Yabancı Alpha kanalının yaptığı lezzet ve kültürel çekimleri için ilimize gelen seneryo yazarı ve yapım koordinatörü Kubilay Köksoy’u kısaca tanıyıp, senaryo yazarlığı ve ilimizle ilgili söyleşi yaptık.
Anadolu’nun dudak uçuklatan hikayelerle örülü olduğunu söyleyen Köksoy, “Hayal gücü geniş olan gençlerimize yapımcılar önlerini açıp destek olsalar, bizim hikayelerimiz bize yeter” dedi. Köksoy, “İnşallah burası için bir şeyler yapmak, hikayelerini yazmak, film çekmek bize de bu güzel Anadolu kentinde nasip olur” diye konuştu. Sizlerle bu söyleşiyi paylaşıyorum.
TURGUT YILMAZ
Söyleşimize kısaca sizi tanıyarak başlayalım…
K.K.: Ben aslen Ardahan doğumluyum. Anneden Artvin. Babamın memuriyetinde İstanbul’a gelip yerleşmişiz. 18 Mart Çanakkale Üniversitesi’nde İşletme okudum. ‘İşletme okudun da senaryo yazarlığı nereden çıktı?’ diye sorarsanız, üniversite yıllarımda senaryo ve hikayeler yazma üzerine çalıştım. Üniversite bitince ne iş yapacağım konusun da kararsız kaldım. Bankacılık yapmak aklımdan geçti. Takım elbise giymeyi hiç sevmedim ve giymedim. Bankacı olsaydım beyaz gömlek kravat takmak zorunda kalacaktım. ‘Senden bir plaza adamı olmaz’ dedim. ‘Bilgisayara yazılı değil de defterlere yazılı senaryolarını değerlendir’ dedim ve senaryo yazarlığına başaldım.
Senaryo yazarlığında ilk kimle tanıştınız?
K.K.: Gurbetçiler dizisi senaristi Murat Kuruz’la tanıştım. Yazdıklarıma baktı, ilgilendi sağolsun. Replik diye üç ortağı olan bir şirkete gönderdi. Ortakları Hüseyin Apaydın, Tunç Başaran ve Ekrem Catay ait olan şirketle birçok dizi yaptık.
Hangi diziler?
K.K.: Mahallenin Muhtarları, Star TV’ye Efsane, TRT’ye Koçum Benim dizileri.
Sizin ilk yazdığınız seneryo eseri neydi ve başka kimlerle çalıştınız?
K.K.: Lise Defteri benim ilk senaryomdu. Mustafa Altıoklar ile birlikte Lise Defteri filminini de birlikte çektik. Serdar Akar ile Elveda Rumeli, Tomris Giritlioğlu ile Asi dizisinin yapım koorinatörlüğünü yaptım. Yeni yazmaya başladığım 1915 olayları ile ilgili filmi yapılacak bir çalışmam var. İnşallah güzel bir senaryo olacak.
Bu işler yorucu değil mi?
K.K.: Türkiye de sektör klasiğidir. Dizi filimlerin çalışma koşullarının zorluğu insanı mutlaka yoruyor. Yapım koordinatörlüğü zor olduğu için ben de bir ara reklam sektörüne geçtim. Sinan Çetin’in yanında reklam prodüktörlüğü yaptım. 50’ye yakın reklam filmini birlikte çektik.
Şu anda Sinan Çetin’le çalışıyor musun?
K.K.: Hayır çalışmıyorum. Tabi ihtiyaç duyulduğunda çalışırım. Son zamanlarda yabancıfirmalarla çalışıyorum. Dünyaca ünlü yönetmen Andrzej Bartkowiak ile de çalıştım.
‘Nasıl çalıştın?’ diye sormayacağım. Bunca profosyonel insanlarla çalışdığına göre teknik anlamda film çekimlerin de ülkemizde yeterli bir sektörümüz var mı?
K.K.: Gerçekten işinde iyi insanlar var. Teknik ekipman olarak yeterliyiz ama bir türlü maalesef sektör olamadık gitti.
Neden olamadık?
K.K.: Mesela bizde prodüktör yani yapımcı dediğin insan, elinde parası olan ve film veya dizinin maddi kaynağını sağlayan insandır. Yurt dışında ise yatırımcı bulan adamdır. Biz de bir film, iki hafta hazırlık, dört hafta da çekilip oldu bittiye getirilirken, dışarı da bir yıl hazırlık süreci 6 ayda çekim süreci oluyor.
Senaryo yazmak için zengin yaşanmış hikayeler çok mu var?
K.K.: Dudak uçuklatan hikayelerle örülü Anadolu. Ama maalesef yapımcılar halen yurt dışında senaryo ve hikayelere uyarlayarak uzak doğu senaryolar yazıyorlar. Hayal gücü geniş olan gençlerimize yapımcılar önlerini açıp destek olsalar bizim hikayelerimiz bize yeter.
Dizileri, filimleri, senaryo konularını bir tarafa koyalım. Mesleğinizin dışında benim merak ettiğim Kastamonu’da yaptığınız çekimlerde neler gördünüz? Bize neler anlatırsınız?
K.K.: Tabii haklısınız, Kastamonu’yu konuşalım;
Buraya ALPHA TV kanalının yapım koordinatörü olarak geldim. Kentin yöresel lezzetlerinden ve tarihi mekanlarından güzel çekimler yaptık. Bu şehirde nefes almak gerçekten çok güzel. Kastamonu’yu tabii iki günde yaşayamazsınız. Şehrin kendine has belirgin yöresel lezzetleri var. Ekşili pilavı, banduması, tiridi, et ekmeği ve çok lezzetli pastırması. Kaleden kente bakıp hissettiğim tarihi dokusu ve yerleşimi etkileyici buldum. İnsanı iyi niyetli ve mutlu.
Şapka müzesini gezdik. Şapka müzesi çok orijinal. Dünyada bir eşinin dahi olmayacağı kadar güzel ve orijinal. Başka yerde muhakkak şapka müzesi ve benzeri müzeler vardır ama buradaki şapka müzesinin, bir özelliği bir devrimin ilan edildiği bir yerde kurulmuş olması anlamlı ve manidar. Bir yandan evliyalar şehri. Buraya gelen misafirlerin Şeyh Şaban-ı Veli Hazretlerini ziyaret etmelerini Kastamonu’ya gelen tanıdıklarıma her zaman önereceğim. Hani Konya Mevlana Celalettin Rumi ile anılıyor ya, ben özellikle bu konulara ilgili bir insan olarak şahsen burada böyle bir evliya olduğunu bilmiyordum. Bu anlamda da zengin bir geçmişe sahip ve bağlı duruken, yine bir tarafı da yenilikçi.
Artık dünya küçük ve seyahat etmek oldukça kolay. Hava Limanı da var. Daha çok tanıtıma katkı sağlayacak bir şeyler yapıp iç turizmi canlandırmak lazım. Kendi şahsıma ben çok sevdim buraları. İnşallah burası için bir şeyler yapmak, hikayelerini yazmak, film çekmek bize de bu güzel Anadolu kentinde umarım nasip olur. Benimle sohbet ettiğiniz için size ve gazetenize içtenlikle teşekkür ederim.
Biz de ilimizde misafir olan senarist ve yapım koordinatörü Kubilay Köksoy’a teşekür ediyoruz. Bir başka yazıda buluşmak ümidiyle mutlu kalın. Saygılarımla.