MİNE AKÇAKOCA ÖZGÜR
Bellek ne kadar güçlü olursa olsun, zamana yenilmeye mahkûmdur. Olaylar unutulduğu için gelecek kuşaklara doğruyu iletmek de olanaksız hale gelir.
“1 Meslek 1 Hayat” röportaj dizisiyle, tarihe not düşmek adına bu kez söyleşiyi; ömrünü mesleğine adamış, yarım asrı aşkın süredir çalışmayı sürdüren Yüksek Orman Mühendisi Bahattin Karakaya ile gerçekleştirdik.
Bir şehrin rüzgârları olmalıdır ve yağmurun hafifliği ile toprağın ağırlığını dengeleyen ormanları çok değerlidir. Güneşin göz kamaştıran ışınlarının altında yeşilin tüm tonlarını barındıran doğa, ormanları yalayarak geçen rüzgarın esintisiyle nefeslenir.
Çimenden başlayıp, ağaç dallarının ucundan gökyüzüne karışan yeşilin içinde; bir ömür geçirmiş olan Orman Mühendisi Bahattin Karakaya, emekli olduktan sonra da ormanlardan kopmamış, kopmak istememiş.
Yüksek Orman Mühendisi Bahattin Karakaya ile söyleşiye öz geçmişini dinleyerek başlıyoruz:
“1950 yılında Ordu’da doğdum. İlk, orta, liseyi Ordu’da tamamlayıp, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nde eğitime başladım. Kanada Hükümeti bir sınav açmıştı. Kazanan öğrencilere Kanada’da eğitimlerine devam etme imkanı sunuluyordu ve 500 TL da burs veriyorlardı. Sınava girdim, kazandım ama rahmetli anacığım istemedi, gidemedim.
1973 yılında üniversiteden mezun olunca Mersin İşletme Müdürlüğü Navrun (Çamlıyayla) Bölge Şefliği’nde göreve başladım. 1975 yılında Ermenek İşletmesi Orman Bölge Müdürlüğüne Bölge Şefi olarak atandım. 1980’de Sinop Göktepe, 1983 yılında Küre Orman İşletme Müdür Yardımcısı, 1989’da Daday Orman İşletme Müdürü, 1993’de Kastamonu Ana Tamirhane Müdürü, 1994’de Silvi Kültür Şube Müdürü ve 1996 yılında itibaren de Kastamonu Orman Bölge Müdür Yardımcısı görevlerinde bulunup, 2000 yılında emekli oldum.”
Kastamonu Orman Bölge Müdürlüğü’nden emekli iktisat mezunu Sevgi (Koçyiğit) Karakaya ile evli olan Bahattin Karakaya’nın oğlu Orman Mühendisi Akgün Karakaya baba mesleğini sürdürürken, kızı Tuğba Karakaya ise Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak görev yapıyor. 16 yaşında Doruk Durdu ve henüz 1 yaşında olan Doğa Mina Karakaya adlarında 2 torunları var.
Söz, emekli olunca sonlanmayan hatta daha da artan çalışma temposuna geliyor. Yüksek Orman Mühendisi Bahattin Karakaya, özel sektörde başlayan ve halen de sürdürdüğü iş hayatını şu cümlelerle anlatıyor:
“Emekliliğin ardından, Kastamonu Kooperatifler Birliği’nde Başkan Erol Akar’ın ricasıyla, müdür olarak, 1 seneden biraz fazla çalıştım. Sonra kendi firmamı kurarak, ağaçlandırma ihalelerine girdim, erozyon kontrol çalışmaları yaptım.”
2009 yılından itibaren Kastamonu’nun yanı sıra Ankara, Çankırı, Bartın, Karabük, Kırıkkale, Zonguldak illerinde ihalelere girerek hat altı örtü temizliği, ağaç kesimi çalışmaları, 2015’te Toroslar Elektrik, 2020 yılında Aydem, 2021’de Gediz Elektrik ve 2024’ten itibaren de tekrar Başkent Elektrik ve Toroslar ihalelerini alarak çalışma yaşamını sürdürdüğünü ifade ediyor.
Tema üyeliği, Türkiye Tabiatı Koruma Derneği Şube Başkanlığı yapan Orman Mühendisi Bahattin Karakaya’ya yıllar içinde mesleki alanda neler değişti diye soruyorum, anlatıyor;
“Mühendislik eğitimi bizim dönemimize göre kolaylaştı. Çünkü bizler 57 ders alıp, 4 yıl sonunda Yüksek Mühendis olarak mezun oluyorduk. İlerleyen dönemlerde ders sayısı 40 küsura düştü. Şimdi yüksek mühendis ünvanı için 2 yıl daha eğitim gerekiyor. Tek orman fakültesi vardı ve giriş puanı çok yüksekti. 1975 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi açıldı. Ardından diğerleri de gelince hem puanlar düşmeye başladı hem de ders sayısı azaldı.
