Her insanın kısacık ömründe unutamadığı, tanımaktan büyük onur duyduğu insanlar vardır. Hele bu kişi/ler talihin ve tarihin cilvesiyle hocanız olmuşsa durum daha da mükemmel hale gelmektedir. Prof. Dr. Orhan Okay hocam böyle mümtaz şahsiyetlerden birisidir. Hocamızın vefat haberini, büyük bir teesssürle 13 Ocak 2017 Cuma günü aldık. Cenazesi 14 Ocak 2017 tarihinde Fatih Camii’nde kılınacak namazdan sonra Topkapı Çamlık mezarlığında defnedilecektir.
Cenaze törenine katılmak ve hocama olan son vazifemi yerine getirmek isterdim. Fakat cumartesi günleri Kastamonu’dan İstanbul’a uçak seferi yokmuş. Pazar günü de Açıköğretim sınavlarında görevli olmam hocama olan son borcumu ödememe engel oldu. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bir yazısında dediği gibi “biz mesafelerin terbiye ettiği insanlarız”. İşte bu sebeplerden ötürü ben de bu yazıyı yazarak duygularımı teskin etmeye çalışıyorum.
Prof. Dr. Orhan Okay Türk edebiyatının, hususen Yeni Türk Edebiyatı’ının yaşayan en büyük âlimiydi. Türk Edebiyatı tarihçiliğinin Köprülü ve Mehmet Kaplan’dan sonra en önemli ismiydi. Orhan Okay Hoca üniversiteden mezun olduktan sonra asistan olarak gittiği Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat fakültesinde otuz yıl hocalık yapar. 1992 yılında başladığım Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde derslerimize girerek bizleri aydınlatmıştır. Orada öğrencisi olduğum merhum Prof. Dr. Muhan Bali, merhume Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu, Prof. Dr. Efrasiyap Gemalmaz öğrencisi olma şerefine nail olduğum hocalarımdır. Hepsinin nazarımda değeri başkadır. Orhan Okay hocamın daha başkadır. Lisans öğrencileriyle bile konuşurken ceketinin düğmelerini ilikler “efendim ya da buyur evladım!” diyerek onlara değer verdiğini hissettirirdi.
Orhan Okay hoca 1931 yılında İstanbul’da doğmuştur. Babası Yaşar Salih Efendi’dir. Babasının dedesi olan Abdullah Bey 1830’larda Arapkir’den İstanbul’a gelip yerleşmiştir. Bu bakımdan Orhan Okay dört göbek İstanbulludur. Orhan Okay’ın dedesi Mehmet Efendi ölünce, babaanne Havva hanım, Kastamonu Küreli olan yufkacı Bekir Ağa ile evlenmiştir. Bu evlilikten İsmail adında bir oğulları olmuştur. Bu bilgileri, hocamın “Bir Başka İstanbul” adlı eserinden aldım. Fakat sözü geçen bu Bekir Ağanın ve oğlunun tam kimliği kayıtlarda yok. Ben de hocama bunu sormayı akıl edemedim.
Orhan hoca İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirir. Orada Ahmet Hamdi Tanpınar ve Mehmet Kaplan’ın talebesi olur. Onların talebesi olmaktan gurur duyduğunu derslerinde ve başka vesilelerle hep dile getirirdi. İşte ben de Orhan Okay’ın talebesi olmakla o zincirin bir halkasıyım. Öğrencilerime sık sık “siz Tanpınarların, Kaplanların öğrencisisiniz, bundan büyük mutluluk olur mu” diye derslerimde söylerim. Bazı duyarlı öğrencilerim bu durumdan büyük haz duyarlar. Sadece bu sözleri söylemekle kalmaz, o hocaların eserlerini okumalarını isterim. Böylelikle benim öğrencilerim de eserlerinden o hocaları tanımış olurlar. Dün bazı öğrencilerim Orhan Okay’ın ölüm haberini basından işitince derhal beni aradılar ve baş sağlığı dilediler. Bu, beni daha da duygulandırdı. Bir öğrencimin bana yazdığı mesajı burada paylaşmadan edemeyeceğim: “Hocam, sayenizde hocaların hocası Orhan Okay hocamızı tanımış olduk. Derslerimizde de onun kaynaklarından istifade ettik. Bugün değerli hocamızın vefat ettiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Nasıl ki siz böyle bir hocanın öğrencisi olduğunuzdan dolayı haklı bir gurur yaşadınızsa bugün de bu değerli hocamızı kaybetmenin üzüntüsü içerisindesinizdir. Orhan Okay hocamızın ışığını gelecek nesillere aktaracak olan siz değerli Eyüp Hocama, büyük bir üzüntü ile başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Hocaların hocası Orhan Okay hocamızın nur içinde yatması dileklerimle, başınız sağ olsun hocam. İyi akşamlar. Muhammed Emin AKTAŞ.”
