 76,1’ini yitirmiştir. Bu durum, öz kaynakların pasif toplamı içindeki payını yüzde 8,1’e, mali yeterlilik oranını yüzde 8,8’e geriletmiştir.
Toplam varlıkların, yabancı kaynaklarla finanse edilme oranı yıllar itibarıyla artarak 2018 yılında yüzde 91,9’a çıkmış olmasına rağmen, bu durumun öz sermaye karlılığının artmasına ise etkisi olmamıştır.
Yabancı kaynaklara aşırı derecede bağımlı hale gelen ve ağır bir finansman yükü ile karşı karşıya olan kuruluşun finansman giderleri, faaliyet giderlerini de 1,5 katı aşarak toplam giderler içinde her yıl daha da artan bir paya sahip olmaktadır. 2018 yılı sonu itibarıyla, kısa vadeli yabancı kaynaklar tutarı, dönen varlıklar tutarını aşmış ve böylece kuruluş negatif net işletme sermayesi ile karşı karşıya kalmıştır.
ÜRETİM KAPASİTESİ YARI YARIYA AZALDI
Bununla birlikte, kuruluşun 2018 yılı içinde 10 adet fabrikası özelleştirilmiş, böylece üretim kapasitesi yarı yarıya azalmıştır. Bütün bu gelişmeler, ilerleyen yıllarda nakit girişini sağlama ve borçlarını ödeme konusunda sıkıntı yaşayabileceğini ve ödeme riski ile karşı karşıya kalabileceğini ortaya koymaktadır. Finansal yükün hafifletilmesi ve bu kapsamda nakit ihtiyacının azaltılması, yabancı kaynaklara aşırı bağımlılığının giderilmesi, artan zarar sebebiyle önemli bir kısmı karşılıksız kalan sermayenin telafisi bakımından, yetkili merciler nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmak suretiyle sermaye artırımına gidilmesi önerilir.”