Hâlen Bartın Üniversitesinde görevli Çatalzeytin kökenli bir ailenin kızı Dr. Öğretim Üyesi Hicran Karataş, ülkemizin ve dünyanın gelecekte önemli halk bilimcileri arasında yer alacağından şüphe duyulmayan bir bilim insanı.Özgeçmişinden, araştırma görevlisi iken rahmetli ağabeyim Özdemir Tan’la birlikte kaleme aldığımız on ciltten oluşan Gurur Kaynağımız Kastamonulular adlı ansiklopedik biyografi çalışmamızın 10. cildinde (Ankara 2015, s.125) bir nebze söz etmiştik. 2018 yılında Sürgün Gelinler başlığıyla yayımladığı, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde başarıyla savunduğu doktora tezi üzerine de Kastamonu gazetemizde bir köşe yazısı kaleme almıştık. Dr. Karataş, 2021 yılında yeni kitabıyla bilim dünyasının karşısına tekrar çıktı:
Hicran Karataş; “Azıcık Suçlu”/Defineci Folkloru, İstanbul 2021, 296 s. Doğu Kütüphanesi:277. Folklor Etnografya Serisi:8.
Kitabın değerlendirmesine geçmeden önce Dr. Öğretim Üyesi Hicran Karataş’ın hayatını, bilimsel çalışmalarını kısaca hatırlatalım:
1979 yılında babasının görev yeri Karabük’te doğdu. Babası Mustafa Taşkıran Çatalzeytin’in Hacıreissökü (Sekecek), annesi Sevim Hanım ise Yunuslar köyündendir.
İlkokul, ortaokul ve liseyi Karabük’te bitirdi. Ankara Üniversitesi DTCF Halkbilimi Bölümünden “Türkiye’de Çocukluğun Yok Oluşu” teziyle ve birincilik payesiyle mezun oldu (2006). Aynı yıl KTÜ Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde halk bilimi alanında yüksek lisans eğitimine başladı ve “Trabzon İli Giyim Kuşam Kültürü Üzerine Bir Değerlendirme” başlıklı teziyle Bilim Uzmanı unvanı aldı (2009). Namık Kemal Üniversitesi TDEB Bölümüne araştırma görevlisi atandı. Hacettepe Üniversitesi Türk Halk Bilimi Bölümünde doktora eğitimine başladı (2010). “Toplumsal Cinsiyet Rollerinin Halk Hukuku Karar Alma Süreci Üzerindeki Etkileri: Sürgün Kayadibi Gelinleri Örneği” başlıklı doktora tezinin araştırmalarını yapmak üzere YÖK Doktora Araştırma Bursuyla Pensilvanya Üniversitesinde Prof.Dr. Dan-Ban Amos tarafından davet edildi. Bir yıl ABD’de halk bilimi dersleri aldı. Yurda dönüşünde Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Halk Bilimi Ana Bilim Dalı bünyesinde Prof.Dr.Metin Özarslan’ın danışmanlığında hazırladığı “Halk Hukuku Uygulamaları ve Sürgün Gelinler” başlıklı doktora tezini tamamladı. Dr. unavnını aldı (2016). Bu tez, 2018 yılında aynı adla Doğu Kütüphanesince yayımlandı. UM Columbia’da doktora sonrası araştırmalarını tamamladı. Hâlen Bartın Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi olarak akademik çalışmalarını sürdürmektedir. Evli ve iki kız annesidir. İngilizce bilmekte olup Osmanlı Türkçesiyle yazılmış metinleri de başarıyla okumaktadır.
Kitabın önsözünden; yazılış amacını öğrenmeye çalıştık:
“Cezası üç ay ile beş yıl arasında değişen definecilik, nasıl olur da bu kadar yıldır kanunlara, ceza tehditlerine rağmen devam etmektedir? Bu sorunun cevabını bulmak için sahaya indik, definecilerle gece gündüz birlikte çalışarak, onların hayatlarına katılarak, defineciliğin nasıl, hangi koşullarda ve neden halk huzurunda suç olarak tanımlanmadığını anlamaya çalıştık. Devletin kanunları karşısında halkın defineciye, definecinin de kendisine dair bakış açısını onların hayatlarından kesitler sunarak vermeye çalıştık. Definecilik alanında oluşan, gelişen, aktarılmış ve aktarılmaya hazır folkloru sahada derledik, folklorun çalışma başlıkları altında sınıflandırdık ve dilimizin döndüğünce yorumladık (s.8).”
