Son yarım asırdır devlet kurumlarının sağladığı ekonomi ile ayakta duran ilimiz, kamunun kalktığı patron koltuğuna özel sektörü oturtamadığı her geçen gün kepenkleri indirmeye doğru biraz daha yol alıyor…
Bardağın dolu tarafından boş tarafından geçtim, yakında ortada bardak kalmayacak korkum o.
Ağır sanayiden teknolojiye, tarımdan turizme yeteri oranda üretmeyen bir vilayetin geleceği güvende midir soruyorum…
Üstüne üstlük bu gidişat hele bir de toplumun geneli tarafından kabullenilmişse.
İnebolu Limanı’nın ne seçim arifesinde adeta yangından mal kaçırırcasına yapılan ihalesine hak ettiği oranda itiraz dillendirilebildi ne de seçim sonrası alelacele ihale edilmesine…
Sanırsınız konuşunca dilleri yanacak, sivil toplum örgütlerimiz ayrı susuyor siyasi partiler ayrı.
İnebolu Limanı’nın ihale süreçlerinde suskun kalan ilimizin, önümüzdeki yıl satış süreci bir kez daha başlayacak olan ve yılsonuna kadar bitirilmesi hedeflenen Şeker Fabrikası ihalesine hepten ses çıkarmamasını beklemek daha isabetli olur sanırım…
Bu nasıl bir vurdumduymazlıktır anlamak mümkün değil.
Sözüm ona mevcut Kastamonu OSB’yi genişletmek için çaba sarf ediyoruz etmesine de, iyi de ilki tam manasıyla doldu mu ki acep?…
Kastamonu OSB’deki firmaların istihdam sayısı, ihracat rakamları, ciroları ile sikletimizdeki illerin OSB verileri karşılaştırıldığında ne sonuç çıkıyor?
Öyle bir sarmal ki, İnebolu Limanı yeterli kapasiteye çıkarılmazsa ilimize demiryolu gelmez, demiryolu gelmezse OSB büyümez, üretim olmazsa nüfus yerli yerinde kalmaz…
Saydığım bu dörtlü yerleri değiştirilerek sıralandıklarında da birbirlerini şart kılacak bir formülün içinde yer alıyorlar.
İlimiz ülke ekonomisinin yaşadığı değişime ayak uyduramadığı için son yıllarda “sallanıyor”…
Kafa sallama alışkanlığımız devam ettikçe de kuş uçmaz kervan geçmez bir sona doğru adım adım yaklaşıyoruz.
Not 1: Üç farklı renkteki liste ile Merkez İlçe teşkilatı seçimine giden CHP’de yarışı “Beyaz” listenin kazanmasını, partiyi ilimizde yıllar yılı başarısızlığa taşıyan alışkanlıkların silinmesi ve yeni bir politika yazılması olarak mı yorumlamak lazım acaba?…
Silbaştan yeni kelimeler, virgüller, üç noktalar.
Kongre salonundaki yerleşim bile aslında CHP’nin ilimizde niçin tutunamadığını tek başına göstermeye yeterliydi…
Divan heyetini cepheden gören ve iki koldan hilal gibi saran alana emekli işçi ve memurlar, kadınlar, şehirli partililerden oluşan grup yerleşmişken, Merkez’e bağlı 178 köyü temsil eden delegeler ise “kale arkası” sandalyelerdeydi. Bu yerleşim karşısında insan düşünmeden edemiyor haliyle, “Köylü milletin efendisidir” sözünün mucidi olup da daha kendi içinde kaynaşamadıktan sonra nasıl olacak bu işler?
Partinin ilimizde köylü ile bağı kopuk da şehirli ile çok mu sıkı fıkı sanki?…
Bir tane sivil toplum örgütü temsilcisini kongrede konuk olarak görmedim inanmazsınız. Nezaket icabı davet edilmedilerse ayrı ayıp, gelmedilerse parti namına ayrı fecaat.
Devamlılık da yok, son iki genel seçimin ilk sıra milletvekili adayları ve son yerel seçimin belediye meclis adayları yoktu…
Küstürdülerse bilmem ama altyapıdan futbolcu çıkarmadıktan sonra transferle lig sanırım buraya kadar.
“Beyaz” iddialı bir tercih…
Bakalım yeni cümleler okuyacak mıyız?