Kastamonuspor 1966’nın dünkü görüntüsü bir kez daha gösterdi ki, iki kanadındaki süper yeteneklerin bireysel yetenekleri galibiyet yolundaki en büyük kozu…
Henüz takım oyunu kayıp.
Kenar açıkları günlerindeyse ayaklarını uzat maçın başında, rahat rahat 90 dakikayı izle…
Tersiyse kalp çarpıntısına talim.
Takım oyunu tez zamanda kapıyı çalar mı?..
2 oyuncu ile kolayını bulmuşken galibiyete uzanmanın, 11 oyuncu ile zoru başarmanın alemi var mı?
Sağ stoper sol kanadı mesken tutan Youssef’e uzun oynuyor, sol stoper ise sağ kanat hükümdarı Ali Kuçik’e…
İlk golün asistçisi Ali Kuçik misal, topu aldı, rakip savunmayı peşine taktı, sıfıra indi, altı pasa kesti, kaleci elinden kaçırdı, kendisini arka direkte unutturan Youssef boş fileleri kolayca gördü.
28’inci dakikada gelen gol maçı ruhen bitirdi aslında, 57’nci dakikada defans hatasının sebebiyet verdiği Tayyib Kanarya’nın golü perdeyi tamamen indirdi, Oğuz ışıkları kapattı…
Son 33 dakikanın karşılıklı atılan 2 gol haricinde hem sahadaki oyuncular hem de tribünler için gazı kaçmış gazozdan bir farkı yoktu.
Ertekin Hoca’nın, zayıf rakip karşısında kendi evindeki maça çift ön libero ile çıkmasını ilk başta garipsemiştim ancak maçın “fiilen” koptuğu bölümde bile oyuncularının yaptığı hatalar karşısında çılgına dönmesini görünce “temkinli” duygu dünyasına saygı duydum…
Rakibi küçümsemediği gibi maçın 90 dakika olduğunu da aklından çıkarmıyor.
Kanatlar sayesinde ne kadar uçarız, sahayı parselleme zafiyetimiz tedavi olur mu, hatlar birbirine yakın oynar mı, farklı oyun kurgularını ne zaman sahaya yansıtırız, defans güvenliğimiz berkemal olur mu, takım halinde savunma ve hücum refleksimiz gelişir mi?..
Önümüzdeki haftalarda cevap bulacak sorular bunlar.