Okula kayıt olduğumuz gün Bahçeşehir Orman İşletme Müdürlüğü’ne gidip, evrakı verip, 300 TL alıyorduk. Okulumuzdaki tüm öğrencilerin bursu, kayıt yaptırdıkları gün başlıyordu. Orman Fakültesi yurt ücreti 25 TL ve okulda yemek 1 TL olduğu dönemde burs olarak aldığımız iyi paraydı. Hatta bu paranın yarısı ile geçinip, 150 TL’sını da ailesine gönderip, onlara destek olan arkadaşlarımız vardı.
Ben yurtta kalmadım. 3 arkadaş Levent’te 150 TL’ye herkesin birer odası olduğu bir ev kiraladık. Ders çalışmak daha rahat oluyordu. Bugün eğitim ders olarak daha kolay ama ekonomik yönden daha zor.
Şimdi yalnızca ders sayısı düşmedi. Dersler ve sınıf geçme lise eğitiminde de, üniversite de daha kolaylaştı. Çok sayıda ilde üniversite açılması iyi olmadı. Her fakültede yeterli öğretim elemanı bulunamıyor.
Fakülteler arasında eğitim farkı var. Öğrenciler yıl sonu gezileri için geldiklerinde çok iyi sorular soranları da oluyor, hiçbir şeyden haberi olmayan da… Örneğin başka bir ilden gelen Orman Fakültesi son sınıf öğrencisi ‘Göknar’ı gösterip, ‘Ne güzel Ladin’ dedi.
Biz Üniversitede yalnızca ağaçları görünce değil, tohumlarından da tanımak zorundaydık. Hem yazılı hem sözlü sınavlarımız oluyordu ve Botanik dersinde; hoca tohumları sıraya dizip, tek tek adlarını söylememizi de istiyordu. Fitoloji dersinde ise tüm mantarların özelliklerini tek tek bilmek zorundaydık, kitabı ezberlerdik.”
Eğitim farkına örnek olarak aktardığı anısının ardından, Kastamonu Üniversitesi Orman Fakültesi’ndeki eğitim konusundaki görüşlerini öğrenmek istiyorum. Söz, kurucu dekan Prof. Dr. Hasan Vurdu’ya geliyor. Kurucusu olduğu fakültenin 10 yıl dekanlığı görevini de yürüten rahmetli Hasan Hoca’nın bu konudaki özenine dikkat çeken Bahattin Karakaya, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Prof. Hasan Vurdu, Kastamonu’da Orman Fakültesi temelini çok iyi attı. O nedenle başarılı bir fakülte olarak yola çıktı. Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden, İzmir’den akademisyenler getirdi. Eğitimi, Bartın’dan asistanlar ve Kastamonu Orman Bölge Müdürlüğü’nden mühendislerle takviye etti.
Şu anda da Üniversitemizin Orman Fakültesi’nde iyi bir eğitim olduğunu düşünüyorum.”
Yüksek Orman Mühendisi Bahattin Karakaya kentlerdeki hızlı büyümenin olumsuz olduğunu düşünüyor ve şöyle yorumluyor:
“İstanbul’da üniversite eğitimi için 4 yıl yaşadım ama şimdi o kadar değişti ki, kayboluyorum. Memleketim Ordu, gençlik yıllarıma göre 10 kat büyüdü. Şehirler gelişirken, köyler boşalıyor. Köyden şehre göç de üretimi azaltıyor.
Yaz aylarında ‘Orman Genel Müdürlüğü, yangın uçağı, helikopter almıyor’, diye eleştiriliyor. Orman yangınlarında helikopterin ve uçağın yalnızca stabil görevi vardır. Yangının hızlı ilerlemesini önler, söndüremez. Samatlar yangınında buna bizzat şahit oldum. Suyu boşaltıp, ağacı söndürüp, su almaya gidiyorsunuz. Geri geldiğinizde o ağaç sönmüş ama kıvılcımlarla yan tarafa doğru ilerlemiş buluyorsunuz.
