Mine Akçakoca Özgür
Sonbahar; hırçınlığı ve hüznü içinde barındırır. Çok çabuk değişime uğrar duyguları sonbaharın. Hırçın dememiz de bu yüzdendir. Sabah serinliğinin arkasından gelen güz güneşi sımsıcak ısıtır yeryüzünü, gün geceye döndüğünde ise buz keser hava.
Sonbahar renklerin değiştiği, sarının bin bir çeşit tonunun doğaya serpiştirildiği mevsimdir. Sonbaharın hüznü sarı yapraklarında gizlidir.
Kastamonu bu sonbahar; hüznü dağıtan, kentimizi onurlandıran bir haberle ışıldadı. Şehrimizin çok önemli bir değeri olan Mahmut Bey Camii, UNESCO Dünya Mirası Asıl Listesi’ne kaydedildi. Kastamonu Kasaba Köyü Mahmut Bey Camisi’nin, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmesiyle, üstün evrensel değere sahip olduğu onaylanmış oldu.
16-20 Eylül tarihlerinde Suudi Arabistan’ın Riyad kentinde yapılan UNESCO Dünya Mirası Komitesi’nin toplantısında; Kastamonu ile birlikte Eskişehir, Afyon, Konya ve Ankara’daki Anadolu’nun Orta Çağ dönemi ahşap destekli ve kirişli beş camisi, UNESCO Dünya Mirası ilan edildi.
Kentler, değerleriyle anlam kazanır. Görkemli tarihi ile dimdik ayakta duran Mahmut Bey Camii’nin, kareye yakın dikdörtgen şeklinde ve kalın taş duvarlarla çevrili dış mimarisi sade bir görünüme sahiptir.
Mahmut Bey Camii, çivi kullanılmadan, bindirme tekniği ile inşa edilmiş olması, özenli ahşap işçiliği ile ustaların isimlerinin kayıtlı olduğu kündekâri tekniğindeki ahşapminberleri ve kalem işi bezemeleriyle olağanüstü bir marangozluk becerisi ile estetik anlayışı sergilemektedir.
Tüm camilerde hissedilen huzur; Mahmut Bey Camii’nin organik, sıcak bir malzeme olan ahşap dokusu ve zengin bezeme detaylarıyla birleşiyor.
Kapısından girildiği andan itibaren mistik havasıyla saran Camii’de huzur, yüreğin odacıklarına sızıyor. Kapısından çıkanları ise; doğal, rolsüz, üzerine sıçramış hırs, kıskançlık, bencillik tozlarından arınmış olarak uğurluyor.
Mahmut Bey Camii, Candaroğulları Beyliği döneminde yapılmıştır. 1291 yılında Kastamonu ve çevresinde kurulan bir Türkmen beyliği olan Candaroğulları’nın denizci özellikleri, Sinop’ta kurdukları tersanenin Osmanlı Devleti’ne katılması ve geliştirilmesi, Osmanlı Donanması’na güç katmıştır.
1366’da Candaroğulları Beyliği hükümdarı Emir Adil Bey’in oğlu, Beyazid’in kardeşi Emir Mahmud Bey tarafından “Cuma Cami (Ulu Cami)” olarak yaptırılmıştır. Giriş kapısının üstünde yer alan, küçük mermer üzerine oyulmuş Arapça kitabeden merhum Adil Bey oğlu büyük emir Mahmut Bey’in, hicri 768 (miladi 1366) senesi Ramazan ayında, caminin yapımını emrettiği öğrenilmektedir.
Caminin göz alıcı bir öğesi olan kapısının aslı 1977’de çalınmış, Manisa’da bir okulun bahçesinde bulunduktan sonra da Kastamonu Livâ Paşa Konağı Etnoğrafya Müzesi’nde muhafaza altına alınarak teşhire konulmuştur. Yerine Kastamonu’nun en eski ahşap oymacılık ustalarından Hikmet Değirmencioğlu tarafından yapılan benzeri yerleştirilmiştir.
