58 dernek ve sivil toplum kuruluşunun bir araya gelerek oluşturduğu Kastamonu Evet Platformu, cuma namazı sonrası Nasrullah’ta yaptığı basın açıklamasıyla 16 Nisan’da yapılacak referandumda “evet” oyu kullanacaklarını duyurdu.
Nasrullah Meydanı’nda biraraya gelen platform üyelerinden Kastamonu İHH Başkanı Mücahit Dağdelenoğlu grup adına hazırlanan bildiriyi okudu.
Yapılacak referandumun güncel siyasi gelişmelerin ya da günü birlik tartışmaların ötesinde milleti, ülkeyi ve tüm insanlık ile gelecek nesilleri ilgilendiren hayati bir mesele olduğunu belirten Mücahit Dağdelenoğlu, “Bizler Anadolu coğrafyasının bağrından çıkmış, ülkemizin ve milletimizin kötü gününde de iyi günün de de bu toprakları vatan bilen 58 sivil toplum kuruluşunun Kastamonu’daki üyeleri ve temsilcileriyiz. Emperyalizmin topraklarımızı işgal etmek için Çanakkaleye dayandığı gün bu vatan uğruna şehit olanlar bizim dedelerimizdi. Yemen’de, Galiçya’da, Balkanlar’da, Trablus’ta, Filistin’de, Kahramanmaraş’ta ve dahi İzmir’de milletimizin bekası ve geleceği için toprağa düşen yine bizim atalarımızdı. Vatan ve milletin dirliği için bizler canla başla karşılıksız bir şekilde çalışırken, milleti devlet yönetiminden uzaklaştırmak ve millet ile devlet arasına sınırlar koymak için her tür tuzak ve oyun kuruldu. Millet adına hareket etmesi ve karar vermesi gerekenler hep millete, milletin değerlerine rağmen iş tuttular. Milletin zenginliklerini sanki kendi mallarıymış gibi peşkeh çektiler ağa babalarına. Analarımızın bacılarımızın başörtüsü ile uğraşıp, üniversite kapılarından kovulanlar bizim kızlarımızdı. Kovanlar ise milleti hiçe sayan ve darbe ürünü Anayasadan yetki aldığını iddia eden mütegalibe takımı. Halkın oyları ile seçilmiş bir kadın vekili milletin meclisinden “haddini bildirin” diyerek kovanları da, millete hizmet etmek için inşa edilmiş devlet binalarını Kamusal Alan uydurması ile bu milletin evlatlarınının yüzüne kapatanları da gördük. Onları ne tarih ne yüce milletimiz unutmayacak ve affetmeyecektir” diye konuştu.
1982 darbe Anayasa’sının milletin refahı ve gelişmesinin önündeki en büyük engeli oluşturduğunu belirten ve bu Anayasa’nın değişerek milletin tam anlamıyla hakim olduğu bir Anayasa yapmanın vaktinin geldiğini söyleyen Mücahit Dağdelenoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“16 Nisan’da verilecek oylar ile millet kendisine yakışır bir Anayasayı yapacaktır. 94 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gelişmenin ve zenginleşmenin güçlü liderlerin şahsına bağlı olarak gerçekleştiğini görüyoruz. Mustafa Kemal, Menderes, Özal ve Recep Tayip Erdoğan gibi güçlü liderler kendi dönemlerinde ülkemizin gelişiminde öncülük etmişler ve refahı artıracak yatırımlar yapmışlardır. Güçlü, milletin iradesini tam anlamıyla temsil edemeyen siyasi parti ve liderlerin hakim olduğu dönemlerde ise zayıf iktidarlar, ağır aksak yürüyen koalisyonlar, iç çekişme, kavga , terör ve ekonomik krizler ile boğuşan bir Türkiye gördük. Bu kaostan ve iradesizlikten milletimiz büyük zararlar gördü. Açlığa sefalete ve ölüme terkedilen bir Türkiye bıraktı geriye bu dönemler. Ülkemizin artık şahısların inşa edeceği geçici istikrardan öte artık 21’nci yüzyıl dünyasında , Anayasal Sistemin ürettiği kalıcı istikrar ve güçlü yönetimlere ihtiyacı vardır. 