39’uncu dakikada gelen penaltı golü maçı fiilen bitirdi, koskoca bir ikinci 45 dakika fuzuli oynandı durdu, komşuluk hatırına vitesi boşa alan ev sahibi, istese de vitesi doluya geçiremeyen konuk ekip, hakemin düdük sesi olmasa uyudu uyuyacak tribün…
Az zamanda çok iş başardı KSK.
“Cici” çocuk ilk 40 dakikanın yıldızıydı kuşkusuz, attığı ilk gol baş köşeye asılacak “ayak içi” fotoğrafıydı, havadan gelen topu çaprazdan usulca uzak kale direğinin dibine bırakıverdi, ikinci golü ise “tespih tanesi” versiyonuydu, ceza alanı dışından aldığı top ile rakiplerini bir bir ip sıra dizdi, ilk golün ters köşesine topu bıraktı, gönlü kalmamış oldu her iki köşenin böylece…
Asıl, bir çalım denemesi vardı ki taç çizgisi kenarında, rakip oyuncunun Allah vere beli kırılmadı, sonuca ulaşmadı ama olsun, ağzımızı açık bıraktırdı ya yeter.
“4-2-3-1” formundaki sahaya dizilişimiz ne kadar acemi olsalar da rakip oyunculara epey bir “derinlik” verdi…
Maçın başlarında 2 pozisyonda hakem penaltı noktasını gösterseydi kimse itiraz etmezdi.
Oyuncular “fikstür” avantajını da yelkenlerine alarak yol almaya başladılar son iki haftadır…
Yönetim, protokol, tribünde ise “Garp cephesinde yeni bir şey yok”.
Karabükspor’dan ders almamız lazım…
Düşenin dostu olmuyor.
MUSTAFA AFACAN