Yettin valla 2020. Dört ayda yapmadığın kalmadı şu garip insanoğluna. Daha ilk aydan tadımızı kaçırdın. Deprem, çığ, uçak kazası, terör derken turpun büyüğünü heybede saklıyormuşsun haberimiz yokmuş. Birde koronavirüs peydahladın başımıza.
Çok sevinme, insanoğlu bunuda atlatır elbette. Bilim adamları tam gaz virüsün ensesinde. Üstelik sayende kaybettiğimiz çok değeride geri kazandık.
Mesela; tüm bilim insanları ilk defa bu kadar ortak hareket etmeye başladı. Türk uzman konuşurken Amerikalı uzman ile sabah fikir alışverişinde bulunduğunu söylüyor. Çinli uzmanlar Avrupa’ya yardıma geliyor. Bilim adamları silah üretiminde değil ilaç üretiminde yarışıyor. Bu bile tek başına yeter.
Mesela,sağlığın çok değerli olduğunu, arkasından tarımın geldiğini anladık. Bir kilo pirincin, unun, makarnanın kapıdaki arabamızdan, yılda bir ay ancak gittiğimiz yazlığımızdan değerli olabileceğini öğrendik.
Mesela,deve dişi gibi ülkelerin o kadar da büyük olmadığını gördük. Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya, Çin tamamı kepaze oldu.
Mesela, savunma ve güvenliğin her zaman silah ile sağlanamayacağını anladık. Kimse S-400 savunma sisteminin mi, yoksa Patriot savunma sisteminin mi koronavirüse karşı daha etkili olduğunu tartışmadıdemek ki ikisi de hiçbir işe yaramıyormuş.“F-35 savaş uçağımız olsaydı daha güvenli hissedecektik” diyen uzman duymadık.
Mesela, ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ sözünün doğruluğunu tekrar hatırladık. Bilmeyenlerde en hakiki kılavuzun bilim olduğunu anladı. Hepimizin gözü, kulağı bilim adamlarındaaşı, ilaç bizi ne kurtaracaksa onlar bulacak. Kimse,‘Bir hocavirüs muskası yazsa da,boynuma assam’ demiyor.
Mesela, öğrendik kison yüzyıldır tüm savaşlara sebep olan petrolünde bir bardak su kadar kıymeti yokmuş. Seyahat edemezken değeri pul oldu.
Mesela, ne çok uzmanımız varmış onu öğrendik. Bir Canan Karatay’ı birde İbrahim Saraçoğlu’nu bilirdik. Şimdi her akşam dünya kadar yeni hocamızı dinliyoruz.
Mesela, özgürlüğün kıymetini anladık; iki dostla bir çay içmek ne nimetmiş meğer.
En önemlisi, hayatın bizim kazanmamızın başkalarının kaybetmesi bağlı olan bir poker masası değil aksine hep beraber ya kazanıp ya kaybedeceğimiz bir takım oyunu olduğunu öğrendik. İçinde olduğumuz sandalın bu nehirde batmaması için hepimizin kürek çekmek zorunda olduğunu anladık.
Neyse,‘kurt kışı atlatır ama yediği ayazı unutmazmış.’İnsanoğlu gerekli dersi alır, bunu da atlatır 2020 sen canını sıkma. Şimdi önümüzdeki sekiz ay huzur ver artık.
Bak 2020 sen ne kadar haylaz olsan da ayrı bir yerin var gözümüzde. Sen, duvarına “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ibaresi nakşedilmiş Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 100’üncü yılısın. Dün tarihler 23 Nisan 2020’yi gösteriyordu. Senin haylazlığın yüzünden meydanlarda kutlayamasak da 21.00’de balkonlardan İstiklal Marşımızı okuduk duymuşsundur.
Ne yaparsan yap, ben seni, yani 2020’yi Türkiye Cumhuriyetine giden yolun en önemli basamağı olan TBMM’nin 100’üncü yılı olarak hatırlayacağım haberin olsun.
2021’i göremesem bile.
FEZA TİRYAKİ