Şeyh Şaban-ı Veli Caddesi üzerinde hemen Sinan Bey Camisi’nin karşısında yıllardır suskun bir şekilde duran ama tarihe de tanıklık eden bir yapı var. Yüzyıllarca eğitime hizmet vermiş ama sonra suskunluğa bürünerek yok olmaya direnmiş bu yapı 1571 tarihli Sinan Bey SıbyanMektebi. Bir süre önce restore edildi ve yeni işlevler kazandırılmaya çalışıldı, bu süreçtebazı işletmeler şansları denediler ancak pek uzun süreli kalamadılar burada. Ama şimdi, yani yaklaşık 6 aydır sihirli bir el değdi ve tarih lezzetle canlandı.
Yeşim Hanım (Yılmaz- 1977) girişimci, yenilik düşkünü ve birçok dalda merakı olup tüm bu meraklarını uğraştığı hangi iş varsa orada birleştirip hayatı güzelleştiriyor. Ankara’nın Şereflikoçhisar İlçesinden ama eşinin görevi gereği on yıldır Kastamonu’da. Bu on yılın 5 yılını Halk Eğitim Merkezinde Kastamonu dokumaları üzerine uzman eğitimci olarak çalışarak geçirmiş. Bu süreçte özellikle iğne oyaları başta olmak dokumalar için hem yayın hem de istihdam projeleri geliştirmiş. Bu projeler maalesef kimi sorunlardan dolayı istendiği gibi sonuca ulaşamamışsa da Yeşim Hanımıbu durum yıldırmamış. Kent Parkı’ndan yakın zamanda bir dükkân kiralamış Yeşim Hanım. Burada yine Kastamonu dokumaları üzerine işler yapacak. Asıl amacı ise özellikle ev kadınlarının el emeği göz nuru bu işleri hem gün yüzüne çıkartıp ekonomik bir değere dönüştürecek hem de ev kadınlarına istihdam olanağı yaratacak.
Yeşim Hanımın şimdiki asıl işi ise “Etobur” ismini verdiği kafe-restoranını işletmek. Yukarıda bahsettiğimiz gibi tarihi bir yapı olan 446 yıllık eski bir Sıbyan Mektebi şimdi lezzetli kokuların, dostane bir ortamın olduğu ve kendine has ambiyansı ile hoş ve değişik bir restoran.
Yeşim Hanım restoranını ifade ederken ilk sözü: ” Evime ne girmiyorsa buraya da girmiyor, ne sunuyorsak hepsi katkısız, kendimizin yaptığı, ev usulü… Misal ayranımız bile kendi evimde uyuşturduğum yoğurttan yapılıyor ya da köftemizin eti karkas alınıp çekimini bile kendimiz yapıyoruz…” diyor. Sanırım olağan gibi söylenen bu sözler aslında günümüzde en çok aranan ve ihtiyaç duyulan hijyenin ve el lezzetinin anahtarını gösteriyor.
Etobur’da menü kısıtlaması yok desek yeri var. Kahvaltı tabağınız sadece sabahları değil günün her vakti hazırlanabiliyor. Günün çorbası ile her gün farklı bir lezzet var. Fastfood menülerin yanında kokoreç gibi vazgeçilmez lezzetler de var. Bu pratik yemeklerin yanında sac da yapılan etli ekmek özellikle ilimizin bu turizm yönünden hareketli bölgesinde misafirlere yerel mutfağı da sunuyor. Etobur’un isminden de anlaşılacağa üzere ana menü ızgaralar, köfte, biftek ve bonfile gibi et ürünleri üzerine. Karışık ızgarası ise bence lezzetler buluşması yaratıyor ki kuzu şişin hafifliğinden ciğerin sululuğuna yanında en az dört çeşit meze ve salata ile servis ediliyor. Tabi yemek sonu tatlınız yine taze ve evde yapılanlardan farksız…
Hoş bir ambiyansı var Etobur’un… Hem Yeşim Hanım’ın hem de eşi Metin Bey’in maharetli ellerinde şekillenen bir ortam. Bir tarafında Ege esintili dokunuşlar bir tarafında bölgenin etnografyasını yansıtan dekorlar. Keza aslında mekân aynı zamanda bir geri dönüşüm inceliği ve yaratıcılığı da gösteriyor. Eski düvenlerden yapılmış göz alıcı kitaplıklar, varillerden koltuklar derken tarih içinde geçmişin, farklı kültürlerin ve lezzetlerin buluşması olmuş Etobur… Yeşim Hanım yarattıkları bu ortam için insanların ruhlarının açıldığı ailecek ve dostça bir ortamın, paylaşımın olmasını amaçladık diyor. Keza mekân doğum günü partileri, özel toplantılar gibi farklı organizasyonlara da ev sahipliği yapabiliyor.
Yaratıcı ve idealist bir kadın Yeşim Hanım. Kendisi hayata bir şeyler sunarken keyif alan ama bunun yanında durağan kadın gücünün harekete geçmesi amacını taşıyan ve bu anlamda da kadınlara hem örnek hem de istihdam yaratacak anlamlı bir hedefi olan bir kişi. Yeşim Hanım, hedefinde emin adımlarla şu sıralar yürüyüşünü canlı ve hareketli sayılabilecek bir noktada yüksek binaların gölgesinde olsa da çam ağaçlarının esintisinde, tarihin içinde huzurlu ve lezzetli bir ortam yaratarak sürdürüyor.