Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, modern Türk toplumunun yaratıcısı Yüce Atatürk’ün ilimiz Kastamonu’ya gerçekleştirdiği 23-31 Ağustos 1925 tarihleri arasındaki yurt gezisinin 96. yıl dönümünü kutluyoruz. Bu gezi şapka inkılabının başlamasını sağlamış, ilimize kültürel bir armağan bırakmıştır: Şapka Müzesi.
Her zaman yazıyoruz, gene yazacağız. İllerimiz ekonomik, kültürel kalkınma için çözüm ararken farkındalık yaratmaya özen göstermelidir. Söz gelimi; her ilde arkeoloji, etnografya müzesi açarsanız beklenen ilgiyi göremezsiniz. Ama Türkiye’nin tek Şapka Müzesini, şapka inkılabı dolayısıyla Kastamonu’da kurarsanız hem ilgi görür hem de alkış alırsınız. Kastamonu’nun kalkınmasında önemli bir sinerji yaratan Vali Enis Yeter’in ileri görüşü sayesinde ilimizin kültürel değerleri gündeme gelmiş; kültürel odaklı bir kalkınma hamlesi hayata geçirilmiştir. 1998-2004 yılları arasındaki Valiliği döneminde önce 2000 yılında Mimar Vedat Tek Kültür ve Sanat Merkezi/75. Yıl Cumhuriyet Müzesi, 2002 yılında da Türkiye’de ilk kez Kastamonu Valiliği Kent Tarihi Müzesi hizmete girmiştir. Şapka Müzesinin temeli de Sayın Valinin Gazi Üniversitesi Mesleki Teknik Eğitim Fakültesi öğretim üyeleriyle yaptığı işbirliği sonucu atılmıştır. Vedat Tek Kültür ve Sanat Merkezinde 23 Ağustos 2002’de açılan küçük şapka koleksiyonu sergisi 2007 yılında Şapka Müzesi’ne dönüşmüştür. Arkeolog, gazetemiz yazarlarından Murat Karasalihoğlu’nun verdiği bilgiye göre (81 İlde Kültür ve Şehir Kastamonu, İstanbul 2018, s.317-318); 75. Yıl Cumhuriyet Evi Şapka Özel Müzesinin envanterinde 450’den fazla şapka bulunmaktadır. Sergilenen şapkalar içinde; Kastamonu’da çeşitli iş ve dönemlerde kullanılan şapkalar, 20. yüzyıl şapka modası örnekleri, ünlü sanatçı ve siyasetçilere ait bağış şapkalar ile Türkiye ve Türk dünyasından bazı örnek şapkalar bulunmaktadır. Müze, bu zayıf koleksiyonuna rağmen büyük ilgi görmüş, müzecilik teşkilatlarından biri tarafından da ödüllendirilmiştir. Ya Fransa’daki ayakkabı ya da Belçika’daki dantel müzesi gibi bir müzemiz (onda birine razıyım) olsaydı, düşünün neler olacağını?
