Kadınlarımız için, onlara kaliteli bir hayat sunmak için ya da isteklerini yerine getirmek için özel günlere ihtiyaç duymamız şart mı? Bu soru dönüp duruyor kafamda… Biz kadınlarımızı yalnızca Kadınlar Günü’nde, Anneler Günü’nde mi hatırlamalıyız? Onlara birer çiçek verip, ‘Harikasınız, mükemmelsiniz, iyi ki varsınız’ dediğimizde görevimizi yerine getirmiş oluyor muyuz gerçekten?
2018 yılının yalnızca ilk ayında 28 kadının cinayete kurban gittiğini biliyor muyuz? Son 10 yılda 2 bin 337 kadının şiddet görerek hayatını kaybettiğine dair bir bilgimiz var mı? Siirt’te 11’inde gelin edilen, 12’sinde anne olan, 14’ünde de ölü bulunan Kader’i kaçımız hatırlıyoruz?
İlimize dönelim, Naime Kaçakoğlu’nu ne kadar çabuk unuttuk değil mi? Hani, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü önünde, evladını görmek için gittiği devlet kapısında, dayağından dolayı devlete sığındığı kocasının kurşunuyla can vermişti… Şaziye Emük kaçımızın gözünün önünde? Hani, milletvekili çıkarmış bir ilçede Kadın Doğum Uzmanı olmadığı için sevk edildiği Merkez’de evladını doğurduktan hemen sonra can vermişti…
***
Bir taraftan da kendi ayakları üzerinde duran, erkeğin eline bakmayan, ona mahkum olmayan kadınlarımız var memleketimizde. Kendi ahşap atölyesini kurup makine başında iş yapan Goncagül gibi, aslında muhasebeci olup iş bulamayınca mineral blok üretimi yapan bir iş yeri açan Buket gibi, 21 yıl işçi olarak çalışıp, daha sonra kurduğu fabrikayla dünyaya ihracat yapan Hamide Sekecek gibi…
İşte kadının gücüdür bu! Anlatıldığı gibi, beklendiği gibi çiçek böcek değildir kadınların günü… Her günü direnişle geçen kadınların günüdür. Güçlü kadınların.
Kocasına baş kaldırıp, kötü kaderine boyun eğmeyen Naime, evladının cennet kokusunu içine çekemeden kötü işleyişin kurbanı olan Şeziye, 8 Mart en çok da sizin gününüzdü. Bir kez daha kutlu olsun!
GÖZDE MINIK