- CHP İl Başkanı Hasan Baltacı, İYİ Parti İl Başkanı İlhan Engin, Saadet Partisi İl Başkanı Serdar Hamit Yılmaz, dün Şeker İş Sendikası’nı ziyaret ederek açıklamalarda bulundular. Baltacı, Şeker’in satışının Kastamonu’nun vicdanı durumunda olduğunu; Engin, sattırmamak için ellerinden geleni yapacaklarını; Yılmaz ise, satış kararının küresel oyunun bir parçası olduğunu söyledi.
- Üç il başkanı aldıkları ortak karar doğrultusunda 21 Mart Çarşamba günü Cumhuriyet Meydanı’ndan başlayarak Şeker Fabrikası’na yürüyüş gerçekleştireceklerini, 22 Mart Perşembe günü ise partilerinin milletvekilleri ve genel merkez yöneticilerinin de katılımıyla fabrika önünde saat 14.00’da basın açıklaması okuyacaklarını duyurdu.
Özelleştirme İdaresi tarafından 11 Nisan’da satış ihalesine çıkarılacak olan Kastamonu Şeker Fabrikası için Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti ve Saadet Partisi güç birliği yaparak bu satışın durdurulmasını istedi.
CHP İl Başkanı Hasan Baltacı, İYİ Parti İl Başkanı İlhan Engin ve Saadet Partisi İl Başkanı Serdar Hamit Yılmaz, dün ortak bir basın toplantısı düzenleyerek Şeker Fabrikası’nın satılmaması için başlatılan çalışmaların ortak yürütülmesi konusunda karar birliğine vardıklarını duyurdu.
Bu çerçevede Ziraat Odası ve Pancar Kooperatifi başta olmak üzere diğer sivil toplum kuruluşlarını ziyaret edeceklerini açıklayan Baltacı, Engin ve Yılmaz satışın iptal edilmesi için 21 Mart Çarşamba günü saat 10.00’da Cumhuriyet Meydanı’ndan Şeker Fabrikası’na yürüyeceklerini açıkladı.
Basın toplantısının sonunda il başkanları, hazırlattıkları “Şeker Fabrikası Kastamonu’dur satılamaz” stikerlarını esnafı ziyaret ederek işyerlerinin camlarına yapıştırmalarını rica etti.
ALİ ÇUFADAROĞLU
“AK Parti’ye ne istediyse verdik,
şimdi bizim isteme zamanımız”
Şeker İş Sendikası Lokali’nde düzenlenen toplantının açılış konuşmasını Şeker İş Başkanı Ali Çufadaroğlu yaptı.
Kastamonu’nun artık gözünü açmasını isteyen Başkan Ali Çufadaroğlu, fabrikanın satılması halinde diğer fabrikalarla rekabet edemeyeceğinin ve kapanacağının görülmesi gerektiğini kaydetti.
Kastamonu’nun AK Parti’ye üç milletvekilinin yanı sıra merkezle birlikte çaok sayıda belediye başkanlığı verdiğini belirten Çufadaroğlu artık isteme sırasının Kastamonulu da olduğunu ifade etti.
Ali Çufadaroğlu şunları söyledi:
“Şeker Fabrikası’nın durumu gündemde. Yaklaşık bir aydan buyana hep beraber mücadele veriyoruz. Şeker fabrikalarının satışa çıktığı günden itibaren bazı fabrikaların satıştan sonra kapanacağını bildiğimiz için her ne kadar fabrikaların üretime devam edeceği yönünde açıklamalar olsa da üzerine basa basa söylüyoruz. Bizim 200 bin ton kotamız var. 1 milyon ton kotası olan ve üretim yapan fabrikalarımız var. Bu fabrikalar varken Kastamonu fabrikasının satıldıktan sonra rekabet etme gücü var mı? Herkes elini vicdanına koyup iyi düşünsün. Bugün fabrika satıldıktan sonra çalışacağı yönünde konuşmalar oluyor ama 5 seneden sonra ne olacağı hiç belli değil. Bu fabrika benim babamın malı değil. Kastamonu’nun malı. Şeker fabrikası kapanırsa Kastamonu kaybeder. Kastamonu hem de çok şey kaybeder. Kimse bunu tahmin bile edemez. Bu yüzden fabrikamıza hep beraber sahip çıkalım. Kastamonu AK Parti’ye ne istediyse fazlasıyla verdi. Belediyesinden milletvekillerine kadar her şeyi AK Parti’ye verdik. Benim köyüm AK Parti’ye oy veren seçmen sayısı bakımından ilk 4’e giriyor. Şimdi ise bizim isteme zamanımız geldi. Bu fabrikanın bizim elimizden alınmamasını bekliyoruz. Bunu da hakkımız olduğu için istiyoruz. Bunu özellikle rica ediyoruz. Kastamonu artık gözünü açsın. SEKA kâğıt fabrikamız vardı. Aynı hayaller ile bizleri uyuttular. Şimdi SEKA yok. Et Balık Kurumu vardı kapandı, süt fabrikası, yem fabrikası kapandı. Şimdilerde İstanbul’da konsorsiyum oluşturma çabaları var. Konsorsiyum ile bir yem fabrikasını bile çalıştıramadık. Taşköprü’de 30 ortaklı pekmez fabrikasını bile çalıştıramazken şeker fabrikasını nasıl çalıştıracağız?”