Valilik Özel İdaresi imkânlarıyla kurulan Kastamonu Şapka Müzesi’nin artık Türkiye Şapka Müzesi’ne dönüşme zamanı gelmiştir. Yeteri kadar tecrübe kazanılmıştır. Özel müze statüsüyle bu gerçekleşebilir mi? Vehbi Koç, Sabancı, Eczacıbaşı, Boyner, Tosyalı gibi büyük bir iş insanı aile vakfı, arkasında olmadıkça mümkün değildir. Türkiye’de özel müzecilik şartları, doğal olarak ağır hazırlanmıştır. KTB’ye hak vermemek elde değil. Devlet müzelerinden eski eserler çalınırken özel müze eserlerini nasıl koruyacaktır? Doğru çözüm, Devletimizin artık çağdaş müzecilik dönemine geçmesidir. 15 Temmuz Demokrasi, Çanakkale ve Anıtkabir Müzelerinde gördüğümüz bu devlet çağdaş müzecilik uygulamalarının diğer alanlarda da uygulanması zamanı gelmiştir. Türk çalgı müzesi, Azerbaycan’daki gibi edebiyat müzesi, kıyafet müzesi, minyatür müzesi, çini müzesi (mevcutlar çok zayıf) gibi uzmanlık müzeleri gereklidir. Şapka, sepet müzesi de böyle müzelerdendir ve doğrudan KTB’nin görev alanına girmektedir. Tesbihin müzesi olur mu demeyiniz, olur. Bursa’daki Anadolu arabaları müzesi de iyi bir örnek ama devletin değil, özel müze. Bursa’daki Karagöz Müzesi de özel müze. KTB’de 27 yıl üst düzey görevlerde bulunmuş bir kişi olarak söylüyorum, Bakanlıkta Folklor Açıkhava Müzesini, Çalgı Müzesini kurdurmak için çok çalıştık ama başaramadık. Arkeologlar, müzecilik teşkilatına hâkimdi. Sepetin, şapkanın, çalgının müzesi olabileceğine o yıllarda 1976-1998 inanmıyorlardı. Murat Karasalihoğlu’nun inandığını biliyorum. KTB’nin bugünkü Bakan ve üst yönetimi de gelişmelere açık insanlar. Valilik gerekli girişimde bulunursa olumlu sonuç alınabilir. “2018 Türk Dünyası Kültür Başkenti Kastamonu “bu işler için bir fırsattı. Olmadı, olamadı. Valilik-Rektörlük arasındaki mücadele, kalıcı eserlere el atmaya fırsat bırakmadı. Bu arada biz de 2018 olayında Ilgaz tepesini geçemedik, Çankırı tarafına yuvarladılar. Millî Eğitim Müdürlüğünden 2018 Yayın Kurulunda görevlendirdiğimiz telefonla bildirildi. Sonra, basında gördük ki kurul üyeleri arasında adımız yok. Hangi münafık, hangi iftirayı attıysa kurulda görev yapmamız uygun bulunmamış. Sonradan öğrendim ki Kastamonu gazetesinde 2018 yılında neler yapılması gerektiği konusunda yazdığım beş köşe yazısı il yöneticilerini, belediye başkanlarını rahatsız etmiş. Basın toplantısında; “Kimsenin aklına ihtiyacımız yok, ne yapacağımızı gayet iyi biliyoruz.” demelerinden anladım. Keşke yapsalardı da biz alkışlasaydık. Bükemediğimiz bileği öpmesini biliriz… Tekdirden çok takdire alışkındır dilimiz…
Yine bu duygu düşünceyle olacak, Kastamonu kitabı için İstanbul’daki editör Dr. Metin Eriş’in istediği “Cumhuriyet Dönemi Kastamonulu Şair ve Yazarlar” konulu yazım kitaba alınmadı. Biz de Türk Yurdu dergisi ile Kastamonu gazetemizde başında gerekli açıklamayı yaparak yayımladık. Millet, halk gördü ne yazdığımızı.
Kastamonu Valiliği Özel Şapka Müzesi; İnebolu-Ankara İstiklâl Yolu Müzesi, Kastamonu Eğitim Müzesi, Kastamonu Sepet Müzesi, Kastamonu Edebiyat Müzesi ve Kastamonu Kitaplığı projelerini de aklımıza getirdi yine. 19 Mayıs 2021 gecesi görüp Kastamonu gazetesinde yazdığım rüyamı bir kez daha görmek istiyorum her gece ama bir türlü gerçekleşmiyor. İl yöneticilerinden, merkezi hükûmetten ne çok şey bekliyoruz değil mi? Bu bir Doğulu düşünce tarzıdır. Bir şey yaptırabilmek için on şey istersiniz…
23-31 Ağustos 1925’in yıl dönümünde Yüce Atatürk ve silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi (içlerinde dedem Süleyman Efendi de var) saygıyla, rahmetle anıyoruz…
NAİL TAN