16 Nisandan itibaren geçilecek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile koalisyonlar ile boğuşmak zorunda olmayan, vesayet organlarının müdahale edemeyeceği ve bizzat güven oyunun halk tarafından verildiği , bizzat sistemin İstikrar ürettiği yeni bir hükümet sistemine geçmiş olacağız. Milletimizin iradesini kullanırken ferasetinden hiçbir şüphemiz olmamalı. Zira bu milletin ortak aklı içinde bulunduğu tüm zorlukların üstesinden gelmeyi bugüne kadar başarmıştır. 1960 yılında merhum Menderes ve iki bakan arkadaşını asan iradenin karşısında ilk seçimlerde, tek başına iktidarı millet Demokrat Parti’nin devamı olan Adalet Partisi’ne vermiştir. Yine 1980 ihtilali sonrası ihtilalin haşmetli komutanını Kenan Evren’in tüm çabasına rağmen millet oyunu MSP senatör adayı Turgut Özal’a oy vererek hem darbecileri, hemde tüm Dünyayı şaşkına çevirmiştir. 1000 yıl sürecek diyerek ilan edilen 28 Şubat’ın, şiir okuduğu için hapse atılan ve muhtar olamayacak şekilde siyasetten yasaklanan mağduru Recep Tayyip Erdoğan’ı, bu aziz millet 2002 yılında Tek başına iktidar edecek oyu vererek ferasetini göstermiştir. O nedenle milletin vereceği oydan korkmanın anlamı ancak millet düşmanlığıdır. Milletimiz asla iç ve dış düşmanlarına boyun eğmemiştir ve eğmeyecektir. Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafya, tarih ve jeostratejik konumu, dış güçlerin başımıza bela ettiği PKK, FETÖ, DAEŞ ve PYD gibi terör örgütleri ile etkin bir şekilde mücadele etme zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır. Milletin iradesinin sonuca hızlı ve güçlü bir şekilde ulaşması içinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesi elzemdir. 15 Temmuz hain darbe girişiminden tam 4 gün sonra Meclis tarafından , bu sistemde tekbaşına da bir Ak Parti iktidarı olmasına rağmen OHAL ilan edilebildiğini, tüm darbeci hainlerin de bu 4 günlük sürede yurtdışına kaçtığını unutmayalım. Bu tür hain girişimler ve terör örgütleri ile devletimizin ve milletimizin bekasına karşı kast edenlerle hızlı ve etkin bir şekilde mücadele etmek içinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ihtiyacımız vardır. Yapılacak olan değişiklikler ile meclisin ve milletvekillerinin etkinliğinin artacağından, Meclisin hükümet üzerinde ki denetim gücünün de artması ile daha şeffaf ve demokratik bir Türkiye’nin hızla zenginleşerek bölgesinde ve Dünyada gücünün artacağından da şüphemiz yoktur. Yapılacak olan değişiklikler ile yargının bağımsızlığının yanında tarafsızlığının da teminat altına alınıyor olması geleceğe güvenle bakmamızı sağlayacaktır. Tarafsız yargı denetimi ile özel mülkiyetin ve sermayenin hem iç hukuk hem de uluslar arası hukukun güvencesi altında korunarak istihdamın artması ile ülkemizin gelişimine ve zenginleşmesine katkı sağlayacaktır. Başarısız koalisyonlar ve sınırsız yetkiler ile donatılmış sorumsuz Cumhurbaşkanlarıının egoları nedeni ile patlak veren krizler ile insanlarımızın boğuşacak ne zamanı ve ne de takati vardır. Milletin oyları ile seçtiği başbakana bir anayasa kitapçığı fırlattığı için bir gecede heba edilen yüz