Geçen hafta bugün İstanbul’da 5.8 şiddetinde deprem oldu. Bende bu hafta yazımda bu konuya değinmek istedim. Ama yazımı Kentsel Dönüşüm Projelerinde çalışmış bir Harita Mühendisi veya inşaat yapan bir müteahhit kimliğim ile değil 1999 Gölcük depremini yaşamış bir vatandaş ruhu ile yazacağım. Depremin olduğu günü takip eden birkaç gün boyunca hem televizyonda hem de sosyal medyada deprem uzmanından geçilmedi zaten. Ülkedeki tüm mühendis, mimar, müteahhit hepimiz nereye nasıl inşaat yapılacağını biliyoruz, ama neden ise 5.8 şiddetindeki bir depremde onlarca okul, yüzlerce resmi bina ve binlerce konut kullanılmaz hale geliyor.
Üstelik 5.8 şiddetindeki bir deprem 20 yıl önce yaşadığımız 7.4 şiddetindeki Gölcük depremi yanında sinek vızıltısı kalır. Çünkü deprem sarsıntısını sınıflandıran Richter ölçeği logaritmik sisteme göre artar. Yani, 7 büyüklüğündeki bir deprem 6 büyüklüğündeki depremden 10 kat büyük ve 30 kat güçlüdür. Bu sebep ile 30 kat daha fazla enerji açığa çıkar. Bu da daha çok daha büyük bir etki alanı demektir. Anlaşılacağı üzere 7.4 şiddetindeki bir deprem, 5.8 şiddetindeki depremin yaklaşık 1.5 katı falan değil yüzlerce katı şiddetindedir. Ayrıca 7.4 şiddetindeki Gölcük depremi tam 45 saniye sürmüştü. İstanbul depremi 5.8 şiddetinde ve sadece 10 saniye sürdü.
1996-2000 yılları arası Tuzla Belediyesine bağlı bazı mahallelerin hâlihazır işi için İstanbul’daydım. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsünde Yüksek Lisans yapıyor ve Gebze’de ikamet etmekteydim. 17 Ağustos 1999 tarihinde depreme yakalandım. Allah kimseye yaşatmasın. Zor bela dışarı attım kendimi. Önce felaketin farkına varamadım. Çünkü yaşadığım bina yıkılmamıştı sabah hava aydınlandığında mahallenin manzarasının değiştiğini anladım. Başka bir binada ikametgâh ediyor olsam belki şimdi yoktum. Sonrasında elektriksiz, susuz, iletişimsiz geçen günler. Ne idareciler ne yapacağını biliyor nede halkın bir hazırlığı var. Tam bir kaos ortamı.
Yaşadığımız bu nispeten çok küçük depremle anlıyoruz ki, aynı noktadayız hâlâ. Yine kullanılamaz hale gelen binalar, dışarıda gecelemeler, çalışmayan GSM hatları ve panik. Çizgimizi bozmamışız bunu biz anladık da, bir de deprem anlasa!Hâlâ bizi korkutmaya çalışıyor. Japonlar ile karıştırdı herhalde bizi?Korkacağız, sağlam binalar yapacağız, bomboş toplanma alanları oluşturacağız. Biz Türk milletiyiz. Doğal afetten falan korkumuz olmaz bizim!İstersen diğer afetlere sor. Mesela sel felaketine sor. O sen gibi 20 yılda bir de değil her yıl geliyor, dere içindeki evleri binaları yıkıp geçiyor.Hazırlık mı yapıyoruz sanki? Yılın 364 günü dere içi bizim, bir gün felaket gelecek diye cânım dere içini boş mu bırakalım?
Sağlam bina, altyapı, şehircilik, toplanma alanı v.b. Bunların maliyetinden haberin var mı senin? Kaldı ki imar barışı ile milyonlarca kaçak binayı resmi hale getirdik biz. 20 yıldır GSM hatlarından toplanan deprem vergisini daha önemli işler için harcadık.Hem çalıştı mı depremde mobil telefonlar, tabii ki çalışmadı. Senden korkumuz mu olur bizim deprem kardeş, sen git Japonlar ile eğlen?!
Bak bir haftada unutuldun gittin. Bu sürede kaç tane dizi film seyrettik biz biliyor musun sen? İki tane derbi maçı oldu, statlar boş mu kaldı? Galatasaray az daha PSG den puan alıyordu. Bizim gündemimiz bunlar deprem kardeş, bizi korkutamazsın.
Biz binlerce yıldır bu topraklardayız. Gerçi sende 4,5 milyar yıldır tektonik hareketler ile dünyaya şekil veriyorsun, ama biz şanlı tarihimizi biliriz, depremden korktu dedirtmeyiz kendimize!“Bir insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur” derler bizde. Sende 4,5 milyar yıllık huyundan vaz geçmeyeceksin anlaşılan.
Belli ki tekrar geleceksin,ama şunu bil biz burada olacağız ve haberin olsun asla hazır olmayacağız. Gerisini sen düşün.
Feza TİRYAKİ