Kitap, Giriş ve Metodoloji’den sonra üç bölümden oluşmakta:
Suç, Kültür ve Folklor: Suç ve Kültür: “Kime Göre Neye Göre Suç”, Suçlu Folkloru; Folkorda Folklorla Kriminalizasyon Süreci
Define ve Defineci: Defineleri Kim, Kimin İçin Gömdü; Kanunlar Önünde Defineci: “Türk Milletine Karşı Suçlu”; Pazar Ekonomisinde Defineler ve Defineciler.
Defineci Folkloru: Defineciliğe Uzanan Yol: “Nasıl Defineci Oldum?”; Sözlü Kültür Geleneği: Define Anlatıları; Stil ve Jargon: “Bizimkiler Anlar!”; Defineci Hukuku: “Bir Çeşit Racon Aslında”; Dimyat’a Giderken Eldeki Bulgurdan Olmak; Büyü ve Ritüel Kurban; Kadından Defineci Olmaz da!
Kitap; Son Söz, Kaynaklar , Ekler: Ek 1: Anlatılar. Ek 2: Fotoğraflar. Ek 3: Define Harita Anlatısı Ek 4: Define Harita Anlatısından Örnek Sayfalar ile son bulmakta.
Dr. Karataş’ın yorum, değerlendirmeleri şu ilginç paragrafla bağlanmaktadır: “Bu araştırma, kültür varlıklarını araştırmak, gün ışığına çıkarmak noktasında definecilerin, kurumsal girişimcilerden gayret noktasında ilerde; tarih, estetik, sanat ve arkeoloji ilmi, kültür varlıklarının ulusal ve uluslararası alanda temsil ettiği millî değerlerin farkındalığı noktasında ise geride olduğunu göstermektedir. Defineciliği yasaklayan ulusal kanunlar, uluslararası sözleşmeler bu faaliyetin sürekliliğini sonlandıramamaktadır. Nitekim, defineciliği suç olarak görmeyen halkın kendisidir ve bu faaliyet arasında resmî kurumlarca illegal (kanun dışı) kabul edilse bile yaşamaya devam edecektir.”
Definecilik folkloru sözünü, ilk kez 1973 yılında rahmetli dostum Prof.Dr. Ahmet E. Uysal’dan duymuştum. 14-18 Ekim 1973 tarihinde Ankara’da düzenlediğimiz I. Uluslarastası Türk Foklor Semineri’ne definecilik folkloru konusunda bir bildiriyle katılmıştı. ABD’deki definecilerden bir dedektör satın almıştı. Gittiği her ülkede definecilerin bulunduğunu görmüştü. Yer altındaki madenî cisimleri bir dereceye kadar gösteren dedektörü sayesinde kolaylıkla defineciler arasında kabul görmüş, onlardan derleme yapmak şansını yakalamıştı. Bursa’daki defineci kahvelerinden birine birlikte gitmiştik. Definecilerin beden dilleri, mimikleri tiyatro oyuncularını andırıyordu. “Devlet kazı izni verse, Türkiye hazinesini kırk defa altınla dolduracaklarını” iddia ediyorlardı. Bakanlıkta Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğüne her yıl yüzlerce define arama başvurusu geliyordu. Genel Müdür Hikmet Gürçay, deneme amacıyla eski eserlere zarar vermeyecek 8-10 alanda kontrollü arama izni verdiğini hiçbirinde altın bulunmadığını söylemişti bize.
Hemşehrimiz Dr. Öğr. Üyesi Hicran Karataş’ı bu ilginç ve yapılması zor araştırma için (çünkü kadın define aramaya uğursuzluk getirir inancı var) içtenlikle kutluyor, akademik çalışmalarında üstün başarılar diliyoruz…
NAİL TAN