Mahmut Bey Cami’nin en önemli özelliklerinden biri de, içindeki tüm ahşap yüzeylerde görülen, kökboyası kullanılmış kalem işi süslemelerdir. Yoğun motif ve kompozisyonlarla bezenmiş süslemelerde; yeşil, siyah, beyaz, kremin yanı sıra; turuncudan carmen kırmızıya, çivit renginden havai maviye ve açık sarıdan altın rengine, doğanın türlü renklerinin bitkisel ve geometrik motiflerle yer almasıdır.
Mahmut Bey Cami’nde güz renklerine bolca yer verildiğini görüyoruz. Sonbahar geldiğinde tabiat, sarının ışığı ile kızılın alevi arasında rengarenk bir başkalaşıma dönüşür.
Doğa; yeşilden sarıya, sarıdan kızıla ve kızıldan kahverengiye bürünerek, yeniden üretmek için sessizce beklemeye başlar…
Kalem işleri ile bezeli Mahmut Bey Camii yüzyıllardır tanklık ettiği sonbaharlardan birini daha bağrına basarken, bu kez UNESCO Dünya Mirası Asıl Listesi’nde yer almaktadır.
Müzeci, arkeolog ve restitüsyon uzmanı Mahmut Akok, 10. 5. 1945 tarihinde Türk Tarih Kurumu adına, bu eserin mimarlık ve iç süsleme işlerini tespit etmek üzere Mahmut Bey Camisi’ne giderek, çalışmalar yapmış.
“Eserin içinde bir ay kadar çalıştık ve 34 pafta mimarlık planı, desen ve renkli nakış resimleriyle döndük. Bu çalışmaların tam örnekleri, ilerideki geniş imkanlı zamanlarda tarih ve sanat muhitimize sunulacaktır.” Diye yazdığı Türk Tarih Kurumu tarafından Nisan 1946 tarihide yayınlanan Belleten Dergisi’nde şu görüşlere de yer veriyor:
“Kastamonu, eski eserleri bol ve tabiat güzellikleri zengin bir yurt parçasıdır. Tarih ve sanat değeri bakımından eşi bulunmaz özelliklerin zengin tabiat arasında oluşu, yakın geleceğin rahat günlerinde Kastamonu’yu sanat ve tabiat severlere dinlenme ve zevklerini karşılama bucağı yapacağını umuyoruz.”
Prof. Dr. İlber Ortaylı ise 2019 yılında yayınlanan ”Bir Ömür Nasıl Yaşanır?” adlı kitabında, Türkiye’de mutlaka görülmesi gereken yerlerden birinin Tarihi Çivisiz Cami olduğunu belirtiyor. Prof. Ortaylı; ”Kastamonu’ya epey vakit ayırmanız gerekir; orada üç gün geçirseniz bile civarda yine gezecek yerler bulursunuz.” ifadelerini kullanıyor.
Mahmut Bey Camisi’nin UNESCO Dünya Miras Listesine kaydolması; Kastamonu’nun uluslararası görünürlüğünü artırıp, etki alanını genişletmesini sağlayacaktır. UNESCO internet sitesinde verdiği resmi bilgide, bir alanın bu listeye alınmasının toplumlar ve ülkeler nezdinde farkındalık yaratmaya yardımcı olduğu ifade edilmektedir.
Listeye alınan kültür varlığının bilinirliğinin arttığına ve burayı ziyaret eden yerli ve yabancı turist sayısında artış olduğuna ve listeye giren alanların korunması için UNESCO tarafından finansal bir destek de sağlanabildiğine dikkat çekilmektedir.
Tarihsel, kültürel geçmişin geleceğe taşınması ve UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmasıyla taçlanması çok değerli. Bu güne değin ne çok emek var.
Devlette devamlılık ilkesi önemlidir. Kastamonu’da devamlılığın başarılmış olmasının yanı sıra; sivil toplum, halk ve bürokrasinin birlikte hareket ettiğini görmek de gurur veriyor.
Tüm emeği geçenlere teşekkürlerimle…