İster UNESCO, ister TÜRKSOY ve isterse T.C. Cumhurbaşkanlığı kararıyla olsun; Türk dünyasının insanlığın bilim, eğitim, kültür alanlarındaki ortak mirasına katkıda bulunan değerli şahsiyetleri, doğum veya ölüm tarihlerinin sayıca yuvarlak yıl dönümlerinde niçin anıyoruz? Niçin onları yeni nesillerin ve dünya milletlerinin/uluslarının tanımasını istiyoruz? Bir resim veya kuru bir özgeçmiş/biyografiden mi ibarettir bu şahıslar? Tabii ki hayır. Eserlerinde ileri sürdükleri duygu ve düşünceler, sanat güçleri dolayısıyla gündeme geliyorlar. Ayrıca, eserlerindeki duygu ve düşünceler, çağımız insanına yol gösteriyorsa, güncelliğini sürdürüyorsa, dünya barışına hizmet ediyorsa haklarında yıl ilanı söz konusu oluyor.
Yunus Emre’nin 1971,1991 ve bu yıl üç kez UNESCO’nun ünlüler takviminde yer almasının başlıca sebebi; insanlar arasındaki ilişkilerde sevgi, dostluk ve hoşgörüyü ön planda tutması; böylece dünya barışına katkıda bulunmasıdır. 1991 Yunus Emre Sevgi Yılı’nda Eskişehir Valisi Bahaeddin Güney’in, T.C. Dışişleri Bakanlığının desteğiyle ABD’deki BM binasının bir duvarına yazdırdığı; “Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım/Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz”beyiti bu yüzden büyük ilgi görmüştür.
2021’in sonuna yaklaşıyoruz. Geçtiğimiz on ayı aşkın sürede Yunus Emre ile oturduk, kalktık. Yurt dışındaki Türk kültürü merkezlerimiz Yunus Emre Enstitüleri de arı gibi çalışıp Yunus Emre’nin duygu ve düşüncelerini dünyaya yaymaya çalıştı. Emeği geçenlere binlerce teşekkür… Ama Türkiye’de Yunus Emre’yi niçin andığımızı başta siyasetçilerimiz olmak üzere birçok insanın ne yazık kianlamadığını görüyoruz. Mecliste, okulda, sokakta, ailede, TV’de, gazetede, hele hele sosyal medyada her yerde görülmemiş bir kin, nefret, ayrıştırma, ötekileştirme, hakaret dili hâkim. Birbirine bağıran bağırana… Mahkemeler; hakaret, darp, yaralama olayı davalarıyla tıklım tıklım…. TBMM milletvekillerinin neredeyse dörtte biri mahkemelik…
İnsanlar arasındaki iletişim, dostluk; tanışma ve konuşmayla başlar. Söz, konuşmanın notalarıdır. Sözlerinizle güzel konuşursanız, yarattığınız musiki önce karşınızdaki insanı, sonra da toplumu etkiler. Yunus Emre (1241-1321) daha 13.-14. yüzyılda, söz söyleme sanatını İslami temelleriyle birlikte eserlerinde dile getirmiş, toplumu aydınlatmaya çalışmıştır. İlmihal kitaplarında da konuşmayla ilgili üç aşağı beş yukarı aynı kurallar bulunmaktadır. 1991 Yunus Emre Sevgi Yılı’nda TDK’nin Türk Dili dergisi bir Yunus Emre Özel Sayısı ( S 480, 12/1991) yayımlamıştı. Bu sayıdaki Yunus Emre ve Konuşma Geleneği başlıklı makalemizde (s.506-510), ünlü şairin nasihatlerini, örnekleriyle dile getirmiştik. Uzun yazımızdaki 9 nasihatten sadece birer beyit örnek veriyoruz:
- Doğru konuşunuz, yalan söylemeyiniz, dedikodu yapmayınız:
Yarın Hakkdîdârını (yüzünü) görmeyiser üç kişi
Bir dikci, biri koğucu, biri gammâzdır peşe
- Size kötü sözler söyleyene siz de kötü sözlerle karşılık vermeyiniz:
Kişi bile söz demini, demeye sözün kemini
Bi cihan Cehennem’ini, sekiz Uçmak (Cennet) ede bir söz
- Yerinde, zamanında, az ve öz konuşunuz:
Onsuz sözün gör nedir, çok söz hayvan yüküdür
Ârife bir söz yeter, tende gevher var ise
- Sert, kırıcı, kavgayı teşvik eden sözler yerine; nazik, gönül yapıcı, barışa yol açan sözler söyleyiniz.
Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı
Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz
- Düşünerek, aklınızı kullanarak konuşunuz, hissî konuşmayınız:
Kelecilerin (sözlerini) pişirgil, yaramazını şeşirgil
Sözün us (akıl) ile düşürgil, demegil çağ ede bir söz
- Kişilerin ayıplarını, kusurlarını ortaya koyan sözler söylemeyiniz:
Ey gafil açgil gözünü, fikrin yaylak uzatmagil
Bakgil kendi dirliğine, kimse aybıngözetmegil
- Erenlerin, mürşitlerin, büyüklerin sözlerini dinleyiniz:
Giderdim gönlümden kini, kin tutanın yoktur dini
Ey yârenler ben bu sözü, uludan işittim ahî
- Duygu ve düşüncelerinizi söylemekten çekinmeyiniz:
Sözüm ay gün için değil, sevenlere bir söz yeter
Sevdiğim söylemez isem, sevmek derdi beni bağar
- Anlaşmazlıkları konuşarak, görüşerek çözünüz:
Beri gel barışalım, yadısan bilişelim
Atımız eğerlendi, eştik elhamdülillâh
Söz var kılar kaygıyı şâd, söz var kılar bilişi yad
Eğer horluk, eğer izzet, her kişiye sözden gelir.
Mikrofonun olmadığı dönemde konuşmacılar, hatipler seslerini topluma duyurmak için bağırarak konuşuyorlardı. Şimdi mikrofonla dahi bağırarak seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Bağırınca; karşısındakini korkuttuğu, sindirdiği, etkisi altına aldığı yanılgısına düşüyorlar… Akılları kendileriyle alay ederken…
Ey devletimizi yönetenler, STK’ler, basın mensupları, öğretmenler, milletimizin kanaat önderleri! Ya Yunus Emre’den hiç söz etmeyiniz ya da edecekseniz birazcık onun şiirlerinde dile getirdiği, İslam’ın öngördüğü tavsiyelere uymaya çalışınız… Allah’ın rahmeti Yunus Emre’nin ve onu iyi anlayanların üzerine olsun!
NAİL TAN