Kısmet olursa; siz bu yazıyı okurken ben Antalya’da olacağım. Van Kız İlköğretmen Okulu mezunları geleneksel buluşmasının dördüncüsü, 21-26 Ocak günleri arasında yapılacak.
Vatanî hizmetim bitince, 1970 yılı Eylül ayında Van Kız İlköğretmen Okulu’na kurra ile atanmıştım. Orada üç yıl kaldım, 1973’de Kastamonu’ya geldim. Sonraki hayat burada devam edip gidiyor.
Okul yatılıydı, ilkokuldan sonra öğrenci alıyordu. Hatırımda kaldığına göre 800 dolayında öğrenci vardı. Bunların neredeyse tamamı Van gölü çevresindeki illerden geliyordu. Yatılı okulların havası öğretmen ve öğrenciler açısından farklı olur.
Aradan kocaman bir kırkbeş yıl geçti. Herkes birbirini kaybetti; çok az öğrenci ve meslektaşımızla bağlantımız oldu. Eski günleri elbette özledik ama elden bir şey gelmiyor; anılarımızla yaşamaya mecbur kaldık.
Günümüzde sosyal medyanın gücünü görüyoruz. Saniyeler içinde iletişim kuruluyor, haberleşiyoruz. Eski öğrencilerimiz çeşitli vesilelerle arıyorlar; sosyal medya sayesinde yazışıyoruz. İlk toplantıdan haberim yoktu. İkincisini Antalya’da, üçüncüsünü, geçen yıl Kuşadası’nda yaptılar. Her ikisine de gitmek kısmet olmadı; öğrenciler üzüldü, farkındayım. Onlara söz verdim; önemli bir engel çıkmaz ise bu yıl için katılacağımı söyledim.
Kırkbeş yıllık hasret bir ölçüde sona erecek. Hem öğrenciler, hem meslektaşlar eski günleri nasıl yâd edeceğiz, hep birlikte göreceğiz.
1970/71 ders yılında doğu ile batıyı birbirine kaynaştırmak için öğrenci değişim proğramı uygulanmıştı. Altmış kadar öğrenci batı illerine, bir o kadarı da Van’a gelmişti. Ortaokulu bitirmiş kız çocukları ilk kez evden ayrılıyordu. Yatılı okullarda öğretmen öğrencinin anasıdır, babasıdır, her şeyidir. Yeri gelir derdini dinlersiniz, harçlık verirsiniz; zaman olur göz yaşını silersiniz. Bu kadar yakınlık sağlanınca öğrenci öğretmenini hiç unutmaz. Yıl başımız, bayamlarımız onlarla geçerdi. Hatta hafta sonlarında bile çoğu kez okuldaydık; ev, bizim ikinci adresimizdi. Zaten sosyal faaliyetler de hiç eksik olmazdı.
Buluşmamız bir hasret toplantısı olacak. İçlerinde evlenip çocuk sahibi, hatta torun sahibi olanlar var. Kimisi de emekliye ayrılmış. Ne yazık ki benim tanıdığım üç öğrenci de rahmetli olmuş. Allah onların mekânlarını cennet eylesin.
Aramızdan ayrılanlar sadece öğrenciler değil, meslektaşlarımız, Vanlı dostlarımız da var. Müdürümüz Tayyar Dabbağoğlu’nu bir kazada kaybettik. Her derdimize koşan eşi Dr. Süheyla Hanım sosyal etkinliklerini halen devam ettiriyor. Matematik öğretmeni Gönül Hanım, Türkçe öğretmeni Necdet Okçu rahmetli oldular. Şiirle, edebiyatla uğraşan dostlarım Kaya Kayaçelebi, Servet Mehterbaşıoğlu da bugün aramızda yoklar. İki hafta önce de manifatura ticaretiyle uğraşan Fuat Şengüller’in ölüm haberi geldi.
Cumhuriyetin en önemli eğitim kurumu öğretmen okulları 1975/76 ders yılında son mezunlarını verip tarihe karıştı. Kim ne derse desin o zamandan beri ülkemde nitelikli öğretmen yetişmiyor. Yatılı okumanın sağladığı imkânlar yanında, bilgili öğretmen kadrosunu da unutmamak lazım. Milli Eğitim Bakanlığı her yıl eğitim enstitüleri ve yüksek öğretmen okullarını dereceyle bitiren mezunları bu okullarda istihdam ederdi. Öğretmen okullarında çalışmak bir ayrıcalıktı. Biz öğretmenlerin bazı yükümlülükleri vardı ama ne olursa olsun ortam başkaydı.
Öğretmen okullarını özlüyorum; öğrencisini, öğretmenini, havasını, eflatun renkli flamasını, karavanasını, aklınıza ne geliyorsa hepsini. 16 Mart 1848 eğitim tarihimizde önemlidir; her yıl kuruluş yıl dönümleri yapardık; bütün sosyal etkinlikler hafta içinde sergilenirdi. Bayrak törenlerinde önce İstiklal Marşımızı, arkasından da Öğretmen Marşı’nı söylerdik. Antalya proğramına baktım; her iki marşımızı orada yine söyleyeceğiz.
İlk karşılaşmayı ben de merakla bekliyorum. Hasret, dilimizin en güzel sözcüklerinden biri. Olmasaydı hasret; şiiri bilmem ama eminim ki şarkılar, türküler öksüz kalırdı. Biz bugünlük hasret konusunu başka bahara bırakalım. Yeni neslin okumadığı, bilmediği, hele hiç söylemediği Öğretmen Marşı ile bitirelim yazıyı:
Alnımızda bilgilerden bir çelenk.
Nura doğru can atan Türk genciyiz.
Yer yüzünde yoktur, olmaz Türk’e denk;
Korku bilmez soyumuz.
Şanlı yurdum her bucağın şanla dolsun;
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.
Candan açtık cehle karşı bir savaş,
Ey bu yolda ant içen arkadaş!
Öğren, öğret hakkı halka, gürle coş;
Durma durma koş.
Şanlı yurdum her bucağın şanla dolsun;
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.
Öğrenciler, öğretmenler için bir dönem bitti, dinlenme başladı. Herkese iyi tatiller.
MUSTAFA ESKİ