Orhan Okay hocamla okuldan mezun olduktan sonra da irtibatım kesilmedi. Yaptığımız telefon görüşmelerini saymazsak, Erzurum’dan emekli olup İstanbul’a yerleşince her İstanbul’a gittiğimde muhakkak onu ya Levent’teki evin de ya İSAM’da ziyaret ederdim. Fakat son bir yıldır yüz yüze görüşemedik. Sadece telefonda görüşebildim. Özellikle iki görüşmemi hiç unutamam. Bunlardan ilki 2007 yılıydı galiba, Efrasiyap Beylerin Güzelce’deki yazlıklarında olan görüşmemizdi. Oraya Orhan Bey ve eşi Mübeccel Hanım da gelmişti. Mübeccel Hanım, merhume, ne neşeli bir kadındı. O gün akşama kadar ne güzel sohbetler etmiş, hocalarımdan ne güzel anılar dinlemiştim. İkinci unutamadığım görüşme ondan galiba birkaç yol sonra Orhan hocamların evinde yaptığımız görüşmeydi. Efrasiyap Bey ve Eşi İnci hanımla beraber Okay ailesini ziyarete gitmiştik. Maalesef Mübeccel Hanım alzaymır hastalığına yakalanmıştı ve şuuru yerinde değildi. O gün akşama kadar orada kaldık, edebiyattan, hayattan sözler açıp, İstanbul âşığı Orhan Okay hocamızı dinlemiştik. Daha sonraki görüşmelerimiz İSAM’daki odasında olmuştu.
Evet Orhan Okay ile olan anılarımı burada anlatmak yazının sınırlarını aşar. Son olarak Prof.Dr. Orhan Okay’ın yazdığı yüzlerce makalesi dışında olan kitaplarından bazılarını zikrederek yazıyı bitirelim.
Sanat ve Hayat (1956),Doktora tezi: Beşir Fuad: İlk Türk Pozitivist ve Naturalisti (1969),Abdülhak Hamid’in Romantizmi (1971),Doçentlik çalışması: Batı Medeniyeti Karşısında Ahmed Mithad Efendi (1975), Hüsn ü Aşk, Şeyh Galip (Haz. Hüseyin Ayan’la) (1975),Ahmet Haşim’in Şiirlerinin Sembolizm Açısından Yorumu (1977),Necip Fazıl Kısakürek (1987), Edebiyat ve Sanat Yazıları (1991), Edebiyat ve Kültür Dünyamızdan: Makaleler Denemeler (1991),Mehmet Âkif: Bir Karakter Heykelinin Anatomisi (1998), Ahmet Hamdi Tanpınar (Haz. 2000), Silik Fotoğraflar (2001),Bir Başka İstanbul (2002), Mehmet Kaplan’dan Hatıralar Mektuplar (2003), Bir Hülya Adamının Romanı: Ahmet Hamdi Tanpınar (2010),Kağıt Medeniyeti (2013), Poetika Dersleri (2013),Necip Fazıl Sıcak Yarada Kezzap (2014), Anadolu’dan Hatıralarla Nurettin Topçu’nun Mektupları (2015), Mehmet Âkif Kalabalıklarda Bir Yalnız Adam(2015), Edebiyat ve Edebî Eser Üzerine (3. Baskı 2016).
Orhan Okay hocamın bildiğim kadarıyla son kitabı geçen yıl (2016) Ocak ayında çıkan “Bir Başka Paris” adlı kitabıdır. Müthiş bir arşivi olan, her türlü belgeyi saklayan hoca Paris’te bulunduğu yıllarda elde ettiği Paris kartpostalları ve dokümanlarını saklamış elli yıl önceki Paris’in genel panoramasını vesikalarla ortaya koymuştur.
Bu eserlerinle yaşayacaksın nur yüzlü Orhan hocam. Ruhun şâd, mekanın cennet olsun.
Prof. Dr. Eyüp AKMAN