Sağ olsun doğumunda kulağına ismini okuyanlar, nasip kısmetini hiç şansa bırakmadan ömür billah yolundan dönemeyeceği bir sevdaya beşiğini kertivermişler…
Tam isabetin de böylesi, bir gün olsun kırıp dökmeden ve kırılıp dökülmeden Kastamonu nereye, “Kastamonu” oraya.
Söze sığmaz bir aşk hikayesi…
Sarı sayfalarda harf harf samanlığı seyran eden.
“Kastamonu”nun Kastamonu’ya sevdası…
Nokta yoksunu birleşik cümleler katarı.
Virgül, virgül, virgül…
Ancak matbaanın şalterinin indirildiği akşam karanlığından, fırından çıkmış taptaze somun lezzetinde esnaf dükkanlarının kapı kollarına takılana kadar.
Ve üç nokta illa ki…
Geçmişten gelip geleceğe giden.
Muhakkak ki “Kastamonu”nun mevcudiyetinin yegane bir sebebi varsa, o da Kastamonu’dur…
Ona karşı iliklerinde hissettiği küllenmeyen ve küflenmeyen sevdası çünkü, “Kastamonu”yu her daim zinde tutan.
Kalbi teklese, romatizması azsa, grip olsa…
“Kastamonu”nun ilacı, Kastamonu.
Yazın yemyeşil çam ağaçları, kışın başı dumanlı dağlar…
Kapıyı her daim açık tutmanın biricik hikmeti sebebi.
Kastamonu dediğin bir derya…
İnsanını bir seveceksin, bitkisini, hayvanını bir. Yeri geldiğinde bir karıncasının başına geleni duyurmak için alemin kulağının dibinde davul çalacaksın.
Bir köknar dalına kurban olmayı bilemedikten sonra Kastamonu sevdasının hakkını veremeyeceğini iyi bileceksin…
“Kastamonu” olmak zor.
“Kastamonu” kalmak daha zor…
Zorla değil ama; isteyene.
44 yılda koca dünya değişti, 70’ler nerede, 2017 neredeyken…
Dön bir bak arşive, 70’lerdeki “Kastamonu” da aynı, 2017’deki de.
Tüm mesele ayaklarını doğduğun toprağa sıkıca basıp, gözlerini gökyüzüne alabildiğince açabilmekte…
Aklı, bilimi, bilgiyi başının üstüne taç gibi koyabilmekte.
Arkasından sevda gelmezse zaten ayıp eder…
Dünya alem biliyor; “Kastamonu”, Kastamonu’yu seviyor.
•••
Not: Gazetemiz “Kastamonu”, ilimiz Kastamonu’da bugün 44 yaşına bastı…
Yetmez, daha nice yıllara.
İçime attığım kelimelerin 30 küsur yaşımda birden dışarı fışkırması sonucu kendimi bulduğum gazetemizde aşağı yukarı son 10 yıldır forma giymenin nasıl bir zevk olduğunu gelin bana sorun, cevap beklemeyin ama…
Böylesine “ekol” bir gazetede yazı yazmanın zevki ancak yaşanır, anlatılmaz çünkü.
Çok güldüm, çok ağladım elbet…
Doyamadım ama hala yazmalara.
Ömür vere Yaradan…
Mürekkep bitmeye, kalem tükenmeye.
Fikni Hoca’ya veda
Gazetemizin doğum gününü kutladığımız gün, yerel basınımızın çınarlarından, gazetemiz yazarı Fikri Uzun ağabeyimizi ebediyete yolcu etmenin kederini yaşıyoruz…
Şairin tarifiyle bir yanımız bahar bahçe, bir yanımız yaprak döküyor.
Köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir Cumhuriyet öğretmeniydi…
Harf harf, kelime kelime, satır satır halkın gazetecisiydi.
Kalem erbabı ölmez…
İnce gülüşü kitaplarında yaşayacak.
Uzun anlatmaya gerek yok..
Fikri hür adamdı.