Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Kendir Enstitüsü Başkanı Dr. Erdem Ulaş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kenevir üretimine ilişkin açıklamalarının Türkiye’de endüstriyel bir devrim başlatabileceğini belirterek, “Denetimli endüstriyel üretim hamleleri, kooperatifleşme ve üst birliklerin oluşmasının ardından kademeli olarak başlayacaktır. Neticede 2030 yılında kenevirden 100 milyar dolarlık bir gelir elde edebileceğiz.” dedi.
Ulaş, AA muhabirinin kenevir endüstrisine ilişkin sorularını cevapladı.
Kenevirle kendirin aslında aynı şey olduğunu ifade eden Ulaş, kenevirin 8 bin yıllık bilinen tarihi boyunca pek çok alanda kullanıldığını söyledi. Kenevirin Sümer tabletlerinde “Rab katından gelen bir mucize” diye yer aldığını aktaran Ulaş, bahse konu bitkinin lifli bitkiler sınıfına girdiğini ifade etti.
Türk tarihinde kenevirden daha çok gıda üretimi ve bitkinin liflerinden faydalanarak kıyafet yapıldığını anlatan Ulaş, şunları kaydetti:
“Osmanlı döneminde Fatih’in İstanbul’u fethettiği o gemilerin halatları kenevirden yapılmıştır. Osmanlı donanması yelkenlerini kenevirden mamul bez üzerine dokumuş ve binlerce kilometre uzağa gitmiştir. Yırtılmaya karşı mukavemeti yüksek olduğu için eşsiz bir üründür.
Cumhuriyetin kurulmasıyla başlayan kalkınma hamleleri içerisinde kenevir yine tekstil sektöründe kullanılmaya başlanmış, ilk traktörlerimiz kenevirden üretilen biyodizelle çalıştırılmıştır.”
– “Şu anda 19 vilayette serbest “
Ulaş, Türkiye’de köklü geçmişe sahip kenevir üretiminin 1933’te 2313 sayılı Uyuşturucuyla Murakebe Kanunu neticesinde psikoaktif madde içerdiği için haşhaşla aynı sınıfa alınarak üretiminin sınırlandırıldığını belirtti.
Ulaş şu bilgileri verdi:
“Kenevir 1971’de dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’e Amerikan Büyükelçisi’nin gelip ‘haşhaş ekilmemesi’ konusunda diretmesi sonucunda kenevir de gene haşhaşla paralel bir kötü sona maruz kalmış ve ekim üretim alanları kısıtlanmıştır. 1990’a kadar limitli olarak ekimi yapılmış, 1990 yılında dönemin hükümeti tarafından kontrollü ekimi serbestleştirilmiştir. 2016’da güncellenen mevzuatla birlikte ise şu anda 19 vilayette serbest hale gelmiştir.
Denetimli ekimin serbest bırakıldığı illerimiz; Amasya, Antalya, Bartın, Burdur, Çorum, İzmir, Karabük, Kastamonu, Kayseri, Kütahya, Malatya, Ordu, Rize, Samsun, Sinop, Tokat, Uşak, Yozgat ve Zonguldak…”
– “Elimizde 2,5 ton düzeyinde yerli ve milli tohumumuz var
Ulaş, Osmanlı dönemi kaynaklarına göre 1492 yılında Osmanlı’nın yıllık 400 bin tona kadar kenevir tohumu ürettiğini belirterek, Cumhuriyet döneminde de 3 bin – 4 bin ton üretim bantlarının görüldüğünü söyledi.
Üretimin kontrollü yasallaşmasıyla birlikte kenevir tohumunun 2005’e kadar 4 bin 500 ton üretimlere kadar gelebildiğini aktaran Ulaş, 2016-2017 döneminde kenevir tohumu üretiminin bir tonun altına düştüğünü hatırlatarak şöyle konuştu:
“Toplam 50 bin çeşit ürünün üretiminde kullanılan bir bitki, bir çeşit ürünün algısına mahkum edilmiş ve bu şekilde elimizde yerli tohumumuz neredeyse kalmamış. Geçen yıl bizim Kastamonu’da yaptığımız konferansta edindiğimiz bilgilere göre Anadolu’da toplam 260 kilogram kenevir tohumumuz kaldı. Bunu da tüm çiftçilerimize dağıttık ve Kastamonu’da, Taşköprü’de, Hanönü’nde 47 yıl sonra toprağımız kendirle buluştu. Şu anda 2019’a geldiğimiz zaman Narlısaray’daki üretimle beraber baktığımız zaman elimizde 2,5 ton düzeyinde yerli ve milli tohumumuz var.”