HASAN BALTACI:
“Şeker’in satışı Kastamonu’nun vicdanı oldu”
Kastamonu Şeker Fabrikası’nın Kastamonu’nun ortak değeri ve meselesi olduğunu belirten CHP İl Başkanı Hasan Baltacı ise başlattıkları bu ortak mücadeleye destek vermek isteyen herkese kapılarının açık olduğunu söyledi.
Kastamonu Valiliği’nin yasağına rağmen Cumhuriyet Meydanı’ndan Şeker Fabrikası’na yürüyeceklerini belirten Hasan Baltacı şöyle konuştu:
“Bugün görüyoruzki Şeker Fabrikası’nın satışı Kastamonu’nun vicdanı olmuş durumdadır. 11 Nisan’a kadar, bu ihale yapılana kadar Kastamonu’nun vicdanı Şeker Fabrikası’dır. Bizler siyasi partilerin il başkanları olarak rozetlerimizi çıkartmaksızın, kendimizden vazgeçmeksizin Şeker Fabrikası’na sahip çıkmak için buradayız, Kastamonu’nun sesi olmak için buradayız. Bundan önce hemen hemen her siyasi parti bu konuda basın açıklamaları yaptı, imza kampanyaları düzenledi ama artık bu çalışmaları ortaklaştırmamız gerektiği kanısına vardık. Bugün basın toplantısıyla ilk adımı attık. 11 Nisan’a kadar başta bu üç siyasi parti olmak üzere katılmak isteyen diğer siyasi il parti başkanlarına da kapımız olmak koşuluyla bu çalışmayı artık ortaklaştıracağız. Şeker Fabrikası satılmasın diyeceğiz, satılmaması için elimizden ne geliyorsa yapacağız. Üzerinde “Şeker Fabrikası Kastamonu’dur Satılmaz” yazan stickerleri esnaflarımıza dağıtacağız. Vicdanen bu fabrikanın satışına dur demek isteyenlerden bu stickerleri işyeri camlarına, arabalarına yapıştırmalarını isteyeceğiz. Türkiye’de siyaset ayrışma üzerinden yapılıyor. Siyasi kutuplaşma üzerinden yapılıyor. Ama biz ısrarla diyoruz ki; Bizi birleştirecek değerler vardır ve bu değerlerden biri de Şeker Fabrikası’dır. Bu mesele Kastamonu meselesi olmuştur, ortak dava olmuştur. Bütün Kastamonu’ya sesleniyorum; ‘Bize sahip çıkın, fabrikanıza sahip çıkın.’ Başlattığımız ortak mücadele kapsamında Ziraat Odası ve Pancar Kooperatifi başta olmak üzedre sivil toplum kuruluşlarını ziyaret edeceğiz. Hafta boyunca etkinliklerimiz sürecek. 22 Mart Çarşamba günü saat 10.00’da üç siyasi parti il başkanı olarak Cumhuriyet Meydanı’ndan Şeker Fabrikası’na kadar yürüyeceğiz. “Şeker Fabrikası Kastamonu’dur satılamaz” diyeceğiz. 22 Mart Perşembe günü Cumhuriyet Halk Partisi’nden, İYİ Parti’den ve Saadet Partisi’nden milletvekili ve yöneticilerin katılımında Şeker Fabrikası önünde saat 14.00’de geniş katılımlı bir basın açıklaması yapacağız. Vicadanı Şeker Fabrikası olan herkesi bu ortak mücadeleye çağırıyoruz. Kastamonu iktidar partisine üç milletvekili verdi, belediyeyi verdi, herşeyi verdi. Biz bugün halkımızın karşısına çıktık ve şeker fabrikasıyla ilgili yüzleşiyoruz. Peki onlar nerede? Şeker fabrikasıyla ilgili toplantıyı İstanbul’da yapıyorlar. Burada halkın içinde o toplantıyı yapmaya cesaretleri yok. Hele biri var ki o bölgede yaşıyor. Köylüsüyle yüzleşmeye yüzü yok. Valilik bir kaç gün önce 9 Nisan’a kadar tüm toplantı, gösteri, yürüyüş, imza stantlarını yasakladığını belirten bir karar aldığını duyurdu. Neden? Şeker Fabrikası ile ilgili gündem oluşsun istemiyorlar. Ama biz bu halkın umuduyuz, biz bu halkı temsil eden siyasi partileriz, biz cesaretle bu halkın vicdanına sahip çıkacağız. Şeker Fabrikası’na kadar yürüyeceğiz.”
