Safiyânebir soru idi…
Evde, sokakta, dağda, derede, tepede, bulunan ve üzerinde hurufat baskısı ne varsa en kutsal metinlermiş gibi eline alıp bir laborant ciddiyetinde inceleyip okuyan bir evlat annesinin sorduğu…
Pasaja en fazla üç metre cephe verip giriş iki basağının sağında daracık –sıkışık ama dipsiz bir umman gibi mekânın kapısından girdiğinizde;
Kitap ve basılı materyallerin selüloz, tutkal…
Spor malzemelerinin lastik, deri…
Gizliden bin bir çeşitmiş gibi kurşun ve HB kalemlerin sülfür kokuları ile kurşun-sulu-yağlı boyaların harmanlandığı…
Dışardan bakanların günlük gazete dağıtımı dışında ilgilenmediği, ama 1960’lı yıllar itibarı ile koskoca kenti ülkeye bağlayan bir “BİLGİ” üssü olan Kastamonu coğrafyasının o yıllarında hem kırtasiye, hem kitapevi hem spor malzemeleri satış merkezi olan “Gençlik Kitabevi” satışından sorumlu tezgâhtarına;
– Benim “oğlan” takvimdi, gazeteydi kese kağıdı idi sayfa sektirmiyor bu hafta sonu yaş günü ona bir kitap hediye etmek istiyorum.
Dediğinde…
“SUÇ ve CEZA” ile ayrılacağını ne bilsin gariban anam.
Sayfasında harf sektirilmeyen her şeyi hatmederken karşında ve 10’lu yaşlarda “RASKOLNİKOV” ile tanışmak. Suç ve Ceza’nın belleğe oyuluşu…
••
Sonrası mı!
Bazı imgeler üst üste gelir. Buna farklı yaşlarda farklı anlamlar yüklersiniz.
Yıllar sonra bilgisayar ekranıma düşüveren bir hapishane çeşmesi fotoğrafı yıllar önce Tolga Çandar’dan dinlediğim,İhsan Ozanoğlu derlemesi Kastamonu türküsü “Mapushane Çeşmesi”ni dilimin ucuna getirirken imgeyi de somutlaştırdı.
Ne diyordu o türküde…
“Mahpushane çeşmesi / Yandan akıyor yandan
Mahpusluk birşey değil / Ayrılık var bir yandan
Ben verem oldum yar yoluna”.
Fotoğraf uzun yıllar HAPİSHANE olarak kullanılmış ve bir Türkiye ilki olarak uzun bir restorasyon sonrasında Kültür Merkezi’ne dönüştürülen İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü kullanımında olan Rıfat ILGAZ Kültür Merkezi’nin yüzyıl başında çekilen nadir fotoğraflarındandı.
Fotoğrafa baktıkça fotoğrafta yer alan mahkumlar Rus edebiyatı klasiklerinden fırlamış gibi idi sanki.
Ayakta takunya, başta takke-sarık olmasa adeta A.Soljenitsin’in Gulag Takımadalarından alınıp oraya konulmuş diye düşünülebilir.
••
Kentin yönetim merkezinde yer alan idari yapılanma sonucu, muhtemelen hapishane binası da zorunluluklar gereği hemen hükümet konağı yakınlarında inşa edilmiş olmalıdır.
1301 H. / 1883 M. yılında kentin yönetim merkezini etkileyen bir yangında; hapishane binasıyla birlikte, Hükümet Dairesi binası yanmış, daire arşivinin bir bölümü zorlukla kurtarılabilmiştir.
Hükümet Konağının hemen güneyinde yer alan hapishane binasıbodrum ve İki üst kattan oluşan, ortasında küçük bir avlu barındıran kagir bir yapıdır. Bina dıştan bakıldığında değil içten bakıldığında farklı mimari karakterini ortaya koyar. İç düzende dikdörtgen planlı küçük bir avluyu çevreleyen koridor ve koğuşların planlanmış olduğu görülür.Cephesindeki basık kemerli pencereleri ile Çatı parapet duvarları aynı üslupta olduğu hemen yakınında Abdurrahman Paşa tarafından yaptırılan Mekteb-i İdadi Mülki’den çok daha sade bir görünümdedir.
Hapishane hakkında derlenmiş en önemli bilgi Kemâl Kutgün Eyüpgiller’in “Kastamonu Kent Tarihi – Fiziksel Gelişimi, Anıtsal Yapıları ve Konutları” kitabında şu şekilde yer alır:
“Yeni hapishane binasının yaptırılması, ahşap şehir hapishanesinin 1886 yılı ocak ayında yanmasıyla gündeme gelmiştir. Vali Abdurrahman Paşa’nın emriyle arsasına yeniden cezaevi yapılmak üzere Nafia dairesince plan ve keşifleri yapılmış merkez vilayet hapishanesiyle üzerinde bulunan zaptiye zabit ve nefer koğuşlarının, polis ve gardiyan odaları ile birlikte kagir olarak ‘muntazam ve mükemmel’ olarak inşası için hazırlanan resimleriyle 27 bin 250 kuruş tutan keşif defteri aynı yılın Mart ayı içerisinde dahiliye nezaretine gönderilmiştir, 1888 yılı kış aylarında Vilayet Alaybeyi Derviş Bey başkanlığında dokuz kişiden oluşan komisyon kurulmuş, ilkbaharda inşaatına başlamak üzere taş, kereste ve diğer malzemeleri temin edilmiş, temelleri kazılmaya başlanmıştır. 1305 H. / Mart 1888 M. tarihinde hapishanenin arsasının tesviyesi ve temellerinin hafriyatı bitmiş, ayın altısı pazar günü, yıl içerisinde bitirilmesi temenni edilerek temeli atılmıştır, Hapishane. 1982 yılında yeni binasına taşınmasına kadar bu işlevini sürdürmüştür. Bina. 1983 yılında Kültür Bakanlığınca satın alınmış, 1985 yılında kültür merkezi yapılmak üzere restorasyonuna başlanılmıştır. 1993 yılından bu yana bu işlevini sürdürmektedir.”
Tabii bu arada fiziki olarak erkek mahkumlar ile bir arada kalması mümkün olmayan kadın mahkumlar için çeşitli kereler farklı binaların kiralanarak Kadın Hapishanesi olarak kullanıldığı çeşitli kayıtlarda zikredilmektedir.
Yine kayıtların incelenmesinde Hapishane bitişiğindeki Hastane ve bizatihi hapishane müteaddit kere sıhhi şartların kötülüğü nedeni ile sürekli tamir ve tadilat geçirdiği anlaşılıyor.
Kastamonu basın tarihinde ilk defa paylaşılan fotoğraflarda dönem koşullarını ve hapishane iç yaşamının her bir detayına şahit olmak mümkün.
Bir başka fotoğrafta hükümlü için kıstas alınan fiziki detayların çokluğu dikkat çeker.
Yine aynı fotoğraflar Kastamonu fotoğraf tarihi açısından da çok, çok öneme sahiptirler, ki bu hem Kastamonu fotoğraf tarihi hem de hastane ile farklı bir yazının konusu olacaktır.
Fahri Özbek
MAPUSHANE ÇEŞMESİ
Yandan akıyor yandan / Mahpusluk bir şey değil
Ayrılık var bir yandan / Ben verem oldum yar yoluna
Oy müstantik,müstantik / Tabancamı ver bana
Tabancamın kirinden / On yıl verdiler bana
Ben verem oldum yar yoluna
KAYNAK: İhsan OZANOĞLU