– “Kurdan etkilenen kağıt sektörü için kenevir ilaç olacak”
Ulaş, ASAM Kendir Enstitüsü olarak iki yıldır dünyada kenevir üretimiyle ilgili kaynak taraması yaptıklarını belirterek, kendisinin Gerçek Köye Dönüş Hikayesi: Mucize Bitki Kenevir isimli bir kitap kaleme aldığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kenevirden yapılan filelerle ilgili açıklamalarının ardından, feritiko bezi (Rize bezi) üretiminin atölyelerde yeniden başlayacağını ifade eden Erdem Ulaş, enstitü olarak kenevirin katma değerine dikkati çekmeyi sürdüreceklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kenevirle ilgili açıklamalarının ilk etapta tekstil sektörü için katma değer sağlayacağını belirten Ulaş, “Zannederim ülkemizde ilk olarak tekstil sektörü bundan faydalanacaktır. Ardından dış güçlerin ülkemizdeki baskılarından dolayı dolar kurlarının sürekli değişkenliğinden etkilenen kağıt sektörü için kenevir bir ilaç olacaktır. Kağıt sektörü bundan sonra ormandan değil kenevirden alacaktır ham maddesini… Kenevirde yüzde 85 selüloz maddesi bulunuyor ve üstelik 8 defa geri dönüştürülebiliyor. Düşüncemiz hükümetimizin alacağı kararların da bu yolda olması… Bunun için, devletin Tarım ve Orman Bakanlığı ve Strateji Geliştirme Başkanlığı ile birlikte çalışmalar yürütmek için yola çıktık.” diye konuştu.
Ulaş, kenevirin tekstil ve kağıt sanayisinin ardından inşaat sanayisinde ithal malları azaltarak katma değer sağlayacağını dile getirerek, bunun ardından gıda sektöründe ivme kazanılacağını söyledi.
– Rusya Çernobil’den sonra 10 bin dönüm ekim yaptı
Dünyada en fazla Omega 3,6 ve 9 barındıran bitkisi olan kenevirin insanların bağışıklık sistemini güçlendirdiğini anlatan Ulaş, “Toprağa ektiğiniz zaman radyasyon emici özelliğiyle, kaynaklı küresel ısınma problemlerine çözüm olduğu, aynı zamanda toprağı temizlediği görülmektedir.” ifadelerini kullandı. Ulaş şu örneği verdi:
“Rusya 1986’da meydana gelen Çernobil Faciası sonrasında yaklaşık 10 bin dönüm alana kenevir ekimi yapmıştır ve toprağını temizlemiştir kenevirle. Beş yıl boyunca dokunmamıştır. Topraktaki selenyumu yukarı çıkarır. İçerisindeki zararlıları bünyesine alır ve temizler. Bir dönüm ağacın, çam, ladin, köknarın verdiği oksijenden 25 kat fazla oksijen vermektedir. Dolayısıyla doğa için mucize bir bitki, tarım toprakları için mucize bir bitki diyoruz. Bunlarla karbon emisyonunun düşürülmesine de katkı sağlayacaktır.”
– Fransa, Hollanda, Kanada ve ABD başladı
“Denetimli Endüstriyel Üretim” faaliyetlerinin dünyada hızla yaygınlaştığını anlatan Ulaş, Fransa’da Chanvre isimli kuruluşun kevenir üretimini organize ettiğini söyledi. Hollanda ve Kanada’da da denetimli kenevir üretiminin öne çıktığını aktaran Ulaş, “Amerika 2018 Aralık ayında 38 eyalette üretimi yasallaştırdı, kenevir üretimine başladı. Amerika’nın 2019 için çok çok ciddi beklentileri var, 2025 yılında 71 milyar dolar gelir beklentisi var. Türkiye’de de süratle ilerlemeliyiz. Türk insanı zekidir, çok pratik zekaya sahibiz. Envai çeşit ürün yapabiliriz. Örneğin biz ASAM Kendir Enstitüsü olarak zaten kenevirden mamul pek çok Ar-Ge sonucu üretilen ürüne sahibiz.” dedi.