İLHAN ENGİN
“Sattırmamak için elimizden geleni yapacağız”
İYİ Parti İl Başkanı İlhan Engin de konuşmasında fabrika satıldıktan 6 sene sonra akıbetinin ne olacağıyla ilgili hiç bir bilginin şartnamede yer almadığını hatırlattı ve fabrikanın satılmaması için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi.
Fabrikayı alacak firmanın şimdiden belli olduğu yönünde Kastamonuluların aklında soru işareti olduğunu da dile getiren İlhan Engin, fabrika satılacaksa da pancar üreticisine 1 lira karşılığında satılması gerektiğini belirtti.
Karabük’te bunun bir örneği bulunduğunu belirten Engin, “Ben pancar ekicisi değilim, nakliyeci değilim, üretici değilim, şeker fabrikası çalışanı da değilim. Ama bütün bu saydığım işlerle uğraşan hemşehrilerimi ilgilendirdiği kadar Şeker Fabrikası beni de ilgilendiriyor. Önce Kastamonu’nun sosyal yapısına bakmak lazım. Kastamonu vilayeti nüfus vermiş, göç vermiş. Ancak Kastamonu il merkezinde nüfus artışı olmuş. Yani merkeze iç göç almışız. Şeker fabrikası kapandığı zaman bu göç daha da artacak. Kastamonu bunun ne kadarını kaldırabilecek? Köyünü bırakıp da şehir merkezine yerleşen hemşehrimizde Kastamonu’da nerede iş bulacak? Yani yerli otomobil fabrikasını beklersek 3 binli yıllara kadar bekleriz, oradan ekmek yok bize. Kastamonu’ya geldiği zaman nerede çalışacak bizim köylümüz? İl dışına göç edecek. Beni ilgilendiren tarafı bu. Ben Kastamonu’da yaşayan insanların, torunlarımızın geleceği için, hem ekonomik açıdan, hem yaşadığı yerde doyması açısından hem de sağlık açısından Şeker Fabrikası’nın kapanmamasını istiyorum. Başbakan, ‘Nişasta şurubunun sağlığa zararlı olduğu söyleniyor’ diyor. Sağlık Bakanlığı’nın Sağlık Kurulu, nişasta şurubunun zehir olduğunu açıklamasına rağmen böyle diyor. Kardeşim çağırıp Sağlık Bakanına bir kere sorsana Kurul 12 kişiden oluşuyormuş bunu 25 yapmışlar, 13 tanesi şimdi ‘zehir değildir’ diyecektir muhtemelen. 13 kişinin oy çokluğuyla ‘Nişasta şurubu zehirli değildir’ kararı çıkması sürpriz olmayacak. Şimdi ‘kapattırmayacağız’ diyorlar. Ya arkadaş her şey şeffaf değil mi? 5 yıl kapanmayacak, onu biz de biliyoruz, sağır sultan da duydu. 6’ncı sene ne olacak? İnsan satacağı malı kötülee mi? Arabanızı satarken motoru kötü, kaportası çürük der misiniz, kötüler misiniz? Fabrikayı yıllardan bu yana kötülediler. İşlenen 600 bin ton pancarı, 200 bin tona kadar düşür ondan sonra satışa çıkar. Geçen yıl Seydiler pancar deposunu kapatmışlar. 7 bin ton pancarı Seydilerli fabrikaya götürmüş. Bir daha ki sene ekecek mi? Fabrikanın makinaları 3 yada 5 sene işleyecek durumda. 5 seneden sonra ne yapacaksın bana onu söyle. Şartnamede ne var? İşçilerin yüzde 80’inin emekliliği gelmiş zaten. Kafamın bir tarafında şu da var. Acaba son gün ‘Satıştan vazgeçtik’ diyebilir mi? Bizi bu kadar koşturup, bu kadar yolu kat ettirip, sesimiz kısılana kadar bizi bağırttırıp son gün reis çıkar da ‘vazgeçtim ben satıştan’ der mi? Böyle diyeceksen bizi uğraştırma birader. Geçmişte örneklerini gördük. En son motorlu taşıt vergisinde yüzde 45 zam yaptılar. Reis çıkıp ‘Yok bu yüzde 25 olsun’ dedi. Cam filminde yine aynı şeyi yaptılar. Yine iktidar partisi tecavüzle ilgili meclise bir yasa teklifi getirdi. Tecavüze uğrayanı, tecavüzcüsüyle evlendirin diye. Millet ayağa kalkınca reis ‘Olur mu böyle şey, bu ahlaksızlık’ falan dedi, çektiler yasa tasarısını. Şimdi ittifak peşinde, nereden ne koparabilirse. Büyük Birlik Partisi ile bile ittifak yapma peşinde yüzde 1 bile oyu olmayan partiyle. Puan kazanmak için,‘Bu satıştan vazgeçtim’ diyebilir. Biz sattırmamak için elimizden gelen her şeyi yapacağız.Herkesin kafasında ‘bunun müşterisi hazır’ diye bir şüphe daha var. Bunu silebilmek için o zaman fabrikayı vereceksen Karabük’te olduğu gibi pancar ekene vereceksin. İlhan Engin’in sermayesi 1 lira, ortaya koyuyorum. 5 sene fabrikayı çalıştırayım para biriktirip fabrikayı yenileyeyim, üreteyim ve ekonomiye katkı sağlayayım” ifadelerini kullandı.
