Tarihî bir olayın 96. yılındayız; neredeyse bir asır geçti. 1918’de Mütareke imzalanmış, emperyalistler ülkemizi işgal etmiş, Anadolu’nun her tarafında feryatlar yükseliyor. Ya düşmana karşı savaşacak veya yabancıların idaresi altında yaşayacaktık. Birinci yol seçildi; mücadele başladı, yaklaşık dört yıl sürdü.
Cephe gerisindeki sıkıntıları kadınlar çekti. Acılarını yüreklerine gömdüler, göz yaşıyla ter birbirine karıştı, yılmadılar. Binlercesinin adı bilinmez, yazılmaz; sadece bazıları hatırlanır. Kim bunlar? Yunanlıların fırında yaktığı Bigadiçli Nazife, Gördesli Makbule, Antepli Yirik Fatma, Çukurovalı Melek, Tarsuslu Tayyar Rahmiye, Kara Fatma, Kılavuz Hatice, Asker Saime gibi kadınlar Yetmez, listeyi uzatalım; İnebolu’dan cephane taşıyan Şerife Bacı, Halime Çavuş, Reşide Kaya, Reşide Gençoğlu, Necibe Nine ve henüz ismini bilemediğimiz kahramanlar.
Mütareke sonrasında mitingler düzenlenmiş; halkı bilinçlendirmek için. Biri var ki diğerlerinden farklı. 10 Aralık 1919 günü Kız Öğretmen Okulu bahçesinde yapılan ve üç bini aşkın kadının iştirakiyle yapılan mitingin tarihimizde eşi, benzeri yok; zira sadece kadınlar katılmış. Öncüler kim? İsmet, Zekiye, Saime, Kâmuran, Bedriye, Neyyire, Hikmet, İclâl, Refika hanımlar. Ve eşraftan Hâfız Selma Hanım ile Hâfız Nebiye Hanım.
Tertip heyeti başkanı Zekiye Hanım’la birlikte Hikmet, İclâl ve Refika hanımlar da konuşma yapmış o gün. Zekiye Hanım ülkemizin işgaline son verilmesini istemiş; düşman çizmesi altında yaşamaktansa evlatlarımızla birlikte cepheye gider, savaşır ve şereflice ölürüz demiş. Miting sonrası ABD ve Fransa cumhurbaşkanlarının eşleriyle İngiltere kraliçesine telgraflar çekilmiş; Anadolu’da yaşanan vahşet anlatılmış. Ülkemizin işgaline son verilsin, yoksa bizzat cepheye gider, oğullarımızın kanlarına kendi kanımızı karıştırır, erkeklerimizle bir safta dinimiz ve istikbalimiz için ölürüz, diye yazmışlar.
Kastamonulu kadınlar İnebolu’dan cephane taşıdılar; yaz, kış demeden. Yollarda donup ölenler oldu. Şerife Bacı bir simge kahraman. Halime Çavuş yiğit bir kadın. Necibe Nine’yi 20 yıldır tanımaya başladık. Altı yıl önce bu kervana Seydilerli iki kadını daha ekledik: Hasta öküzün yanına kendini koşup cephane taşıyan kağnısını yolda bırakmayan, “Karabattı Nine” lakaplı Reşide Kaya. Diğeri de çok nârin yapısından dolayı “tel kadın” lakaplı Reşide Gençoğlu. Gazetemizi yakından izleyenler bilir; her ikisini 2009’da ilk kez bu sütunlarda gündeme getirmiştik.
ABD’li yazar An Bridge İnebolu-Ankara arasına ‘Devrim Yolu’ adını vermiş; cephane taşıyan kadınları şöyle anlatıyor: “Sonsuz bir insan seli birbirlerinden bir buçuk metre aralıklarla ve tek sıra halinde akıyordu. İnsanlar taşıdıkları tüfek demetleri, cephane kutuları ve top mermilerinin ağırlığı altında öne doğru eğilmişlerdi. Daha şaşırtıcı olanı bu insanların dörtte üçünden fazlasının kadın olmasıydı. Pembe eteklikli bölgesel giysiler ve parlak çiçekli kiraz rengi şalvarlar giyen kadınların bazıları sırtlarına sarılı yükle beraber kucaklarında emzikli bebeklerini taşıyorlar, bazılarının arkasında kaygan çamurda kısa adımlarla yürüyen iki ve üç çocuk bulunuyordu. Böylece bir gece önce İstanbul’dan kaçak olarak gemi ile gelen askerî malzeme Küre Dağları’nı aşıyordu. Düzenli, kesintisiz ve sulu karla şekillenecekler, sonra ayak değmemiş karlı yamaçlardan daha yükseklere tırmanacaklardı. Yavaş bir şekilde yukarılara daha yukarılara tırmanılıyordu. Arada sırada birinin sıradan ayrılan bir çocuğa bağırdığı duyulmakla beraber, genellikle sessizlik içinde, dik tırmanış ve ağır yük nedeniyle derin solumalarla yürüyorlardı. Yol gerçekten çok dikti ve biraz sonra hepsi henüz hiçbir heykeltıraşın taş üzerine şekillendiremediği, ağır yük taşıyan kadınlar ile analarının yanında buzağılar gibi onların ardında yürüyen çocuklara ait heykelleşmiş görüntüler, karlar altında ve dondurucu soğukta yorgun argın yol alacaklardı.”
Yakın tarihi hatırlayanlar bilir; 1993’de Kastamonu gazetesinde çıkan bir yazı hareketin başlangıcı olmuştu. Bir yıla yakın hazırlık yapılmış, Ankara’da ve Kastamonu’da komiteler kurulmuştu. 1994’de mitingin 75. yılını coşkuyla kutlamıştık. Başbakan Sayın Tansu Çiller gelip konuşmuştu; TRT naklen yayın yapmış, tarihî günlerden birini yaşamıştı o gün Nasrullah Meydanı. O zaman kutlama komitesinde görev alan 50 kadar insan vardı ama asıl aktiviteyi yaratan kadınlardı.
Mitingin 100. yılına az kaldı. Uluslar arası büyük bir organizasyonla Kastamonulu kadınlar yine seslerini duyurmalı. 75. yıl önemliydi. O günden beri yapılan kutlamalar da tarih oldu; emin olun tarih içinde yeni bir tarih doğdu. Son yirmi yılda yapılanları da kaleme almak gerek. Ne söylesek yetmez; kahraman nenelerimizi, tüm şehit ve gazilerimizi saygıyla anıyoruz. Allah’ın rahmeti üzerlerine olsun.