Şeker Fabrikası’nın satışıyla ilgili karara Saadet Partisi’nden (SP) de tepki geldi. Partinin Kastamonu İl Başkanı Av. Hamit Serdar Yılmaz, günlük 3bin 800 ton işleme kapasitesine sahip olan Kastamonu Şeker Fabrikası’nın otomasyonunun kasıtlı olarak yarım bırakıldığını, ekipmanları ve teknolojisinni yenilenmediğini belirtti ve “AKP iktidarı adeta fabrikanın bir an önce kapatılması için özel gayret göstermiştir. Bu sebeple de diğer fabrikalarla kıyaslandığında özelleşmeye müteakip ilk kapanacak fabrikalardan biri Kastamonu olacaktır” dedi.
SP İl Başkanı Yılmaz açıklamasında şu görüşleri dile getirdi:
“Ülkemizde yıllar önce devlet eliyle kurulmuş şeker fabrikaları var. Bu fabrikaların kuruluş amacı Türk halkının doğal şeker ihtiyacını karşılamak; bunların dışında ithal ürünü durdurmak / ortadan kaldırmak ve bu fabrikalarla yöre halkının istihdamla ilgili sorunlarını çözüme kavuşturmaktı. Nitekim bu görevi şeker fabrikaları kısmen de olsa yerine getirdi. Ancak bu ülke kurulduğundan beri bu necip milletin üzerinden çekilmeyen yabancı eller bu konuda da bu aziz milleti AKP vasıtasıyla rahatsız etmeye devam etmektedir. Zira Özelleştirme İdaresi’nin bir kanuni zorunluluk olmasına rağmen Özelleştirme Yüksek Kurulu kararını yayınlamaması ve 2010 yılında karşı çıktığı bir modelle fabrikaları alelacele tek tek satışa çıkarması, şeker piyasasını düzenleyen Şeker Kurumu’na 2016 Ağustosundan itibaren atama yapılmayarak boş bırakılması akabinde 696 sayılı KHK ile kapatılması, şeker fabrikalarının adrese teslim satılacağı iddialarını düşündürmektedir. Zira özelleştirme ihalelerinde satılan kamu fabrikalarının kamu yararı düşünülerek hangi strateji ile satılacağı ÖYK kararı ile ortaya konulur. İhale sürecinin aleni bir şekilde yürütülmesi için de ÖYK kararı büyük önem taşımaktadır. Ancak Özelleştirme İdaresi tarafından satışa çıkarılan 14 şeker fabrikası ile ilgili ÖYK kararı açıklanmayarak bir takım gerçekler aziz milletimizden saklanmaktadır. Bu fabrikalardan 8-10 tanesi satılmasına müteakip, bir kısmı da kısa bir süre sonra kapanacaktır. Kastamonu açısından hadiseye baktığımızda burada ortalama 192.000 ton pancar ekimi yapılmaktadır. İç Anadolu’daki fabrikaların 500.000 ile 1.300.000 ton arasında pancar işleme kapasitesi var. Günlük pancar işleme kapasiteleri 8.000-10.000 ton arasındadır. Kastamonu Şeker Fabrikası ise günlük 3.800 ton işleme kapasitesine sahiptir. Ancak kasıtlı olarak otomasyonu yarım bırakılmış, ekipmanları-teknolojisi yenilenmemiş ve adeta bir an önce kapatılması için AKP iktidarı özel gayret göstermiştir. Bu sebeple de diğer fabrikalarla kıyaslandığında özelleşmeye müteakip ilk kapanacak fabrikalardan biri olacaktır. Et, balık, süt, kendir, SEKA fabrikalarını AKP iktidarı özelleştirdi ve bugün bir tanesi dahi çalışmamaktadır.
16 yıldır devleti yönettiğini zanneden AKP iktidarı Şeker Fabrikalarını zarar ettiği bahanesiyle kapatmak istemektedir. Maalesef kendisi her seferinde kandırılmasının faturasını millete çıkarmakta mahir olan, birilerinin cebini mutlu etmek için ve onların kârına kâr katmak için çalışan AKP iktidarı 16 yıldır yaptığı yanlışların üzerine şimdide Şeker Fabrikalarını özelleştirme yanlışını eklemek istemektedir.
Burada bakılması gereken birinci konu bu fabrikaların özelleştirmesinin kimin işine yaradığıdır. Rahmetli Mahir Kaynak’a atfedilen; “Bir yerde bir olay oluyor ve bunu kimin yaptığını bilemiyorsanız, o işten kazanana bakın. Kim kazanıyorsa olayı o gerçekleşmiştir.” Sözüyle düşünüldüğünde bu fabrikaların özelleştirilmesiyle milletin kazanmayacağı aşikardır.