milyarlarca doların hesabı halen daha sorulamamıştır. Yaptığının karşısında bedel ödemeyecek hakimler, hükümetler ve Cumhurbaşkanları istemiyoruz. Bu ülkenin 6,5 milyon oy verdiği Refah Partisi’ni kapatan, 17 milyon oy almış Ak Parti’yi kapatılma riski ile karşı karşıya bırakmış Anayasa Mahkemesi üyeleri ve onları oraya atayan Cumhurbaşkanlarının da bedel ödememiş olması Milletimizin vicdanın da bir yara olarak kalmıştır. Direkt olarak milletin seçtiği, yapılacak seçimler yolu ile bizzat millete hesap veren, yaptığı hatalar ve işlediği suçlar nedeni ile de bağımsız ve tarafsız yargıya hesap verecek bir Cumhurbaşkanı istiyoruz. Mevcut yasa da Cumhurbaşkanının tüm sınırsız yetkilerine rağmen vatana ihanet dışında bir suçla suçlanamayacağını, Türk Ceza Kanunu’nu anlamında ise vatana ihanet diye bir suç olmadığını yani Cumhurbaşkanının hiçbir sorumluluğunun olmadığını tekrar hatırlatmak istiyoruz. 18-25 yaş arasında 8 milyon seçmene, seçme hakkının yanında seçilme hakkının da verilmesi ile daha demokratik ve katılımcı bir demokrasinin hakim olacağını ve geleceğe güvenle bakan gençlerimizin yeniden büyük Türkiye’nin inşasında en temel yapı taşı olacağından hiçbir şüphemiz yoktur. 18-20 yaşında Millet vekili mi olur diyenlere, 19 yaşında Padişah olup 21 yaşında İstanbulu Fethedip Çağ açıp çağ kapatan Sultan Fatih’in torunları olduğumuzu tekraren hatırlatmak istiyorum. Milletvekili sayısını artırmış, nitelikli yasaları bizzat teklif edip, yasama faaliyetini yerine getiren, milleti ile daha çok hemhal olup milletin iradesini kanunlara en etkili şekilde yansıtabilen güçlü bir meclis ile demokrasimiz ve milletimiz daha da güçlenecektir. Ebuleheplerin ölmediği , Modern Ebu cehillerin kıtalar gezdiği 21’nci yüzyılda emperyalizim tüm hızı ile sömürü ve işgallerine devam ediyor. Zulmün ve Katliamların İslam Coğrafyasında karabulut gibi çöktüğü günleri yaşıyoruz. Irak’ta ve Suriye’de ölen mazlumların sayısı milyonları geçti. Evini yurdunu terkederek yollara düşenlerin sayısı ise 10 milyonlar. Filistin’de ,Gazze’de açık hava hapishanesinde büyümek zorunda olan yetim, öksüz çocuklar var. Onlar İslam ümmetin yetimleridir. Mısır’ın zindanlarında çürümeye terk edilen seçilmiş Cumhurbaşkanı ve din adamları var. Onlar bizim de onurumuzdur. Kudüs’te, Mescidi Aksa’da susturulan ezanlarımız var. Tüm bu zulümlere sessiz kalan eli kolu bağlanmış ve 5 ülkenin insafına terk edilmiş de bir dünya var. Böyle bir dünyada yeniden söylenecek ve asrın idrakine sunulacak yeni bir söze ihtiyaç var. İyinin, doğrunun, güzelin ve adil olanın hakim olduğu bir dünyada bu sözü ‘dünya beşten büyüktür’ diyerek haykıracak güçlü bir Türkiyeye ihtiyaç var. FETÖ’yü ABD’de besleyen CIA’in, PKK yı Almanya’da İsviçre’de ve Hollanda da besleyerek üzerimize salan tüm tefeci emperyalistlerin korkusu işte bu yeni sözü dünyaya güçlü bir şekilde haykıracak olan güçlü yeni Türkiye’dir. Güçlü, müreffeh, kendi vatandaşlarına ve tüm mazlumlara kol kanat geren güçlü Türkiye’nin birer vatandaşı olmaktan gurur duyan biz 58 sivil toplum kuruluşu üyeleri olarak 16 Nisan tarihinde yapılacak olan Anayasa Referandumu’nda yeniden büyük türkiye için “kararımız net, oyumuz evet” diyoruz.”