Dr. Ahmet Uslu’ya telefonda tek bir soru sordum. “Bu şehirden ayrılalı yıllar oldu. İstanbul’da özel bir hastanede doktorluk görevini sürdürüyorsun. Hiç mi özlemedin bu güzel kentin sana sunduklarını? Eğer özlediysen duygu ve düşüncelerini nasıl paylaşmak istersin? Söz sende” dedim. O daçok sevdiğini bilğim Kastamonu’yla ilgili düşüncelerini, özlemini Konyalı bir doktor olarak şöyle paylaştı.
“2003 yılı ağustos ayıydı. O zamanki Şerife Bacı SSK Hastanesine atanmış bekar bir doktor olarak şehre geldiğimde şehrin diğer yanında Münif İslamoğlu Devlet Hastanesiyle tatlı bir rekabet vardı mesleki anlamda. Şehrin bir ucunda biz, bir ucunda Devlet Hastanesi. Gerçi sonradan SSK Şerife Bacı Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi oldu.
Kastamonu’ya geldiğim 2003 yazında bile akşamları hırkayla dolaştığım bu güzel şehirde ilk gün yalnızlığımı ve şehrin ortasından akıp giden Karaçomak Deresinin şehre kattığı güzelliği düşündüm (o tarihte henüz çevre düzenlemeleri yapılmasa da). Suyun verdiği huzur dışında sanki şehrin can damarı gibi ortasından akıp gidişi ve bu tarihi dokunun ortasındaki hayata dair vurgusu dikkatimi çekmişti.
İlk geldiğim sene çok soğuk geçen kışı ve tek lüksümüz olan Canoğlu Pastanesi’nde şehre lapa lapa kar yağarken, sıcak salepleri yudumlayışımız ve giderek azaldığını hissettiğim yalnızlığın yerini mutluluğun aldığını farkettiğim de şehre daha da fazla saygı duyduğumu hissettim. Bu iklimi soğuk şehrin, sıcak insanlarının başlangıçta kaba gelen ama sonrasında tanıdıkça naif ve duygusal yapısı, misafirperverliği karşısında bazen de ezildim desem doğru söylemiş olurum.
Ilgaz’ın o muhteşem karla bürünen görünümünü geceleri kah karlar üzerinde mangal partilerimizi kah Ilgaz’da kayak yapanları seyretmek (kaymayı hala öğrenemedim) için arkadaşlarımızla sık sık gidişimizi hatırlıyorum. Güzel anılar yaşadık bu başı göklere değen dimdik duran yüce Ilgaz Dağın da.
Kastamonu kalesi kadar sağlam tarihi dokusu şehri gezerken gördüğüm klasik türk evleri ve yakın dönem Osmanlı yapılarının güzelliği dışında şehrin içinde ve ilçelerindeki sayısız türbe, külliye, cami ve hanlar görülmesi gereken yerler olarak halen hafızamanda. Nasrullahtan su içen şehirden kopamaz derlerdi sanırım:)
Hele pastırmalı ekmek ve eşlik eden çay oldumu bir pazar kahvaltısında değmeyin keyfime. Sadece etli ekmeği değil meşhur döneri, tiriti, banduması,kuyu kebabı tam bir damak şöleni benim gibi bir Konya’lı için…
2004 baharıyla birlikte şehrin diğer silüeti ile tanışmıştım. Dağlara baktığında farklı tonlarda ve renklerdeki ağaçlar, rengarenk çiçeklerle çevrelenen şehrin hemen yanıbaşındaki bu renk cümbüşünün insanı büyülememesi imkansızdı. Ne yöne gidersen git ayrı bir güzellik Cide, Abana, Daday, Çatalzeytin, Taşköprü ve Ilgaz. Deniz,dağ,orman ve akarsularla bezenmiş ve dantel gibi işlenmiş bir doğa.
2004’ten sonra şehrin silüeti hızla değişip; dere ıslahı, şehre açılan AVM,sinema ve benzeri yeniliklerle eski ve yeninin dengesiydi sanki ne çok fazla ne de eksik.
Yazın sahilleriyle muhteşem koyları başka bir güzel, mutlaka sahil yolundan geçilmeli mavi ve yeşilin alabildiğince buluştuğu bu şehirde.
4 mevsim muhteşem olan bu şehirde, 4 yıl geçirdiğim bu güzel şehrin, güzel insanları neyi mi özledim?
Ilgaz dağı milli parkını, Küre dağlarının muhteşem manzarasını, Gideros koyunu, Valla kanyonunu ve adını anmayı unuttuğum nice güzel beldesinde gezmeyi; Nasrullah meydanında eskiden muayenehanemin olduğu sokaktan yukarı doğru yürüyüp ilk sokaktaki dönercide döner yemeyi, Ilgaz karlar altındayken tesislerden dışarıya bakıp kahvemi yudumlamayı, İzbeli’de baharda kahvaltı yapmayı. Daday’da etliekmek yemeyi, Taşköprüde kuyukebabını, Cide’de balığı, Eflanili konağında bandumayı, kel simidini, tiritini, çemensiz pastırmasını anmayı unuttuğum nice güzel yemekleriyle gastronomi diyarı bu şehirde; herşeyden önemlisi dostlarımı ve dostluklarımı özledim. 4 mevsimin yaşandığı unutamadığım ve saygı duyduğum en güzel şehrin adını Kastamonudur. Dost bildiğimiz yüreğinde sevgi ve saygısını eksik etmeyen şahsınız aracılığıyla Kastamonuda beni tanıyan tüm dostlarıma selam olsun sevgiyle kalın…”
Dahiliye Uzmanı Dr. Ahmet Uslu’ya bizimle paylaştığı ilimizle ilgili güzel düşünceleri için teşekkür ediyor bir başka yazı da buluşmak üzere mutlu kalın diyorum. Saygılarımla…
TURGUT YILMAZ