Aziz milletimiz adına hükümete sesleniyoruz: Askerimiz bu ülke için canını feda ederken, milletimizin sizden esirgemediği desteğin gereğini sorumlu bir devlet adamı gibi yerine getirerek teröriste silah sağlayan ABD’ye zeytin dalı uzatmaktan vazgeçin. Ülkemizdeki Amerikan emperyalizminin merkezi ve sembolü olan İncirlik üssünün ve Cargill fabrikasının kapısına kilit vurun. ABD’nin en büyük Siyonist sermayeli şirketi Cargill firması, Türkiye’de kendisinin tek rakibi olan şeker fabrikaları ve şeker pancar üretimi hakkında yanlış raporlar hazırlayarak hükûmeti yönlendirmektedir. AKP iktidarı da, NBŞ üreten Cargill’in ve ona tohum sağlayan GDO’lu şirketlerin yönlendirmesiyle hazırlanan raporu harfiyen uygulamaktadır. Cargill, sözde raporu ile milyonlarca insanın istihdamında ve ülke ekonomisinin kalkınmasında büyük pay sahibi olan pancar üretiminin kota ile engellenmesi ve şeker fabrikalarının satışı konusunda hükümete istediğini yaptırmaktadır.
Pancar üretimi Cargill’in raporunun aksine ekildiği alana eşdeğer bir orman alanına göre 3 kat daha fazla oksijen sağlamaktadır. Buğdaya göre 6, ayçiçeğine göre 3,5 kat fazla katma değer sağlar. Buğdaydan 13, mısırdan 8 ve ayçiçeğinden 5 kat daha fazla istihdam sağlar. Melas ve posa gibi değerli yan ürünlere sahiptir. Dekarda 4 kilo saf fosfat, 15 kilo saf potasyuma eşdeğer besin maddesi sağlar. Kendinden sonra ekilen hububatta yüzde 20 verim artışı sağlar. Şeker üretimi Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 15’inin temel geçim kaynağıdır. Kamuoyunun tepkileri, mahkemelerce verilen kapatma ve faaliyetlerini durdurma kararlarına rağmen, AKP iktidarı Cargill’in faaliyetlerini durduramamıştır. Maalesef AKP iktidarı, Cargill firmasının ve fabrikalara talip olacağı konuşulan iktidarın gözdesi olan Cengiz, Limak ve Kolin’in menfaati için neslimizin ve topraklarımızın zehirlenmesinin, çiftçimizin yok edilmesinin aracısı olmaktadır. Hükümet, stratejik öneme sahip kuruluşlardan sonra 1925 yılından buyana ülke ekonomisinde büyük pay sahibi olan şeker fabrikalarının satışı ile çiftçimizi tamamen bitirmek istemektedir. AB ve ABD’de yasak olan nişasta bazlı tatlandırıcı zehrinin üretimine engel olmak zaruridir. Bu sebeple şeker farikalarını satmayı değil, şeker pancarı üretiminin yapıldığı şehirlerde şeker fabrikalarını yaygınlaştırmayı düşünmeleri gerekirken, sadece milleti zehirlemeyi ve hasta etmeyi düşünmektedirler.
Özelleştirmenin gerçekleşmesi durumunda Doğu-Batı arasındaki gelir uçurumu artacaktır. Şeker üretimi bitecek ve ithalatı artacaktır. Pancar çiftçisinden esirgenen kaynaklar ABD ve Arjantin’in mısır üreticilerine aktarılacaktır. Şeker fabrikaları çalışanları, pancar üreticileri ve aracıları mağdur edilecek, yeni bir göçe neden olunacaktır. Sayın Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu’nun bir Kızılderili sözüne atfen belirttiği gibi; “Son fabrika satıldığında, son üretici toprağını terk ettiğinde, beyaz AK Partili adam beton ve asfaltın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!” diyoruz.
Saadet Partisi olarak bu özelleştirmenin karşısında olduğumuzu, çiftçimizin, nakliyecimizin, küspecimizin, işçimizin yanında olduğumuzu özellikle belirtiyoruz. Amerikan sermayeli şirketler, yandaşları, yağcıları, burada milletimizin sağlığıyla oynamaktadır. Şeker sadece burada çalışan işçilerin ve evlatlarının geleceği değil, aynı zamanda burada ekim yapan çiftçilerin de, taşımacılık yapan nakliyecilerin de, hayvancılığın da, yani bu ülkenin geleceğidir. Bu ülkenin geleceğinin satılmasına asla müsaade etmeyeceğiz.
Saygıyla kamuoyuna duyurulur.”