“ÇANAKKALE RUHUYLA DİRİLME VAKTİDİR
Bugün Çanakkale Zaferinin, yani yüce Türk Milletinin dünyada benzeri olmayan bir savunma ile yetmiş iki milleti Çanakkale Boğazına döktüğü günün 110. yıl dönümüdür.
Çanakkale Zaferi, her kıtadan gelen “en kesif orduların” Türk-İslam âleminin kalesi olan Anadolu’yu ele geçirmek için havadan, karadan ve denizden yaptıkları vahşetli saldırılara karşı; Allah’ından ve kendisinden başka gerçek dostu olmayan şanlı Türk Milletinin her yaştan bir araya getirdiği iman ordusu ve savaş tecrübesiyle verdiği savunmanın sonucudur.
Bu milli zaferimizin bize verdiği dersleri doğru anlamak lazımdır. “Kökü geçmişte olan bir gelecek” meydana getirmenin mücadelesini veren Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı olarak; Kastamonulu yiğitlerden, Çanakkale’yi geçilmez kılan Bursa İdadisi (lisesi) ve İstanbul Üniversitesinin şehit öğrencilerinden,Tokat’ın taşlı yollarından koşa koşa gelip Çanakkale’nin kanlı cephelerinde can veren onbeşlilerden, yüzlerce kiloluk mermiyi iman gücüyle ve vatan sevgisiyle kucaklayıp topun namlusuna süren Seyit Onbaşılardan, “size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum” diyerek mehmetçiği vatan aşkıyla coşturan Mustafa Kemallerden ve 57. Alay’ın er ve erenleriyle birlikte; Seddülbahir’den Kilitbahir’e, Kanlısırt’tan Kireçtepe’ye, Arıburnu’undan Anafartalar’a kadar bütün cephelerde kan dökmüş, can vermiş cümle şehit ve gazilerimizden aldığımız ders şudur ki; Çanakkale, inancın, vatan ve bayrak sevgisi sınavının büyük bir başarıyla kazanıldığı er meydanının adıdır.
Bu meydanda bize miras bırakılan hürriyet ve bağımsızlık bayrağımız; bugün siyasetten sanata, bilimden teknolojiye kadar çağdaş dünyanın birbirine üstünlük sağladığı her alanda dalgalanmak için bir rüzgâr bekliyor. Bu bayrak, Seyit Onbaşının vatan aşkı ve azmi ile teknik laboratuvarlarda, Mustafa Kemal’in kararlılığıyla devlet sevgisinde ve siyasetinde, onbeşlilerin ve şehit öğrencilerin millet sevgisiyle kütüphanelerde ve okullarda dalgalanmazsa; sadece 110 yıl önceki kahramanlarla ve kahramanlıklarla övünmek, Türk milletine hiçbir şey kazandırmayacaktır. Bilakis çok şey kaybettirecektir çünkü düşman yerinde saymıyor. Dün Çanakkale’ye büyük hayallerle gelen fakat geldikleri gibi gidenlerin, gittikleri gibi kalmadıklarını hepimiz görmekteyiz. 1915’te ordusu ve donanmasıyla, topu ve tüfeğiyle, denizaltısı ve tayyaresiyle Çanakkale’yi geçemeyenlerin; 1923’ten sonra sanatıyla, kültürüyle, giyim kuşamıyla, diliyle, ahlaksızlığıyla, eğlence tarzıyla, siyaset ve ekonomisiyle, bilim ve teknolojisiyle, niyet ve zihniyetiyle adım adım hayatımızı kuşattığını böylelikle bizi kendisine adeta uşak yapmaya çalıştığını fark etmekteyiz.
Bunun için diyoruz ki; “Dünden bugüne gelen ve bugünlerden yarınlara doğru giden dünya siyasetinin değişmez gerçeği olan milletler mücadelesinde, piyon değil şah olmak için acilen Çanakkale ruhuyla dirilmenin vaktidir…”
“Bugün her Türk, Çanakkale’de neferinden komutanına vatan sevgisiyle şehit olan ecdadından o büyük ruhu almak zorundadır!”
Çanakkale Zaferinin 110. yıldönümünü gururla kutluyor, şehitlerimizi ve ebediyete irtihal eden gazilerimizi rahmetle anıyoruz.
Kamil YAYLACI
TÜRKAV KASTAMONU ŞUBE BAŞKANI”