Eğitim-Sen Kastamonu Şube Başkanı Fikret Tufanyazıcı, YGS sonuçlarını değerlendirdiği açıklamasında, “sınav merkezli eğitim’” anlayışını eleştirirken, “İlkokuldan başlayarak üniversiteye kadar, sürekli olarak yapılan sınavlara endekslenmiş bir eğitim sisteminin nitelikli olması mümkün değildir. Eğitim sistemimiz çocuklarımızı ve gençlerimizi eğitmemekte, sadece yapılacak olan sınavlara hazırlamaktadır” dedi.
Tufanyazıcı’nın açıklaması şöyle:
‘2017 Yılının en büyük sınavı olan ve Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) sonuçları açıklanmıştır. Bu yıl da, 2 milyonu aşkın öğrenci üniversiteye girebilmek için birbiriyle ve zamanla yarışmak zorunda kalmıştır.
ÖSYM’nin açıkladığı YGS istatistiklerine göre bu yıl 38 bin 482 aday bir net bile yapamamış, başka bir ifade ile ‘sıfır’ çekmiştir. Geçtiğimiz yıl ile kıyaslandığında bu yıl ‘sıfır çeken’ aday sayısı 6 bin artmıştır.
Her ne kadar tek başına sınav sonuçlarının bir değerlendirme ölçütü olarak görülmesi eksik olsa da, Türkiye’de eğitimin bütün kademelerinde görülen sorunlar öğrencilerin okul ve sınav başarısının ‘istikrarlı’ bir şekilde düşmekte olduğunu göstermektedir. Örneğin Türkçe testinde ortalama 19,1’den 17,28, temel matematikte ortalama 7,8’den 5,13’e düşmüştür. Fen bilimlerinde ise geçen yılki ortalama aynı kalmıştır. Sadece sosyal bilimlerde geçen yıl 10,7 olan ortalama 12,31’e yükselmiştir. Son yıllarda bilim alanlarına göre soru çözüm ortalamalarına bakıldığında özellikle matematik ve fen alanlarındaki ortalamaların düşük seyri bu alanlarda var olan sorunların yapısal olduğu gerçeğini ortaya koymakta, Türkiye’nin PISA sınavlarında neden sürekli başarısız olduğunu açıklamaktadır.
Eğitimin uzun zamana yayılan beklentileri ile sınavların ortaya çıkardığı pratik sonuçların giderek daha fazla ayrışmaya başlaması, sınavların sistem tarafından kendisinden beklenen işlevini bile yeterince yerine getiremediğinin kanıtıdır. Hangi biçim altında olursa olsun, sınavların içeriğinden biçimine, süresinden amacına kadar hemen hiçbir özelliğinin gerçek anlamda adayların başarısını ölçmede yeterli olmadığı yaşanan örneklerden yola çıkılarak görmek mümkündür.
YGS’de sorulan zorluk veya kolaylık derecesinden çok eğitim sisteminin niteliğine ve çocuklarımıza ne kazandırdığına bakmak gerektiği açıktır. Zaten bozuk olan niteliği yanlış politikalar nedeniyle daha da bozulan, laiklikten ve bilimsellikten hızla uzaklaştırılan bir eğitim sistemi içinde yetişen gençlerimizden daha iyi sonuçlar beklemek elbette mümkün değildir. Eğitim sistemini dinselleştiren ve ticarileştiren, okulları adım adım dershaneye dönüştüren, çocuklarımızı sınav yorgunu yapan, çocuk ve gençlerimizin hayallerini ve geleceklerini karartan sonuçlar üreten niteliksiz bir eğitim sisteminin çocuklarımıza katacağı hiçbir şey yoktur.
İlkokuldan başlayarak üniversiteye kadar, sürekli olarak yapılan sınavlara endekslenmiş bir eğitim sisteminin nitelikli olması mümkün değildir. Eğitim sistemimiz çocuklarımızı ve gençlerimizi eğitmemekte, sadece yapılacak olan sınavlara hazırlamaktadır. Hükümet tarafından bilinçli olarak teşvik edilen ‘rekabete’ ve ‘yarışmaya’ dayalı ‘piyasacı eğitim’ anlayışı derhal terk edilmeli, öğrencileri birbiri ile rekabet eden değil, onları geliştiren, çok yönlü bilgi ve beceri kazandırıcı, nitelikli bir eğitim anlayışı benimsenmelidir. Gençlerimiz eğitimlerini birbirleriyle yarışmak zorunda kalmadan, elenme korkusu yaşamadan sürdürebilmelidir.
Eğitim Sen, her öğrencinin kendi ilgi ve becerisi doğrultusunda hangi alanda okuyacağını kendisinin belirleyeceği bir eğitim sistemi oluşturulmasını ve bunun için öncelikle ‘sınav merkezli eğitim’ anlayışının terk edilmesini savunuyoruz.”