Şeflik yıllarımda yangın çıktığı anda; köyde yaşayan ne kadar eli kazma kürek tutan varsa müdahale ediyordu. Sahaya vardığımızda tüm çevre köylüler ellerinde sularla yangın alanında oluyor, çok başarılı şekilde anında ilk müdahaleyi yapıyorlardı. Yangının en büyük tamponu köylüydü. Biz orman teşkilatı olarak, arkadan onlara desteğe gidiyorduk. Yangın tam olarak sönünceye kadar ormanda kamp kurup, arazide yatardık.
Köylerimiz boşaldı. Orman yangınlarının hızlı büyümesi hızlı müdahale ile doğru orantılıdır. Yangın başladıktan itibaren 10 dakika içinde müdahale edilirse, yarım saatte söndürülebilir. 1 saat sonra müdahale imkanı olursa, cephe genişler ve söndürme şansı iyice azalır. Şimdi kasıtlı çıkarılmış yangınlar da arttı, birkaç yönde birden başlatıldığından onları söndürmek de çok zorlaşıyor.”
“Yaşadığınız ilginç anıları bizimle paylaşır mısınız?”
“2022 yılındaki Milas yangını sırasında, kamu görevimden emekli olmuştum ama o bölgede kendi şirketimle çalışıyordum. Ören’de Termik Santral yakınına kadar gelen yangın büyük tehlike arz ediyordu. Aradılar, 4 ekibim ile birlikte 27 kişi olarak gittik. Elektrik mühendislerimiz de vardı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı yerinde inceleme için gelmişlerdi. Yangın alanının yukarıda ve aşağısında 2 yol vardı. Yangın ilerleyemez diye oralara ekip koymamışlar. Ama orman bölgesi, her yer riskli, yangın her şekilde ilerleyebilir.
Ben konu ile ilgili görüşlerimi ve planı aktarınca koordinasyonu bana verdiler. Termik santralın 4 tarafını 35 metrelik şerit halinde açtık. Neyse ki yangın Yeniköy Termik Santrali’ne ulaşmadan söndürüldü.”
Bir diğer anısı da Sibirya’da çalışmasıyla ilgili olan Bahattin Karakaya, en kuzeyde, Ural Dağlarının batısında yer alan, % 70’inden fazlası ormanlık alan ve % 15’i de bataklık olan Komi Cumhuriyeti’ne gidişini ve oradaki çalışmalarını şöyle anlatıyor:
“Oyak İnşaat’ın, Sibirya’daki 280 km demiryolu işinin fizibilite çalışması için gittim. Çok ilginç bir yer. Mayıs ayında buz tutmuş nehirde 60 tonluk yük çeken kamyonlar vardı. Gittiğimiz gün akşam yemeğinde başkenti Sıktıvkar’da Başbakan yardımcısının misafiri olduk. Şerefimize sanatçı, Tarkan’dan şarkılar söyledi.
Bize 1 araba, şoför, tercüman ve 1 kişi daha verdiler. Şoför ve diğer kişi 20 gün boyunca bizi adım adım izlediler.
Demiryolu yapımı karşılığında para vermeyip, 40 yıl süresince 280 milyon orman teklif edilmişti. Fizibilite çalışmasıyla gördüm ki, 17. Yılda yatırım sıfırlanıyor, kârâ geçiyordu. Ancak bu kadar çok ağacın pazarlanması için, orada kereste ve kağıt fabrikalarına ihtiyaç vardı. Tüm bunlar için de 2 milyar dolar daha yatırım gerekiyordu. Oyak İnşaata pahalı gelip, çekimser kalınca; ihaleyi o bölgede uzun süredir çalışan, tüm kereste ve kağıt fabrikalarını da almış olan Avusturyalı şirket aldı. Sibirya’da budaksız, çok kaliteli ağaçları var.”
“Böyle soğuk bölgede yetişen ağaçların dalları, kardan kırılır, ağaç büyüyemez. Nasıl bu denli kaliteli kerestesi olabiliyor?”
“ Sibirya’nın bu bölgesinde soğuk ve kara karşı ağaçlar form değiştirmiş. Üstüne yığılan kardan kopmamak ve soğuktan donmamak için yan dal yapmıyorlar. Genelde piramit şeklinde gövdeleri var. Dal olmayınca bu ağaçlarda hiç budak da olmuyor. Düz, çok güzel kerestesi oluyor.”
“Mesleğiniz için neleri feda ettiniz?” diye soruyorum. Orman Mühendisi Karakaya, 50 yıldır sürdürdüğü ormancılık temelli iş hayatından mutluluk ve coşkuyla söz ederek cevaplıyor:
“Ben mesleğimi hep severek yaptım. Hiçbir gün pişman olmadım. Öyle yerler oldu ki; 48 saat aralıksız görevdeydim. Erdemli’de ormanda açmacılık yapılıyor diye sürekli takipteydik. Uykusuz, yorucu olsa da hepsi çok güzel çalışmalardı.”
