MİNE AKÇAKOCA ÖZGÜR
İlk baharın Ankara’yı leylak rengi bir tül gibi sardığı günlerde, göz kamaştırıcı pırıltılarla atlar koşuyor, zarif şapkalarıyla izleyiciler bu özel güne tanıklık ediyorlar. Ankara Hipodromu’nda çim pistte atlar yarışırken, çok anlamlı bir güne katkı veriyorlar.
Geleneksel Dünya Kadınlar Koşusu, kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmaları için mücadele ederken hayatını kaybeden Emily Wilding Davison anısına düzenleniyor.
11 Haziran 1913’te yaklaşık 300.000 kişinin katıldığı Kraliyet yarışında seyircilerin arasından parkura koşarak, Kral V. George’un atının önüne atlayarak ölen Emily Wilding Davison’ın bu eylemini ve acı sonunu, o sırada yarışların filme çekiliyor olması nedeniyle tüm Dünya izlemiş.
ABD’de kadınlara oy hakkı tanınması için mücadele eden Susan Brownell Anthony tarafından 1888 yılında 9 ülkenin katılımıyla kurulan Uluslararası Kadın Konseyi adına ilk kez 2015 yılında koşu düzenlenirken, kadın haklarının elde edilmesinde verilen ölümüne mücadele belleklere kazınıyor.
Dünya’da insan haklarının kadın haklarından ayrı tutulduğunu, gelişiminin aynı zamanda olmadığını görüyoruz. İnsan haklarıyla ilgili hukuki metinlerde, ancak yüzyıllar sonra kadın haklarıyla ilgili düzenlemeler yapıldı.
Türkiye’de ise kadınlar siyasal haklarını çoğu ülkeye göre daha erken tarihte elde etti. Pek çok Avrupa ülkesinin, 200 yılda gerçekleştirdiği aydınlanma devrimlerinin, bizde 10 yılda hayata geçirilmiş olduğunu görüyoruz.
Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesine ilişkin fikirler, 1923 yılında Büyük Millet Meclis’ine ilk defa taşınırken, tartışma yaratmıştı. 3 Nisan 1923 tarihinde, Bolu Milletvekili Tunalı Hilmi Bey, kadınların oy kullanabilmeleri için eğitim almaları, siyasi hak bilincini kazanmaları koşulu aranmasının son derece gereksiz olduğunu söyleyerek, kadınların seçme seçilme hakkını kazanmaları için mücadele verdi.
5 Aralık 1934 Günü Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı tanınmasının hemen ardından gerçekleşen seçimlerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi 18 Kadın Milletvekili ile çalışmalara başladı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını sağlarken, birçok ülkeye örnek olduğunu görüyoruz.
Dünya Kadınları Platformu ve Türk Kadın Konseyi Derneği tarafından düzenlenen Dünya Kadınları Koşusu’ndan yola çıkarak; seçme seçilme hakkımızı elde etmemizden söz etmenin ardından, Ülkemiz tarihinde at yarışlarına da kısaca değinmek gerekiyor.
Anadolu’da Osmanlı Padişahı Orhan Bey’in 6 Nisan 1326′da Bursa’yı fethinden sonra düzenlenen zafer kutlamaları çerçevesinde yapılan yarışların etkisiyle bu spor, Türkler arasında daha da yaygınlaştı.
Osmanlı İmparatorluğu topraklarında, bilinen Batılı anlamda ilk düzenli at yarışları ise, İzmir-Aydın Demiryolu inşaatının başlaması nedeniyle, 1856 yılında Buca’da koşuldu. Bu yarışlar, padişahlardan da gördüğü ilgiyle, İstanbul Kağıthane’de düzenlenen yarışlara ve Dersaadet Jokey Kulübü (Cemiyet-i Sipahiye)’nün kuruluşuna doğrudan etki etti.
Cumhuriyet tarihimizde ise; Mustafa Kemal Atatürk’ün at yarışını modern bir uygulama olarak gördüğü, at yetiştiriciliğini teşvik ettiği, at yarışları için Büyük Ankara Hipodromu’nun inşasını sağladığı biliniyor.
At yarışlarına olan ilgisinden hareketle ilki 1927 yılında yapılan ve günümüze değin sürdürülen Gazi Koşusu, yarışçılık tarihinde saygın bir yer edindi.
Özneye kadını alarak, tüm topluma hizmet veren Türk Kadınlar Konseyi Derneği ve tüm dünyada kadınların özgürleşmesi için mücadele etmek üzere 1888 yılında kurulmuş olan Uluslararası Kadınlar Konseyi (International Council of Women -ICW) birlikte Dünya Kadınlar Koşusu ile yine kadının sesini duyurmayı ve fark yaratmayı başardılar.
2024 yılı Dünya Kadınlar Koşusu’nu, Erkan Süslü’nün sahibi ve yetiştiricisi olduğu Wolka Maria (Cooger – Massandra / Kaneko) jokeyi Mehmet Akyavuz idaresinde kazandı.
Koşu sonrası yapılan törende, kazanan safkanın sahibi adına Ayşe Süslü’ye ödülünü Türk Kadınlar Konseyi Derneği Genel Başkanı Fatoş İnal takdim etti. Ayrıca törende Fatoş İnal, günün anısına Türkiye Jokey Kulübü Genel Sekreteri Gülnur Gülerce’ye plaket takdiminde bulundu.
Emily Wilding Davison’ın acı direniş anısına düzenlenen Dünya Kadınlar Koşusu, Büyükelçi eşlerini de konuk ederken; kadın hakları konusuna bir kez daha dikkat çekmiş oldu.
Dünya’da kadınlara sosyal farkındalık yaratılmasıyla ilgili önemli bir proje olarak dikkat çeken Dünya Kadınlar Koşusu sırasında hipodrom, zarafeti yansıtan görüntüsüyle de akıllarda kaldı. Birbirinden şık şapkalarıyla yer alan izleyiciler, güne ayrı bir güzellik kattılar.
Kadın olmak zordur, özeldir. Kadın olmak aynı zamanda bir “İnce sanattır.” Anaçlıktır, sevgi dolu bir kalbe sahip olmak ve her daim güçlü kalmak ve her koşulda zarafetini koruyabilmektir.
Dünya Kadınları Koşusu’nda ağır ağır akan güne tezat, rüzgâr hızıyla koşan atları izleyen zarif kadınlar, sadece dış görünüşleriyle değil, geniş bir entelektüel birikimin dışa vurumunu da yansıtıyorlardı.
Türk kadın Konseyi Derneği Kastamonu Şubesi Başkanı Prof. Dr. Fatma Zehra Savi’nin de katıldığı program, kadınlar için aralanan pencereden sızan bir ışıkcasına kalplerimizi aydınlattı.