Yüksek yüksek binaların istilası ile karşı kalmanın arifesindeki şehrimiz için Belediye Başkanı Babaş’ın Meclis toplantısında dile getirdiği açıklama umarım çıkış yolu olur…
Aksi halde şehrimiz geçtim deprem kuşağında olmanın yüklediği riskleri, alelade bir şehir olup çıkacak.
Şehir kimliği yerle bir olduktan sonra…
“Marka” olsa ne yazar?
Yüksek yüksek katlı binaların kent dokusuna vereceği kültürel deformasyonu geçtim…
Şehrimizin nesnel koşulları bu tarza uygun değil bir kere.
Şehrimiz deprem kuşağındayken, başımızdan vaktiyle bir Tosya depremi geçmişken, şehrin ortasından dere akarken, kazmayı vurduğunda su fışkırırken yüksek yüksek binalara ne diye aşk duyarız zaten başlı başına bir garabet…
Eğer Japonya misali yüksek teknoloji ile bina yapabiliyorsak sözüm yok illaki.
Yüksek yüksek binalara hizmet verebilecek itfaiye donanımımız var mı yahut?…
Öyle numunelik değil, yetecek ve gerekecek kadar.
Allah korusun dişe dokunur bir deprem olsa yahut kallavi bir yangın çıksa gökdelenin tepesinde…
Faturayı kim ödeyecek vicdanlarda?
Hepsini geçtim…
Altyapı ne kadar uygun?
5 katlı bir binanın yerine yapılacak 18 katlı yüksek yüksek katlı bina için varolduğu bölgede trafik, kanalizasyon, sosyal mekanlar namına ek ne yatırım yapılıyor misal?…
İlkokul kapasitesinin artırılması bile yerine göre çeyrek asrı buluyor.
Mevzunun kültürel kent kimliği boyutu ise zaten apayrı bir garabet…
Bir kere şunu anlayalım, gökdelen, medeniyeti değil tarih ve kültür yoksunluğunu ifade eder. Nerede bir gökdelen zengini şehir varsa, aslında orada diğer yanıyla tarihi derinliği sığ ve yeni bir şehir vardır.
Tarihi şehirlerde…
Bakın bakalım kolayına gökdelen görebiliyor musunuz, ancak şehir merkezinden kilometrelerce öteye gideceksiniz ki belki?
Öte yandan…
Tarih ve kütür yanısıra doğa zenginliğini de içinde barındıran şehrimizde, merkezde yüksek yüksek katlı bina ruhsatı vermemek de dokuyu korumak namına çare değil.
Yeşil cennetin canına okurcasına çakılan yüksek katlı hançerler de şehrimiz namına kalp sızısı…
Sit alanı olmaması yapılan işin doğruluğu namına belirleyici olmuyor ne yazık ki, vicdanıyla gören her gözü yaşartmaya yetip de artıyor.
Belediye Başkanı Babaş’ın imar üzerine yaptıği son değerlendirme gayet anlamlı ve umut verici…
Diğer kesimlerden destek görmesi halinde şehrimiz için bir çıkış ve hatta zıplama platformu olabilir.
Zaman her şeyin turnusol kağıdı…
Sevapları ve günahları.
•••
Not:
Şehrimizin imarı ile ilgili konularda bir kez olsun sesini çıkarmayan, doğruya doğru, yanlışa yanlış demeyen Mimarlar Odası’ndan tüm umudumu kestim…
Meslekleri ile ilgili rutin işlemler yapmayı sürdürsünler.
Yeni ümidim “Şehiriçi Estetik Kurulu”…
Belediye Başkanı Babaş’ın yaptığı açıklamaya bakılırsa, imar konularında bu kurul önemli oranda söz sahibi durumunda.
Bu yıl kuruldu…
Belediye yetkilileri yanı sıra sivil uzmanlar da var bünyesinde.
Şehiriçi Estetik Kurulu, çalışmaları hakkında zaman zama kamuoyunu bilgilendirirse, kendi namıma sevinirim…
Bu sayede kamuoyundan da destek imkanı bulur ve vereceği kararlarda eli güçlenmiş olur.