Topraklarımızda ilaçsız domates bile yetişmiyor, zehire kesmiş alayı, köylerimiz boş, sanırsınız atom bombası atılmış, şehir derseniz beton çöplüğü, ormanın içine çok katlı apartman siteleri yapacak kadar doğadan nefret ediyoruz, sağlık yerlerde, ne nüfusumuz ne nüfuzumuz var, turizmde tuvalet molasıyız…
Halimiz düşündürücü, keyfimiz evlere şenlik.
Köydeki vatandaş yerli tohumu unutmuş, domatesin dahi tohumu suni olur mu?…
Ağız tadıyla domates yemek için dedektif mi olmak lazım?
İlaçsız zerre sebze olmaz mı?…
Zehirlemişiz olduğu gibi bağı bahçeyi.
Köyler boş…
3-5 yaşlı varsa var, kırık dökük haneler.
Şehre yaklaştıkça sıfır kilometre villa misali şehirli evleri…
Üretime nokta, keyf vakti.
Kırdan şehire girerken ayrı fecaat…
Koca kuleler.
Neresi orman?…
Neresi tarım alanı?
Orman sırtları apartman…
Doğadan bu kadar mı nefret edilir?
Sağlık yerlerde…
İngiltere’nin sayılı akciğer nakil profesörü hemşerimiz nezaket ve destek amacıyla randevu talep ediyor, üniversitemizde kapı duvar.
Sendikalar, meslek odaları, sivil toplum örgütleri…
Kent Konseyi tabelada.
Toplantı haberlerinden geçilmiyor…
İcraat nerde?
Denizimiz var…
En fakir sahil bizde.
Ormanımız var…
En yoksul orman köylüsü bizde.
Bakan çıkaramayız…
Vali hemşerimiz yok.
Nüfus yok…
Nüfuz hak getire.
Turizm evlere şenlik…
Karadeniz turlarının tuvalet molasıyız.
Devlet bütçe göndermese dükkanı kapatıyoruz…
Kendine yetmeyen bir iliz.
Buna rağmen tantanada on numarayız…
Sanırsınız dünya etrafımızda dönüyor.
El birliği ile sermayeyi tüketiyoruz, elimizdekini kaybediyoruz, geleceğimizden çalıyoruz, duvara toslamak için yarışıyoruz…
Yüzleşelim halimizle
Not:
Kastamonu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü internet sitesinde Kastamonu tanıtım broşürü var…
Kuru edebiyat.
“Tebessüm şehri” tespiti yapılmış…
Tüm şehir gülümsüyormuş güya.
Hangi gelirle?…
Hangi sosyal olanaklarla?