“Okuyucularımıza son olarak neler söylemek istersiniz?”
“Köylerden şehirlere olan göçü durdurup, geri dönüşü sağlamak şart. Üretim çok azaldı. Girdiler çok yüksek, toprağı yeterince ekemiyorlar, hayvancılık yok oluyor.
Almanya’da bir model gördüm. Vatandaş birliğe bu yıl ne ekeyim, diye soruyor. O yıl hangi ürüne ihtiyaç varsa ona yönlendiriyorlar. Hasattan sonra çiftçinin ürününü iyi bir bedel ödeyip, alıyorlar. İsteyen kendisi de satabiliyor ve üreten herkes teşvikten yararlanıyor.
Türkiye’de tapu götürülüp, teşvik alınınca, parayı alıp, tarlasını ekmeyip, kahvede yiyip içen de oluyor. Kontroller de yapılıyor tabi ki yakalanan da mahkum oluyor ama çok fazla köy var, hepsini takip de zor.
Bir de mazottan başlayarak her türlü girdinin çok yüksek olması sorunu var. Köy okullarının kapanması da bence bir handikaptır. Eskiden köylü kaç yaşında olursa olsun, bir derdi olduğunda öğretmene sorardı. Şimdi köylünün dededen kalma bildiklerinden başka akıl alabileceği kimse yok. Çünkü köylerde gençler de kalmadı. Köylümüzü toprağına döndürelim.
Gençlere de şöyle seslenmek istiyorum: ‘Başarının tek bir sırrı vardır. Yaptığınız işi seveceksiniz. Sevmeden yapılan işte başarı şansı çok zayıftır. Kamuda isteyerek, severek görev yaptığım 27 yıllık tecrübe, bana özel sektörde de başarı getirdi.”
Mühendisliğin herhangi bir dalında çalışırken; diğer alanlarla iletişim içinde olması, takım çalışmasına önem vermesi, teknolojiyi barındıran çözümler üretebilmesi beklenir.
İster fikir, ister ürün isterse de hizmet olsun; üretmek kıymetlidir. Değer üreten insanlarsa; çok daha az bulunur.
Orman Mühendisleri Odası Batı Karadeniz Şube Başkanı Erkan Gazibeyoğlu, mesleğinin yanı sıra temsil ettiği oda için de değer üreten bir kişi olarak dikkat çekiyor.
Oda üyeliğinde 50. Yılı dolduran Bahattin Karakaya’ya plaket takdim eden Batı Karadeniz Şube Başkanı Erkan Gazibeyoğlu, şu bilgileri paylaştı:
“Orman Mühendisleri Odası’nın 1300 üyesi bulunan Batı Karadeniz Şubesi; Kastamonu, Zonguldak, Sinop, Karabük ve Bartın illerini kapsıyor. Odanın sorumluluk alanında; 3 Orman Bölge Müdürlüğü, 1 Milli Park Bölge Müdürlüğü ve 3 Orman Fakültesi yer alıyor.
Üyelerimizin büyük çoğunluğunu kamuda çalışan orman mühendislerimiz oluşturuyor. Bunun yanı sıra müşavirlik hizmeti veren yüz civarında ormancılık bürosu var. Orman Fakültesi’nden hocalarımız da üyelerimiz olarak bize büyük destek veriyorlar.
Odamız çıkardığı yönetmelik ile kamuda görevli olmayan üyelerimize serbest mühendislik – müşavirlik hizmetleri yapabilme ve dolayısıyla iş olanağı sağlamaktadır. Bu nedenle birçok üyemiz büro açarak veya şirket kurarak, ormancılık sektöründe yapılan yatırımların ‘Ormancılık Bilimi ve Gereği’ doğrultusunda gerçekleşmesine katkıda bulunmaktadır”
3 dönemdir Orman Mühendisleri Odası Batı Karadeniz Şube Başkanlığını üstlenen Erkan Gazibeyoğlu, aynı zamanda Kastamonu Orman İşletme Müdürü olarak görev yapıyor.
“Ağacı seyreden, ormanı göremez” demiş, Anthony Robbins.
Hem ağacı hem de ormanı seyredip, gören, seven, üstelik de koruyup, kollayan Orman Mühendisleri başta olmak üzere tüm orman emekçilerine saygıyla…