Şehrimizin nesli tükenenlerinden, bizzat mucitlerinden, çayı içilir çorbası yenilenlerinden, oturması kalkmasıyla son beyefendilerinden, Sanayi çarşısının emektarlarından, sanatından hareketle “Dingil Ahmet” namlı Ahmet Alıcıoğlu bir bal üretiyor, bir bal üretiyor sormayın…
Resmen “icat”.
Dünyada envai bal var…
Bir de Ahmet Abi’nin balı var.
Ekmeğe çaldım yarım petek…
Bir 6 ay yeter bana.
Ahmet Abi dükkan tezgahı bıraktıktan sonra yazları köyde…
Köy değil “Cennet” resmen.
İhsangazi…
Haracoğlu.
Bir konak ki…
Anlatmaya söz kafi değil.
Etrafı bahçe bostan…
Üzümün hem siyahı hem kırmızısı, ala erik, böğürtlen, elma, domates, biber, alıç, mısır say say bitmez.
Ala erik marmelatı yapımının üstüne vardım…
Nar gibi kaynıyordu.
Cabada patates…
Altın sarısı.
Ahmet Abi bal üretiyor…
Yemek kaşığı ile bir petek sıyırması var görün.
Belki de dünyada tek sayılabilecek bir yöntemle de bal üretimi yapıyor ayrıyeten…
“Kara sepet”.
Babası rahmetli demirci ustası Hasan Alıcıoğlu’ndan miras, fındık dalları silindir şeklinde örülüyor, dışı kemre ile sıvalı, bir ucu tahta ile kapalı, arıların girip çıkabileceği küçük birkaç delik bırakılmış, diğer uç tahta kapak ile açılıp kapanır, kapağın dışı bez ile örtülü…
“Kara sepet” ismi verilen kovan bu.
İçine petek konmuyor…
Arı kendisi sepetin içini dolduruyor.
Kapağı açtı Ahmet Abi, gözümle gördüm, içeride hummalı bir çalışma var, arılar vızır vızır…
Tamamen doğal, zerre hile hurdasız, hakiki arı gücü.
Butik üretim haliyle…
Artacak ama.
Ahmet Abi gibi bir beş on delikanlı daha olsa…
Ah olsa.
Kastamonu’ya ve hatta Türkiye’ye güç mü yeter?…
Aklı fikri icatta ve üretimde.
Bildiğiniz arı…
Sürekli bal yapıyor.
Not: Şehrimizde “şehir silueti”ni bozan tek bina İl Genel Meclisi binasıydı malumunuz…
Çok şükür yıkılacak.
Böylece şehrimizde şehir siluetine arıza çıkaran tek bina bile kalmamış olacak…
Kadı kızındaki kusurdan kurtuluyoruz müjde.
Yıkıldıktan sonra…
Yerine çay bahçesi yapılmasını öneriyorum.
Gerçi doğa boşluk kaldırmaz…
Biri gelir konar.