Türkiye’de gazeteler öteden beri hep yaşam kavgası verirler.
Öyle ki, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Harf Devrimi’nin yerleşmesi/tutması anlamında gazetelere mali destek verilmişti o zamanlar…
DP döneminde iktidarı doğrudan ve de dolaylı yoldan destekleyen gazetelere Resmi İlan ve ucuz kağıt sağlamada ayırımcılık/iltimas yapıldığını yaşıtlarım bilirler.
Bu gün de farklı yöntemler uygulanıyor olması üzücü…
İktidara yakın görünmek isteyen kimi çevreler ilan/reklamlarını belli gazetelere vermeyi yeğliyorlar.
Dünkü uygulamalar bir haksızlıktı…
Bugünkü durum ise daha farklı bir haksızlık…
Bugünkü uygulamanın, haksız rekabet yaratan bu durum olduğu da ayrı gerçek…
Xxx
Geçelim konunun bir başka yönüne…
Medya dünyasında demokrasi adına “çok seslilik” hoş, güzel de, örgütlenmenin böyle alacalı/bulmacalı oluşu garip/tuhaf bir durum.
Bakıyorsunuz bir il merkezinde yıllar önce kurulmuş -çalışıyor çalışmıyor ayrı konu- gazeteciler cemiyeti var. Cemiyet seçiminde görev alamayanlar ya da kaybedenler hemen yeni bir Cemiyet kurmanın peşine düşüyorlar.
Bölünmüş, parçalamış bir medya dünyası oluşuyor böylece…
Saygınlığı giderek yiten/azalan bir topluluk!
Gazeteciler… Medyacılar… Televizyoncular… Internet gazetecileri… Magazin gazetecileri…
Parlamento, ekonomi gazeteci dernekleri/cemiyetleri…
Böylesine parçalanmış/bölünmüş bir dünyada dirlik mi olur?
Herkes ayrı havalarda…
Son yıllarda bir de “Federasyon” peşine takılıp gidenler oldu.
Şimdi nerededirler, ne ederler? Bilinmiyor…
Kendi dünyalarında “kapalı devre yayın” gibi…
Görüntü yok ortada…
Xxx
Böylesine parçalanmış/bölünmüş bir meslek grubunun öteden beri gelen saygınlığı ise ikbal /kişisel gelecek peşinde koşanların bu alana balıklama dalmalarıyla/atlamalarıyla giderek yok olma yönüne doğru yol alıyor.
Nedeni de bir bakkal dükkan açacak kişi de belge/ehliyet aranırken gazete çıkaracak/yayımlayacak olanlarda böyle bir mesleki deneyim/ehliyet nedense aranmıyor.
Nedeni de ortada: mesleksel anlamda sesini güçlü çıkaran bir örgütlenme yok.
Meslek sorunları konusunda sadece Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Konseyi ses yükseltip hak arıyor, o kadar…
Peki, 81 ildeki meslek örgütü gazeteci cemiyetleri nerede?
Onlar niçin yok sayıyorlar kendilerini?
Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin eskisi gibi dini bayramlarda “Bayram Gazetesi” yayınlama girişimleri “Yaygın Medya” patronlarınca kırılıyor/engelleniyor, neden?
Peki, “yerel medya” niçin bu anlamsız tutumu kırıp kendileri Cemiyetleri/dernekleri aracılığıyla “Bayram Gazetesi” çıkarmıyor, ilan alarak maddi yönden güçlenmiyor, mensuplarını bayramlarda aileleriyle birlikte olmalarını düşünemiyor/sağlamıyor?
Dini bayramlarda eşine/çocuğuna bir armağan alma olanağı niçin çok görülüyor?
Böyle bir öncülüğü Trabzon, Gaziantep, Bursa, Balıkesir, Kastamonu, Adana, Mersin, Antalya, Edirne, Samsun, Sakarya, Eskişehir, Ordu, Çankırı, Erzurum, Yozgat, Zonguldak, Van, Diyarbakır, Şanlıurfa, Muğla, Malatya, Elazığ, Konya, Kayseri, Afyon, Manisa, İzmir illerimiz gazeteciler cemiyetleri yapabilir ve çözüme kavuşturabilirler.
Çünkü, Yerel Medya” patronlarımız “para gözlü” değiller ve böyle bir öneriye sıcak kollarını ve gönüllerini açıp “evet” diyecekler biliyor/inanıyorum.
Yerel basındaki gazete sahipleri ve Cemiyet/Dernek Başkanı dostlarım; dini bayramlarımız yaklaşıyor. Kendi sorunumuza kendimiz neşter atalım.
Yerel gazetelerimiz bunca zorluğu göğüslediği bugünlerde dini bayram günleri “Bayram Gazetesi” çıkarma hakkını milletvekilleri aracılığıyla TBMM’ye getirip yasalaştırılmalılar.
Milletvekillerinin yerel basına karşı böyle bir görev sorumluluğu var bugün bizce…
Merakla bekliyorum, acaba “hangi ilimiz milletvekilleri örnek” olacak?