– “Her türlü plastik malzemeyi üretebileceğiz”
Türkiye’de kenevirin denetimli şekilde üretilmesiyle birlikte kooperatifleşme sürecinin başlayacağını ifade eden Ulaş, bunun neticesinde ülke ekonomisinde süratli kalkınma evresinin yaşanabileceğini kaydetti.
Ulaş şöyle konuştu:
“Bizim öngörülerimiz, kooperatifleşme ve üst birliklerin oluşumu tamamlandığı zaman, tekstil, kağıt-karton, biyodizel, biyokütleyle elektrik üretimi, petrokimyanın girdiği, biyobozunur polimerler, aklınıza gelen her türlü plastik malzemeyi üretebileceğiz. Bunları birleştirdiğiniz zaman denetimli endüstriyel üretim hamleleri, kooperatifleşme ve üst birliklerin oluşmasının ardından kademeli olarak başlayacaktır. Neticede 2030 yılında kenevirden 100 milyar dolarlık bir gelir elde edebileceğiz.”
Erdem Ulaş, yapılan uluslararası araştırmalara göre kenevirin ilaç sanayisinde güçlü etken yönüyle aranan bitki haline geldiğini ifade ederek, uzun vadede Türkiye ekonomisinin bundan da faydalanabileceğini kaydetti.
– Kanser tedavisinde kullanılıyor
Dünyada kanser tedavisiyle ilgili çalışmalar incelendiğinde en yaygın kenevir türleri olan Cannabis Indica, Cannabis Sativa ve Cannabis Rudderalis çeşitlerinden Cannabis Indica’nın, Türkçe adıyla Hint Kenevirinin (Dişi Kenevir) yaygın kullanım alanına sahip olduğunu ifade eden Ulaş, şunları kaydetti:
“Hint Kenevirinde psikoaktif madde değeri yüksek. İçerdiği Tetra Hydro Cannabinol ve 470’e yakın madde var. Terponoid, flavonoidler, alfalinolar gibi birçok faydalı madde ile kanser tedavisinde öne çıkıyor. Dişi Kenevirin yaprağından çeşitli yöntemlerle, örneğin yüksek basınçlı karbondioksit ekstraksiyon yöntemiyle distilasyon uygulanarak Cannabis Oil yapılıyor. İsrail’de bir üniversite bu çalışmalarına 1964 yılında başlamış ve neticede bunları geliştirmiş. İsrail’de kanser yoktur diye çok çeşitli makaleler basında yer alıyor.
Dünya genelinde İngiltere’de birkaç firma kenevirin kanser tedavisinde kullanımı için çalışmalar yapıyor. Almanya özellikle 2016-2017’de yaptığı çalışmalarla tıbbi kenevir talebini yetiştiremiyor.”
– “Sağlıksız hücreyi buluyor, yok ediyor”
Ulaş, ABD’de bir kuruluşun yaptığı çalışmalara göre kenevirin kanser tedavisinde izlenen yolu şöyle anlattı:
“Vücudumuzda doğuştan bulunan Endocannabinoid diye bir sistem var. Beynimizde CB 1 diye bir reseptör, vücudumuzda CB2 diye bir reseptörümüz var. Bu reseptörler arasında nörotransmiterler vasıtasıyla bir iletişim var. Kenevirin içeriğindeki Tetra Hydrocannabinol psikoaktif madde, kan vasıtasıyla vücudumuza girdiği zaman reseptörler arasında bir iletişim oluyor. Tıbbi terimiyle Apoptoze denen bir durum. Bu Apoptoze ile vücudumuzda sağlıksız hücreyi buluyor, yok ediyor.
Kenevirden elde edilen Cannabis Oil’in birçok kanser üzerinde tedavi edici özeliklerini okuyoruz. Makaleleri derliyoruz. Ben kitabımda da bir kısmına yer verdim.
Diğer yandan kanser tedavisinde kullanılan kenevir yaprağının ekstraksiyon yağının bir tonu 15 milyon avro şu anda. Biz eğer bunu ihracat olarak değerlendirme çabasına girersek yılda 100 ton satarak 1,5 milyar avro gelir sağlayabiliriz.”