HAMİT SERDAR YILMAZ
“Satılma amacı, küresel oyunun parçası”
Şeker fabrikalarının satılma amacının küresel bir oyunun parçası olduğunu söyleyen Saadet Partisi İl Başkanı Hamit Serdar Yılmaz da şunları dile getirdi:
“Hepimiz Kastamonu’da yaşayan insanlarız. Kastamonu’da yaşayan insanlar olarak; buranın nimetlerinden istifade ediyoruz. Hepimiz buranın suyunu içiyor, havasını soluyoruz. Buranın nimetlerinden faydalandığımız sürecede; buraya hizmet borcumuz vardır. Bizler elimizi taşın altına koyduk. Bu yüzden de elimizden geldiği, gücümüzün yettiği kadar, dilimizin döndüğü kadar Şeker Fabrikası’nın kapatılmaması için herşeyimizle uğraşacağız. Millet olarak 2002 tarihinde ilk defa genetiği değiştirilmiş organizmaları yemeye başladık. Ne kadar genetiği değiştirilmiş ürün varsa bu ülkeye 2002 tarihinden itibaren girmeye başladı. O zamanlar daha kanunu yapmadan yönetmeliğini yaptılar. O yönetmeliklerle de sizinde bildiğiniz belli insanlar zengin oldu ama millet zehirlendi. Şu anda Bursa’da Amerika’nın açmış olduğu Cargill adındaki firmanın nişasta bazlı şekeriyle bu mileti zehirliyor. Bir taraftan GDO’lu ürünler, diğer taraftan nişasta bazlı şekerler. Bu milletin geleceğini, bizi tamamen yok etmek için ortaya konulan oyundan başka bir şey değil. Bugüne kadar Türkiye, en kaliteli ürünleri yetiştiren ülkelerden birisiydi. Bugün dışarıdan almadığımız bir tek ürün yok. Kurufasulyesinden ayçiçeğine, salatalığından kuru soğanına, nardan samanına, elmadan biberine, domatesinden cevizine kadar… Bizim şu an ne kadar tarım ürünümüz varsa hepsi dışarıdan. Elimizde sadece şeker kaldı. Şekerde Kastamonu’nun son umududur. Bu fabrika kapatıldığı anda, Kastamonu’da hayat diye bir şey kalmayacak. Zehirlendiğimiz bir taraftan, buradaki ticari hayatın bitmesi bir taraftan… Kasıtlı olarak burası terkedilmiş bir hale getirilmek isteniyor. Biz bunu şu an her ne kadar Kastamonu bazında göstersekte ya da 14 tane fabrikayla ilgiliymiş gibi görünsede aslında bu büyük bir oyun. Küresel bir oyun. Neden küresel bir oyun? Amerikan istihbaratının eski başkan yardımcısı Graham Fuller’in,‘İslamsız Dünya’ adında bir kitabı var. O kitapta bundan sonra yapılacak savaşların sağlık ve teknoloji savaşı olduğunu ifade ediyor. Şundan emin olun ki; 16 yıldır hem İsrail hemde Hollanda’dan aldığımız tohumlarla yaşamaya çalışıyoruz. Bizim kendi tohumlarımız bitti. Onlar genetiğini değiştirdikleri bu tohumları bize satıyorlar ve şu an akıl almaz hastalıklar ortaya çıkmaya başladı. Bunun sonunda da devasa şehir hastanelerini yaptılar. Şehir hastanelerinde de ticari mantığı ortaya koydular ve dediler ki; yüzde 70 doluluğu sağlayacağız ve siz buradan kâr sağlayacaksınız. Bu bahsettikleri insan! İnsan sağlığı ile doğrudan oynarak devasa şehir hastaneleri açtılar ve ama bunlar şifa bulmamıza yetmiyor. Bizler siyasi partiler olarak elimizden geldiğince, bütün gücümüzle şeker üreticisinin ve işçisinin yanınızda olmaya çalışacağız.”