Merhaba dostlar; 2021 yılının 51’incihaftasının son cumartesi gününden kucak dolusu sevgiyle selamlıyorum hepinizi. Bildiğiniz gibi Aralık ayının başından beri bir yeni yıl kutlama halidir gidiyor bende. Yılın bu son haftasına girerken de bir sonraki yıl için hedefler, hayaller ve dileklerim şekilleniyor. Kendimi bildim bileli değişmeyen dileğim gelen yeni yılda da en azından 52 kitap okumayı yani haftada bir kitap bitirmeyi dilerim. Az sonra daha detaylı sohbetini edeceğiz ama bu hedefi koymamdaki en büyük sebep Atatürk’ün kitap okuma ortalamasının beş günde bir kitap olmasından kaynaklanıyor.
Fakat yazıya başlamadan önce hoş görünüze sığınarak bir sabit fikrimi itiraf etmem gerekiyor. “Kitap okuyamıyorum.”, “Bir türlü okumaya vaktim olmuyor.”, “Okumayı çok istiyorum ama” ve daha bir sürü sayabileceğim cümleleri maalesef hiçbir şekilde hoş göremiyorum.
Aslında bu tavrımın fazlaca keskin ve hoşgörüsüz olduğunun farkındayım. Hatta daha esnek bakabilmek için kendi kendimle de çok uğraşıyorum. Ancak her seferinde bir noktaya gelip tıkanıyorum. Yani diyorum kendi kendime yılda 12 ay var, hadi diyelim bir kitabı ortalama üç ayda bitirsen yine dört kitap eder. Dört, sıfırdan epeyce büyük bir rakam gözümde. Hatta birle sıfır arasında bile dünyadan ay kadar mesafe var diye düşünüyorum.
Günümüz teknolojisinin geldiği son noktada kitaplara erişmek çok kolay. Örneğin arabada bir yerlere giderken bir sesli kitap dinleyebilirsiniz. (Elbette okumak gibi olmuyor, ama bir hasbıhaldir yine de). Telefon ya da tabletinizden okuma yapabileceğiniz muazzam uygulamalar var. Bir de elektronik kitap okuyucular var. Kişisel tecrübeme dayanarak özellikle geceleri uzanıp okuma yapmak için mükemmeller. Çünkü uzanınca kitabı taşıması zor oluyor veya ışığın açık kalması bir sorun oluyor. Ama elektronik kitaplar taşıma kolaylıkları, gözü yormayan aydınlatmaları ve karanlıkta da okunabilmeleri ile iyi bir alternatif oluşturuyorlar.
Tamam bunlarla ikna edemedim diyelim. O halde cebimde bir alternatifim daha var. Elektronik dergiler. Ülkemizdeki üç büyük GSM operatörünün de “e dergi” uygulamaları var. Bulunduğunuz hat her ne ise onun dergi uygulamasını indirip okuma eylemini yine de sağlamış olursunuz. Bende üç operatörün de dergi uygulaması var. Bundan dolayı da rahatlıkla çok iyi ve geliştirici dergiler olduğunu söyleyebilirim.
Bu arada, “Benelektronik okuyamıyorum” itirazınıza da itiraz edeyim. Tabii ki fiziksel kitabın yerini tutmuyorlar. En azından fiziksel kitaplarla çok iç içe olmuş bizler için. Ama bir şekilde bundan makul bir gelecekte fiziksel kitaplar yok olmasalar da egemenlik sahalarını elektronik kitaplara bırakacak diye düşünüyorum. Şunu da söylemeden bu paragrafı bitirmeyim. Bir kitap yaprağının kokusu beni benden alır. Hele sahaflardan alınmış bir kitabın. Ya da günün gazetesini ilk okuyan bensem gazeteyi açmadan önce burnuma gelecek saman kâğıdı kokusu için ayrı bir heyecanlanırım.
Umarım bana az kızıyorsunuzdur. Ama ne yapayım “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennindışında mürşit aramak gaflettir, delalettir” diyen bir entelektüelin, bir liderin izinden gitmeye çalışıyorum.
Sizin de bildiğiniz gibi ATATÜRK, okumayı ve yazmayı çok severdi. Kitaplara karşı olan ilgisini ise şöyle ifade etmiştir: “Ben çocukken yoksuldum. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım.”Eğer Anıtkabir’i ziyaret ettiyseniz o muazzam kütüphanesini de görmüşsünüzdür. Atatürk’e ait 3 bin 123 kitap orada sergilenmektedir. Fakat sahip olduğu kitaplar, nüshalar toplamı çok daha fazladır. 7 bin 738 gibi aklımın almakta zorlandığı bir rakam var. Bunlardan 4 bin 433’ü kitap. Bazı çalışmalar 3 bin 997 yedi kitap okuduğunu, bazı çalışmalar da biraz daha fazlasını okuduğunu söylüyor. Bu arada 9 tane de kitap yazdığını belirtmeden geçmeyelim. Kitapları çoğunlukla Fransızca ve Türkçe ancak İngilizce, Yunanca, Latince ve Romence kitapları da var.
Yani, Atatürk dâhi olarak dünyaya geldiyse bile o ışıldayan ve çok gelişkin zekasında okumasının da ciddi bir etkisi olduğunu iddia edebiliriz diye düşünüyorum.Bu nedenle günümüzde eğitim bilimcilerin “beyin teknolojisini geliştirme” kavramı ile ifade ettikleri “okuma-yazma” faaliyetinin, M. Kemal’i “Atatürk” yapan en önemli etken olduğu tartışılmaz bir gerçektir.
Bu arada elbette kabul ediyorum. Kitaplar sahiden pahalı. Tam bu noktada kâğıdı artık biz üretmiyoruz, mürekkep ithal her şey gibi kitaplar için gerekli olan her şey dövizin keyfiyetine kalmış durumda. Ya da“kitaplarda KDV var, ama pırlantada yok” diyebilirim,ancak malumu ilan etmek de gereksiz bir yorgunluk. Bu yüzden de bunları tartışmanın gereksiz yorgunluğuna girmek yerine biraz okumanın yorgunluğuna katlanırsak kesinlikle zamanla kitapların ucuzlamasının yolunu buluruz. Hatta kitaplarla kalmayıp her şeyi daha ulaşılabilir yapabiliriz.
Çünkü gerçek güç ve özgürlük bilgi sahibi olmaktan geçer dostlar…
Bugün de bu kadar. Pazartesi günü 2021 yılında kendimce başardığım 52’de 52 listemi paylaşacağım. Esen kalın…
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU